• İstanbul 18 °C
  • Ankara 21 °C

Mehmet Aycı: Günleri Hep Efkârlı

Mehmet Aycı: Günleri Hep Efkârlı
Ayaklı şehir olan insanlar vardır. Az vardır bunlardan, öz vardır. Söylediğim, sıradan bir hemşerilik aidiyeti değil.

Şehrini iliklerine kadar bilen, tarihini de gününü de yaşayan, taşıyla, ağacıyla, kuşuyla, balığıyla konuşan, şehrine doyamayan insanlar vardır. Biraz da şehirler bu insanlar sayesinde vardır.

 

Onlardan biriydi.

 

Ben öyle Trabzon tutkunu az gördüm.

 

20 kitap mı çıkarmış şehri hakkında, üstüne vazife olmadan, kalbinin, gönlünün, aklının, yeteneğinin üstü onu kendisine vazife edinmiş, daha yazacak kaç yirmi kitabı, kaç yirmi dosyası vardır çekmecesinde.

 

Yeni bir arşiv belgesi mi çıktı ortaya, çocuk gibi heyecanlanır.

 

Şehrin anıt eserlerinden biri yanlış restore mi edildi, çocuk gibi mızmızlanır.

 

Şehrin dokusunu bozan bir bina, bir yol mu yapıldı, çocuk gibi bağırır, çağırır.

 

Eski zamanlara dair şehrine ait görmediği bir fotoğraf mı buldu sahaflarda, çocuk gibi havalara uçar.

 

Büyümüş de küçülmüş bir çocuktur o.

 

Küçükken de büyükmüş de büyümüş yine aynı kalmış bir çocuktur.

 

Hep aklında şehri vardır.

 

Çantasında da.

 

Taşra matbaalarından birinde basılmış bir kitap, bir dönem dergisindeki bir yazının fotokopisi, tahrir defterlerinden, şeriyye sicillerinden, vakfiyelerden okuttuğu metinler, defteri, defterine tuttuğu notlar… Çantası da aklı gibi hem düzenli hem karmakarışıktır.

 

Çantası da büyümüş küçülmüş bir çocuktur.

 

Büyükle büyük küçükle küçük olması da çocukça bir güzelliktedir.

 

Acıyı tatması ve taşıması da.

 

Aramıştım bir gün onu: Telefonda başladı ağlamaya. Oğlumu kaybettim, oğlumu kaybettim, oğlumu kaybettim…

 

Ah yaralı baba.

 

Ne çok şey hatırlıyorum seninle ilgili, Karadeniz’in, Çaykara’nın Akdeniz güneşine benzeyen yüzünü, o yüzde dalgalanan güneşli dalgaları, yürürken sakinliğini, konuşurken kelimeler arasına saklanan merakı, tartışırken hırçınlığını… Haddi aşmayan muzipliklerini. Tepeden tırnağa beyefendiliğini. Ne çok şey hatırlıyorum da, oğluna ağlayışını bir türlü unutamıyorum.

 

Hastaydın biliyorum.

 

Kitabın hastasıydın.

 

Şehrinin hastasıydın.

 

Muhabbetin hastasıydın.

 

Muteber ve sahih olan ne varsa cümlesinin hastasıydın.

 

Geçtin gittin aramızdan.

 

Bir Trabzon sevdalısı, amatör şehir tarihçiliğinin uç beylerinden biri olarak değil sadece, dost canlısı bir adam olarak, bir ağabey olarak oğluna yetiştin.

 

Cennet şehirlerinden birinin tarihini mi yazmaya çalışıyorsun şimdi Hüseyin Albayrak abi.

 

İyi bilirdik seni, Rabbim de iyi bilsin.

Bu haber toplam 307 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim