Mazeret kelimesi yanında “bahane”, “özür” kelimeleri kullanılabilirse de, niyet, duygu-düşünce, eylem, davranış ve bunlarla bağlantılı olarak görev, sorumluluk, yükümlülük, neden, amaç ve sonuç gibi kavramlara atıflar veya göndermeler kaçınılmaz olarak devreye girerler. Kelime anlamına bakıldığında mazeret, “istenilmeyen bir halin oluşuna yol açan kaçınılmaz neden” şeklinde tanımlanabilir, daha doğrusu açıklanabilir.
Kelime anlamıyla kayıtlı veya bağlı kalındığında, mazeretin meydana gelebilmesi için, “olumsuzluğu” belirleyen bir “olumlunun” var olması şarttır. “İstenilmeyen” veya duyulmayan, düşünülmeyen, kararlaştırılmayanın meydana gelmesini belirleyen “olumlu”nun, yani istenilenin, duyulanın, düşünülenin veya kararlaştırılanın varlığı göz önünü alınmak durumundadır. Olumlu olan hem mazeret olarak ortaya çıkanı belirlemekte, hem de, en azından, zımnen onun değerlendirilmesini sağlayan ölçüyü ortaya koymaktadır. Aslında burada, daha İlkçağ felsefesinde bir sorun olarak sezilmeye başlanan “Varlık”, “Yokluk” dikotomisi, ikilemi, ister istemez kendini hissettirmektedir. Varlığı mutlak anlamda kavrayan Elealılar, başta kurucusu olan Parmenides olmak üzere, Yokluğu düşünülemez olarak, yani aklın içeriğine yerleştiremedikleri için, sadece var olanın düşünmenin konusu olabileceği yargısıyla temellendirmek istemişlerdi. Böylece sorun tartışma alanında sürüp gidecektir.
Devamı: https://www.milligazete.com.tr/makale/6140978/ismail-killioglu/mazeret-aramak
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.