03 Kasım 2025
  • İstanbul13°C
  • Ankara4°C
  • İzmir13°C
  • Konya2°C
  • Sakarya9°C
  • Şanlıurfa14°C
  • Trabzon14°C
  • Gaziantep8°C

40 YIL SONRA 'RUH CEPHEMİZİN MADEN İŞÇİSİ' NUREDDİN TOPÇU

Cumhuriyetin kurucuları halkın işin içinde olduğu bir yolu tercih etmediler. Bu da ister istemez Tek Parti diktasına yol açtı. Fikir hürriyeti, yayın hürriyeti ortadan kaldırıldı. Bunun için vesileler ve bahaneler de bulunuyordu.

40 yıl sonra 'Ruh Cephemizin Maden İşçisi' Nureddin Topçu

10 Temmuz 2015 Cuma 15:02

HAZIRLAYAN: D. MEHMET DOĞAN 

1975’te İstanbul’da Kartal Maltepe Terminal Birliği’nde askerlik yapıyordum. Bir albay, bir yedeksubay (ben), bir astsubay ve 30 er mevcutlu bir Ulaştırma Birliği...11 Temmuz sabahı mutadı olmadığı halde komutan beni makamına çağırdı. Bir telefon gelmişti, “dergâh”tan; “Hoca” ölmüştü...

Komutanın haberi veriş tarzındaki sorgulayıcılıktan rahatsız olmamak mümkün değildi. Teessürümü bastırmaya çalışarak, “Dergâh”ın bir yayınevi, “Hoca”nın da bir felsefe doçenti olduğunu söyledim... Nureddin Topçu’nun Fatih Camii’nde kılınacak cenaze namazına katılmam böylece mümkün oldu...

Sözlerim komutanın tarikatçılık korkusunu teskin etmişti, elbette Topçu’nun düşünce açısından onun tahmin edebileceğinden daha tehlikeli biri olduğunun farkında değildi...

Cumhuriyet: Düşünce hürriyetinin sonu!

Türkiye, Cumhuriyet’ten sonra Millî Mücadele’deki düşünce zemininin zıddı ideolojik bir yapı üzerine kuruldu. İstiklâl mücadelesi halkın geniş katılımı ile başarılabilirdi ve bu da ancak dinin harekete geçirici gücü ile sağlanabilirdi. Zafere ulaşıldıktan sonra geniş kitleler işin içine katılarak sosyal, iktisadî ve kültürel bir seferberliğin gerçekleştirilmesi için de bu gerekliydi. 

Cumhuriyetin kurucuları halkın işin içinde olduğu bir yolu tercih etmediler. Bu da ister istemez Tek Parti diktasına yol açtı. Fikir hürriyeti, yayın hürriyeti ortadan kaldırıldı. Bunun için vesileler ve bahaneler de bulunuyordu. 1925 Doğu isyanı, hükümete dinî muhtevalı fikrî muhalefeti ordadan kaldırma bahanesi verdi. Sol muhalefet için de çeşitli bahaneler bulundu. Takrir-i Sükûn Kanunu ile basın-yayın sıkı bir kontrole tâbi tutuldu ve hükümetçe hoş görülmeyen neşriyata müsade edilmedi. Buna rağmen çok sayıda yayın organı vardı ve bunların muhtevasını denetlemek kolay değildi. Çaresi harf inkılâbı ile bulundu.

basliksiz-1-473.jpg

ALLAH DEMENİN  YASAK OLDUĞU GÜNLER

Harf inkılâbından sonra okuyucusuz kalan gazeteler piyasadan çekildi. Ayakta kalabilenler devlet bütçesinden desteklenenlerden ibaretti. Latin alfabesine geçişten sonra bütün Türkiye’de mevcut gazetelerin ancak %12’si (70 adet) yayınını sürdürebilmişti. Böylece Türkiye, basın ve fikir muhalefeti olmayan bir ülke olarak 1939’a kadar geldi. Dinden bahsetmek bile yasaktı. Dedelerimizin, babalarımızın “Allah demenin yasak olduğu günler” dedikleri işte bu dönemdir.  Cumhuriyet’in kurucu lideri 1938 kasımında öldü... Bu beklenen bir son olmakla beraber, fiilen ölen liderin hayatta olduğundan daha müessir olarak sistemi ayakta tutacak şekilde yaşatılması yolu seçildi. 

HAKARET: İLK MUHALİF FİKİR DERGİSİ

Batıda yüksek seviyede felsefe tahsili yapmış bir genç düşünür, insana, insanın içine, manevî hayatına yönelmenin gerektiğini söylüyor, “ben seni uzakta ararken, sen kendi evimde idin” diyordu.

Nureddin Topçu’nun Atatürk’ün ölümünden üç ay sonra, 1939 şubatında yayınladığı iddiasız görünümlü, kendinden kapaklı 32 sayfalık dergisi Hareket, Cumhuriyet döneminde fikrî muhalefetin güçlü bir başlangıcı olarak görülmelidir. Dergide, Türkiye için yeni bir rönesans (oluşum, diriliş) gerektiği ve batılılaşmanın böyle bir gelişmeyi gerçekleştirmek için icab eden şartları sağlamaktan uzak olduğu açıkca ifade ediliyordu. Bunun yanında, Topçu’nun müstear imzalarla yayımladığı yazılarda, tek parti rejimine yönelik tenkitler de dile getiriliyordu. 

1909’da İstanbul’da doğan Nureddin Topçu, liseyi bitirdiktan sonra 1928’de Avrupa’ya öğrenci göndermek için açılan devlet imtihanını kazanmış ve burslu olarak Fransa’ya gönderilmişti. Sorbon Üniveritesi’nde doktorasını birincilikle tamamladıktan sonra 1934’te ülkesine dönen Topçu, ihtiyaç olmasına rağmen üniversite dışında bırakıldı ve öğretmen olarak Galatasaray Lisesi’ne tayin edildi. Müdürün verdiği listede ismi bulunanları sınıf geçirme talebine olumlu cevap vermemesi İzmir’e sürülmesine yol açtı. 

1925’ten itibaren, yalnız dinî düşünce değil, batıcılığı; baskıcı modernleşmeye dayanak yapılan pozitivizmi ve materyalizmi desteklemeyen fikirleri yayın yoluyla ifade etmek mümkün değildi. Bu yüzden mütevazı görünüşlü Hareket dergisinin çıkışı fikir tarihimiz açısından gerçek bir dönüm noktasıdır. Batıda yüksek seviyede felsefe tahsili yapmış bir genç düşünür, orada elde ettiği bilgi ve fikir hamulesiyle insana, insanın içine, manevî hayatına yönelmenin gerektiğini ve aradığımız şeyleri kendimizde bulabileceğimizi söylüyor, “ben seni uzakta ararken, sen kendi evimde idin” diyordu.

Devamı için: http://www.gazetevahdet.com/40-yil-sonra-ruh-cephemizin-maden-iscisi-nureddin-topcu-26545h.htm

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.