Humbaracı yokuşundan aşağı, Tophane'ye doğru inerken yolun sağında Anglikan Kırım Kilisesi’nin gölgesinde küçük bir minare dikkati çeker. Bu minare 16. yüzyılda El Hac Mehmet Çelebitarafından yaptırılmış olan Hacı Mimi Camii’nin minaresidir. İstanbul’daki birçok tarihî eser gibi bu da yalnızlığa terkedilmiştir. Camiye daha yakından bakanların caminin öyle beşyüz yıllık bir tarihi olduğuna kolay kolay inanası gelmez. Öyle ki, dış cephesi yeşile boyanmış sıvalı duvarıyla sanki birkaç haftada kilisenin yanına kondurulmuş izlenimi veriyor.
Oysa cami hakkında ayrıntılı bir araştırma yapıldığında ortaya çok farklı bilgiler çıkıyor. Bindokuzyüzlerin başında cami tamamen harap olmuş, bölgenin büyük bir bölümünün gayr-i müslimlerin mekanı olması sebebiyle de yaklaşık yarım asır yalnızlığa terkedilmiş. Rivayetlere kulak verilecek olursa hemen bitişiğinde bulunan ve Sultan Abdülmecid’in izniyle 1858’de yaptırılan Anglikan Kırım Kilisesi’nin papazı mahalle sakinlerine caminin yeniden inşa ve ihya edilmesi için uzun uğraşlarda bulunmuş. Mahalle sakinleri de, daha çok utandıklarından olsa gerek, bir cami derneği kurarak caminin yeniden ihyâsına vesile olmuşlar. İşte burada yapılan şeyin adına ihyâ mı denilmeli, orasına biz karar veremedik
Yazının devamı için: http://www.dunyabizim.com/Manset/17394/mehmet-celebiye-bir-fatiha-bile-cok-goruldu.html































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.