- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler

- İstanbul15°C▼
- Ankara10°C
- İzmir17°C
- Konya10°C
- Sakarya17°C
- Şanlıurfa18°C
- Trabzon16°C
- Gaziantep15°C
A.ALİ URAL; MOR ÖTESİ DİZELERİN ŞAİRİ

Fahri TUNA
16 Ekim 2015 Cuma 10:00
Fahri Tuna bu hafta portrelerde A.Ali Ural'ı yazdı
Ural’lardan gelen yiğit.
Yok hayır, Ural’lardan gelen şair.
Z’den başlayıp tüm alfabeyi, alfabeleri yırtıp atmış, aşmış adamdır o.
Vaktin surlarında gezen bir fikir ve şiir alpereni. Hatta denemenin ve şiirin Malkoçoğlu’su.
Duruşu, yürüyüşü, endamı, diksiyonu, jest mimikleri, at kuyruğu saçları, giyimi ile safariye çıkan ince/zarif/naif şiir avcısını hatırlatmıştır her görüşümde bana A.Ali Ural.
İmgelerin sultanı bir şair A.Ali Ural. Heybesinde imgelerle dolaşıyor her dem.
ne tarakta kalan saçlar, ne yastıkta kalan uykun; birazdan güneş kapına dayanacak ; göğü denize yapıştır / denizi göğe kaldır; servi köklerinde bir karabatak / daldığı yer ölüm çıktığı yer aşk; bataklıklar kurutan bu köklü susuzluğun / bekliyor sahibini içi boş bir çerçeve / öyle harsız dolunay siyah damında göğün / vaktin surlarında gezen o iki ibre; teyemmüm ederken girsen toprağa / safariden dönüyor ölüm çerçevecisi…
Ve şu şiirinde olduğu gibi:
'dört mevsimden biri eksik duvarda
biri eksik, matem var. haydi giyinin
yüzüstü yatıyor kış resmi parkta'
Hemzemin geçitte bize öyle bir resim çizer ki Picasso tabloları ile yarışır adeta:
hem biliyor makasçılar nerden kesilir
trenler: kara üzüm salkımları
bu asmalar buhar gibi yükselip zeminden
Kuduz Aşısı adlı şiir kitabı, onun dünyaya bakışını ipuçlarını verir aslında, şairliği kadar. Dünya oyalamacadan ibarettir elbette. Bir yanıyla da kuduzdur aslında. İnsanı kalbi çevreyi hayatı dünyayı saran kuduzlara karşı bir aşıdır onun şiiri, şiirleri.
İlan şiiriyle muhayyel bir ölüm ilanından yola çıkarak ölümsüz ve muhteşem bir şiir gerdanlığı armağan etmiştir bizlere:
tam sayfaya dokuz sütun bir boru gibi kıvırıp arasından / üfleyelim, sesimiz soğusun kuyusunda zincirli / gitsin gelen her şey gibi gitsin o karanlığa (…) şirketimizin kurucusu ve onursal başkanı / sanayici ve tüccar iş adamı / köpeklere taş çıkartacak kadar yardımsever / yeri doldurulamayacak kadar gürbüz / mümtaz insan, değerli büyüğümüz; / falanın oğlu filan, falan ve feşmekanın ağabeyleri / abcd ve e’nin dayıları, fghı ve j’nin enişteleri / klmn ve o’nun kayınpederleri, prsş ve t’nin dedeleri / uüvy ve z’nin değerli babaları / ve çengelli ç’nin hayat arkadaşı… / rahmetli ne kadar da severi mozart’ı / ne kadar da / daat da da daat / da da da da daat / patron öldü ey okur ayağa kalk / avluda buluşacak bütün alfabe / a’dan z’ye güneş gözlükleriyle / zincirlikuyunun karanlığını / bir ebe gibi doğurtacak.
Şiirlerindeki derinden derine rayihası duyulan sempatik bir ironiye/tebessüme de dikkatinizi çekmek isterim.
Yemek Yiyen Garsonlar şiirinde hepimizin aşina olduğu, ama hiçbir gün fark etmediğimiz bir hazin resim tablosu anlatacaktır kelimelerin peşine düşürerek bize: yemek yiyen garsonlara bak dünyanın dibinde / hırsızlık yapar gibi lokmaları kaçırıyorlar / günah işler gibi çiğniyorlar ekmeği / gözleri hâlâ havaya uzanan elde / bir parmak şıkırtısı kolluyor üzengileri.
Dünya bir deniz, hayat bir dalga, ellerinde pusulalarla dalgalar arasında boğuşanlar da insanlar onun nezdinde.
Veznedarında üç dizesiyle şöyle özetlemiştir parayı:
ne kadar çok yüz var bu kağıtlarda asık
ne kadar çok ses var bu sokaklarda kısık
ne kadar çok kapı, yoruldu çıkmaktan.
Kötülüğe, kötülere, kötülüklere savaş açmış; kötüden kötülerden kötülüklerden bin fersah kaçan uzaklaşan çırpınan, kötülükler müntehiri şairimizdir o bizim.
Siyasetçilere yahut onlara güce makama perestiş bürokratlara söylüyor belki de şu iki dizesini: at ruhlu adamlar dolaşıyor meydanlarında sirkin / birbirlerini görüyorlar görmüyorlar gömüyorlar.
O bir inanç, o bir ilke, o bir ideal şairidir. Bütün dizelerinin, bütün cümlelerinin, bütün kitaplarının ruhuna sinmiş olan bu ruh, şu dizelerinde de açıkça görülmektedir elbette:
seni böyle anmak isterdim-‘se’ / ürpererek her başlangıçta /‘bismillahirrahmanirrahim’
Fitne fücurdan, politikadan popülariteden uzak adamdır.
Yalanın yalanların ısırdığı adamdır da.
Altı üniversitede ders verdiğini, on beş senedir yazarlık atölyesinde birçok genç yeteneğin önünü açtığını, Şule Yayınları’yla Karabatak dergisiyle edebiyatımıza nice güzel katkılarda bulunduğunu pek de bilen yoktur. Zaten onun da bilinmek derdi…
Her şair bir dizeden ibaret olacaksa eğer, benim için A.Ali Ural şu dizeden ibarettir mesela:
seni ele verecek cehennem marka palto.
Şiirini de diğer yazılarını da yedi kez yıkayıp yunmadan yazmayan adamdır.
Şiirden önceki son çıkışta da ilk ona rastlayacaksınız, şiirden sonraki ilk çıkışta da.
sahibinden satılık bin bir dizesi var onun.
Sükûnun, sükûnetin şiirini yazdı bir ömür. Sükûnetin ve huzurun.
Mor ötesi dizelerin şairdir A.Ali Ural.
Dizelerin, yazıların, kitapların.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.