- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
09 Kasım 2025- İstanbul19°C▼
- Ankara15°C
- İzmir18°C
- Konya12°C
- Sakarya18°C
- Şanlıurfa20°C
- Trabzon15°C
- Gaziantep20°C
A. ALİ URAL'DAN: KÖTÜLÜĞÜN DİŞLERİ
İki köpekbalığı, inci yüklü istiridyelerin arasından fırladı kabarcıklar çıkararak ve titreterek yosunları. Mürekkep balıkları gördü, hokkaları çalkalandı korkudan. Taşan mürekkep boyadı kızıla suyu.

-Yarasaların güneşle dost olduğu nerede görülmüş!
-Vampirler başka. Onları mezarlar kustu. Bir kere dişleri sivrilmesin insanın!
-Murnau'nun "Bir Dehşet Senfonisi" filminde yutuyordu güneş onları.
-Güneşe inanmayan hiçbir karanlık aydınlanmaz.
-Sahi vampirler var mı?
-Sana onların vasıflarını anlatayım, kararı sen ver.
Acıyı en az düzeyde hissederler; tekerleğin altında kalmış bir yavru kedi bile kıpırdatmaz kalplerini. Ten ısıları sürekli değişiklik içindedir; dağla şehir arasında gidip gelirler. Zekâlarını ve güçlerini kolayca algılanacak bir şekilde dışarıya vurmazlar; La Fontaine, kuzu postuna bürünmüş kurt masalını yeniden ve daha çarpıcı bir üslupla yazmalı. Gözleri sürekli bir değişim içindedir ve iki göz asla aynı renkte bulunmaz; bir gözleriyle gülümserken diğer gözleriyle parçalarlar kurbanlarını. Filmlerde ve romanlarda olduğu gibi köpek dişleri dikkat çekici büyüklükte değildir; normal insanlara benzerler güldüklerinde, sararmış olabilir belki dişleri bakımsızlıktan. Bedenlerinde, özellikle de yüzlerinde çürüğe dayalı hafif çukurluklar ve izler bulunur; çokça dayak yemiş, dövüldükçe arsızlaşmışlardır. Düşünce okuyabilirler; mesela bir buket beyaz gül uzattığınızda, zehirli olduğunu şıp diye anlayarak çiçeklerin taşı yapıştırırlar ellerinize. Hiç umulmadık zamanlarda, fark edemeyeceğiniz kadar hızlı ve bir o kadar da vahşi tepkiler verebilirler; bir ağıl kuzuyu diri diri yakmaları işten değildir.
-Buldun mu?
-Çıkartmaya çalışıyorum.
-Sen çıkartmaya çalışa dur, vampir efsanelerinin Avrupa'yı kasıp kavurduğu, vampir avlarının düzenlendiği yıllarda Voltaire koymuş noktayı.
-Ne demiş?
-Gerçek kan emiciler mezarlarda değil, aramızda.
-Drakulalarla mı yaşıyoruz?
-Keşke Drakulalar olsa!
Christopher Lee, tam anlamıyla başaramadı rolünü. Korkuttu evet, sivri dişlerini batırdı boynumuza. Kanımızı dondurdu emerken. Fakat suretini unutamayacağımız şekilde zihinlerimize kazıdı. Onu nerede görürsek tanırız. Bilinen düşmandan kurtulmakta ne var! Bilinmeyene gelince, köklerine inmeli. Bir konttu Drakula. Transilvanyalı Kont Vlad Tepes. Namı diğer Kazıklı Voyvoda! Zeki, entelektüel, gizemli ve derin bir canavar! İşte burada yanıldı yönetmenler. Christopher Lee'yi yetersiz kılan buydu. Neyse ki Stephenie Meyer yetişti imdadına vampirlerin. Alacakaranlık roman dizisini yazarak gerçekleri gün ışığına çıkardı. Zeki, yakışıklı, insan canlısı, varlıklardı aslında vampirler. Gönül çelendiler, resimleri asılanlar duvarlarda. Barışçıydılar, diş izlerini bıraksalar da güvercinlerin boynunda! Canavarlıktan kahramanlığa terfi ettiniz Vampir Bey, bir resminizi lütfetseniz. Vampir hanım, kolum imzanızı bekliyor.
-Ne söylemeye çalışıyorsun? Bir kere de doğrudan söylesen! Kelimelerin kâh oraya savuruyor bizi kâh buraya.
-Sapla saman savrularak ayrılır.
-Peki canavarla insan?
-Eylemleriyle.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.