“Bosna’nın Mehmed Akif Ersoy’u” Cemalettin Latiç, TYB İstanbul Şubesi’nde Bosna baharının mimarı ve dostu Aliya İzzetbegoviç’i ve Bosna direnişinin ruhunu anlattı.
Prof. Dr. Cemalettin Latiç, bizim ”milli şair” olarak andığımız Mehmed Akif Ersoy gibi ülkesi Bosna’da “Bosna’nın Akif’i” ve milli şairi olarak tanınıyor. Ülkesindeki sekülerler ise kendisine “Bosna’nın Shakespeare’i” diyorlar. Küçükçekmece Belediyesi’nin düzenlediği Göl Saatleri Şiir Akşamı etkinliği için bir haftadır Türkiye’de bulunan Latiç, 7 Eylül akşamı ise Türkiye Yazarlar Birliği İstanbul Şubesi’nin yakından tanıdığı Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç ‘i anlatması için düzenlediği söyleşiye katıldı. Kendisini dinlemek için heyecanla gittiğim söyleşi için programa yaklaşık yarım saat kala Kızlarağası Medresesi’ne gelen ve kendisini dinlemek için orada bulunan şairler ve yazarlarla bir süre sohbet eden Latiç; mütevazılığı, Anadolu’nun bağrında yetişmişcesine bizden sözleri ve Bosna’da yaşamı boyunca verdiği zorlu mücadeleye rağmen ancak mümin bir şahsiyetin dillendirebileceği cesur düşünceleriyle etrafındaki herkesin kalbini hemen fethetti. Biz kendisini esasen, Avrupa’nın ortasında sadece Müslüman oldukları için Sırp zulmüne maruz kaldıkları ve soykırıma uğradıkları günlerde Türkiye’de Bosnalı kardeşlerimize destek için düzenlenen her toplantıda, mitingde coşkuyla söylediğimiz Bosna Milli Marşı’nın şairi olarak tanıyoruz.
islama-sarildik-yok-olmadik.jpg
Komünist olmayalım diye medresede okutulduk
Söyleşi başladığında, Boşnak asıllı eski milletvekilimiz Hüseyin Kansu’nun tercümesi ile dinleyicilere hitap eden Cemalettin Latiç kendisini tanıtıyor öncelikle. Babası bir imam olan Cemalettin Latiç, söyleşiye Bosnalı Müslümanlara dini eğitim veren bütün medreseleri, vakıfları kapatan komünist rejimin “bununla idare edin” diye açık bıraktığı ve yönetimine ibadetten uzak eğitmenleri getirdiği Gazi Hüsrev Bey Medresesi’nde eğitim görmüş. Babası’nın dört oğlu olduğunu söyleyen Latiç “Babam hepimizi bu medresede okuttu. Çünkü bu medresede okuyanlar bitirdiğinde komünist rejim tarafından devlet dairelerine alınmıyordu, böylece komünistlerle hiçbir bağımız olmayacaktı” diyor. Kendisi hakkında verdiği tek bilgi bu oluyor Latiç’in; çünkü salondakilerin Bosna baharının kahramanı, Bilge Kral Aliya ile olan tanışıklığını bir an önce dinlemek istediğini biliyor ve hayatının ilk 27 yıllık kısmını atlayarak, Aliya ile tanışmasına geçiyor.
Korkmayın! İslam bu topraklarda ebediyen var olacaktır!
Cemalettin Latiç, 27 yaşlarında Peygamber Efendimizin Hicret esnasında saklandığı mağaradaki güvercini ve örümceği anlattığı bir şiir yazdığını ve Aliya’nın bu şiiri okuyunca “Bu genci bulup bana getirin. Onunla tanışmak istiyorum. Göreceksiniz, gelecekte Bosna’nın en önemli şairlerinden biri olacak” dediğini aktarıyor bizlere. Sonrasında Aliya’nın yanı başında geçen ve Genç Müslümanlar Fikir Hareketi’nde hayat bulan bir ömür başlıyor onun için. “Bizim edebiyatımızı, âlimlerimizi, eserlerimizi 500 yıl boyunca tanımadılar. Bosna topraklarında Osmanlı’dan kalan her şeyi yok etmek istiyorlardı. Avrupa’da Müslümanlar yok gibi davranıyorlardı. Ama biz bütün baskı ve katliamlara rağmen İslam’a sarıldığımız için yok olmadık” sözleri bu harekete katılmasının arkasındaki düşüncelerini ifade ediyor. Aliya’nın kendisini önemseyişini gururla anlatırken “Öyle değerli bir şahsiyetti ki; komünist yönetime rağmen değerli insanları topluyor ve konuşmalar yapıyordu. Bizi “korkmayın! İslam bu topraklarda ebediyen var olacaktır” sözleriyle yüreklendiriyordu. Kavi bir imana sahip, cesur bir liderdi” diyen Latiç; Aliya’ya inandıklarını, sevdiklerini ama zaman zaman da “acaba anlattıkları gerçekten olacak mı?” diye içten içe endişe ettiklerini dile getiriyor.
Ağlamayın! Ben sevgimi ve gücümü İslam’a bağışladım!
Cemalettin Latiç Aliya’nın da aralarında bulunduğu 13 aydın ile birlikte 1983 yılında komünist rejim tarafından yargılandıklarında ise; yine Aliya’nın onurlu duruşu sayesinde korkmayışlarını “Aliya komünist rejimin bizi yargıladığı mahkemede ayağa kalktı ve “Bu iddianameyi hazırlayan hâkimler! Siz önünüzü bile göremiyorsunuz, bu topraklarda gün doğacaktır” dedi. Mahkemelerimize basın alınmıyordu. Sadece ailelerimiz ve avukatlarımız vardı. Aliya böyle konuşunca ailelerimiz korkuya kapılıp, ağlamaya başladı. Aliya onlara döndü ve “Ağlamayın! Ben bütün sevgimi ve gücümü kardeşlerimle birlikte İslam’a bağışladım. Sakın ağlamayın! Allah bize çok güzel günler gösterecek” dedi. Ailelerimiz dışarı çıktığında onun bu konuşmalarını herkese anlatmaya başladı. Biz hapishanedeyken dışarıda bu konuşmaları duyan halkta büyük bir heyecan dalgası başladı” sözleriyle anlatıyor ve “Aliya baskıcı rejimin karşısında böyle konuşabilen yürekli bir adamdı” diyor. Sonrasında Aliya ile aynı cezaevinde bulunan Latiç, Uluslararası PEN Örgütü’nün rejime baskısı ile hapisten çıkış ve parti kurmaya karar veriş süreçlerini dinleyicilerle paylaşıyor.
Devamı için: http://www.gazetevahdet.com/latic-islama-sarildigimiz-icin-yok-olmadik-31619h.htm































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.