• İstanbul 17 °C
  • Ankara 22 °C

Kemal Çopuroğlu: Evvel Zamandan Şimdiki Zamâna

Kemal Çopuroğlu: Evvel Zamandan Şimdiki Zamâna
“Çünkü huzursuz bir dünyada yaşıyoruz. Çünkü insan kendisiyle barışık değil. Değerler karşısında ve insan karşısında yeniden düşünmeye mecburuz. Çünkü her şeyden şüphedeyiz. Ve nihayet arkamızda eskisi gibi o kadar kuvvetle Allah’ı hissetmiyoruz. Hülâsa, huzursuzuz onun için.”
Tanpınar
Bir zamanlar bu şehirde fakir fakat gönlü zengin insanlar yaşardı: almadan vermesini bilen, ekmeğini ikiye bölen insanlar...
Eski fakat şirin evlerinin küçük bahçelerinde semâverlerin yakıldığı; yanan kömürün dumanıyla semâver buharının sarmaş dolaş olduğu, büyük bakır sinilerde kahvaltı sofralarının kurulduğu ve Allah ne verdiyse hepsi ev ve el emeğiyle ortaya konulan haşhaşlı çörekler, bazlamalar, reçeller, bal, zeytin, haşlanmış yumurta, maydanoz, kuzukulağı ve daha neler neler...
Konu komşunun bu ziyâfete çağırıldığı, bardak bardak çaylarla belki hiçbir zenginin tatmadığı hoşsohbet bir havada yapılan bu kahvaltılardan birisine de ben dâvet edilmiştim evvel zamanlarda...
*** 
Masallar hep "Evvel zamân içinde...." tekerlemesiyle başlar ya işte öyle bir anın kahramanlarıydı evvel zamânın güzel insanları...
Yokluktan yoksulluktan şikâyet etmeyen, birbirlerini kıskanmayan, acıları ve sevinçleri paylaşan mutlu insanlardı.
Zamâne insanları gibi komşuluktan bîhaber, sâdece kendisi için yaşayan, çevresiyle ve hattâ kendisiyle bile kavgalı, tevekkülsüz, huzursuz, mutlu olmayı varlıklı olmakla eş tutan ve her şeyin lüksüne ve aşırılığına kapılan değil, bulduğuyla yetinen, onun kıymetini bilen ve onu sevdikleriyle paylaşan evvel zamânın güzel insanları...
Şimdi hep evvel zamân içinde kaldı o masal insanları...
 
İğde Ağaçlarının Ölümü
İnsanı isyâna teşvîk eder iğde ağaçlarının baharda açan çiçekleri; baygın kokusuyla masal âlemlerine alır götürür. Âşık olası gelir insanın bir zaman. Ya da olmadık çılgınlıkları yapmak istersiniz de irâdeniz dizginler sizi...
Yaşanmamış ne varsa içinizde ayan beyân olur, sarhoş eder, adamı çıldırtır cânım iğde çiçekleri. Bütün tabiat, kâinat bu kokuya teslim olmuştur artık...
Bütün varlığınız esrârengiz şekilde kuşatılmıştır. Tam bir vecd hâli içerisindesinizdir. Artık ne dert kalmıştır ne de sıkıntı... Büyük bir rahatlama kaplamıştır bedeninizi.
Ruhla bedenin vuslatıdır hissettiğiniz... 
Hiç bitmesin istersiniz ama hiç de öyle olmaz nedense. Kötü ruhlar gelir ve bir karabasan gibi çöker üstünüze. 
O güzel rûyâdan kan ter içerisinde uyanırsınız!..
***
Her gün önünden geçtiğiniz tek katlı, çatısı Osmanlı kiremitleriyle kaplı o eski ev ve önünde sıralanan iğde ağaçları yoktur artık.
Güzelim iğde ağaçlarının mızrak gibi uzanan sivri dikenleri de koruyamamıştır bedenlerini; devâsa, hantal, homurdayan iş makinelerinin acımasız saldırısı karşısında...
*** 
O eski, şirin evceğizin bahçesinde bir şeylerle uğraşan, gülüşen dedecikle ninecik de yoktur artık. 
Acaba ebedî yolculuğa mı çıkmışlardır? Yoksa gözünü hırs bürümüş evlatlar tarafından bir huzurevine mi tıkılmışlardır kim bilir?..
*** 
Çiçeklerinin kokusu bütün varlığımızı kuşatan iğde ağaçlarını katleden ve yerlerine soğuk yüzlü, sevimsiz apartmanlar dikenler! 
Bizim gönlümüzde sizlere yer yok.
Bu haber toplam 475 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim