- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
04 Kasım 2025- İstanbul16°C▼
- Ankara20°C
- İzmir21°C
- Konya19°C
- Sakarya21°C
- Şanlıurfa25°C
- Trabzon18°C
- Gaziantep25°C
ADEM ÇAYLAK'TAN: NE YAPMALI
Türkiye’de “araçsal Müslümanlık”, hem sosyolojik hem siyasal bakımdan büyük çöküşün eşiğinde iken, geçmişte yapıldığı gibi, hala seçimlerin bir milat olarak gösterilerek kitlelerin manipüle edilmesi büyük bir yanılgının eseridir.

Türkiye’de “araçsal Müslümanlık”, hem sosyolojik hem siyasal bakımdan büyük çöküşün eşiğinde iken, geçmişte yapıldığı gibi, hala seçimlerin bir milat olarak gösterilerek kitlelerin manipüle edilmesi büyük bir yanılgının eseridir. Hem “hizmet” şebekesi hem hükümetin “iti ite kırdırma” şeytani stratejik akıl ve yöntemi ile bitirileceği bu süreçte, bölgede ve Türkiye’de kartların yeniden karılacağının farkında olmayan toplum kesimleri,siyaset cenderesinde kutuplaştırılmakta ve bildik “cephe siyaseti”nin esareti altına sokulmaktadır.
Buradan çıkışın yolu, 30 Mart 2014 yerel seçim sonuçları değildir. Seçim sonuçları ne olursa olsun, bu gidişle Türkiye siyaseti asıl büyük savrulmayı seçimlerden sonra yaşamaya başlayacaktır. Benimkisi “felaket tellallığı” değil, siyasetin gidişatına dair gerçekçi okumadır.
Kim ne derse desin Türkiye’de “araçsal Müslümanlığın” gelmiş olduğu nokta, içler acısıdır. Özellikle buna çanak tutan “saray uleması” kılıklı “organik aydın”ların hali pür melali, konjonktürel aydınlığın bu haline pes dedirtecek cinstendir.Kimi Müslüman toplumsal kesim, siyaset ve aydın taifesi, devletin zihniyet ve iktidarın siyasal kodları ile özdeşleştiği ve kurulu düzeni müstahkem hale getirmeye devam ettiği sürece, İngiliz aklı eksenli New York Amerika’sının yok edilmek pahasına bir yıkım ekibi olarak sahaya sürdüğü tetikçi “hizmet” şebekesinin kirli kumpas ve operasyonları olmasa dahi,“araçsal Müslümanlığın” duvara toslaması kaçınılmazdır.
Çok geç kalınmış, hata üstüne hata yapılmış ve hala büyük bir körlük ile “hizmetkar”ların çektiği batağa saplanmaya doğru koşar adım gidilmesine rağmen, en azından ileride ahlak, adalet ve erdem eksenli “amaçsal Müslümanlığın” ortaya çıkması adına buradan çıkışın yolu, seçimlerde elde edilecek başarıdan ziyade başka yerlerde aranmalıdır.
Geldiği muhalif ve sivil damarı her geçen gün katleden ve devletin zihin suyunda yıkanan Müslümanların güç, mevki, para ve iktidar imtihanında sınıfta kalması, uzunca bir süre, Müslüman “mahalle”yi din, iman ve İslam adına sokağa bile çıkamaz hale getirecek ve büyük badireler girdabına girmesine sebep olacaktır.Korkumun kaynağı elbette kişisel değildir. Endişemin kaynağı, güce susamışlığın ve sınıfsal açlığın kışkırttığı iktidar nimetlerinin yarattığı güç pervasızlığı ile her geçen gün batağa saplanmaya doğru yol alan iktidar üzerinden Müslümanlığa yüklenen olumsuz algı yüzündendir. Çok geçmeden, bu algıyı yok etmek adına, Ak Parti iktidarı ve onunla bütünleşen toplum kesimlerinin şunlarla yüzleşip hesaplaşma içine girmesi kaçınılmazdır. Aksi taktirde çöküşün Müslümanlar adına felaketle sonuçlanması tehlikesi büyüktür.
1. Nakilci, tevilci, araçsalcı, hesapçı, pozisyoncu ve modernist İslamcılığın cenderesinden kurtulup eleştirel akıl, ahlak ve adalete dayalı “amaçsal Müslümanlığa” geçiş yapılmalıdır.
2. Kabileci dindarlık ve muhafazakarlıkla zehirlenen Müslümanlık terk edilerek, ülkedeki tüm farklılıkları içine alan sosyolojik ümmetin devinimci ruhu ile hareket edilmelidir.
3. Acilen ulus-devlet paradigmasına dayalı devlet anlayışının reddedildiği ilan edilerek (ulus-devleti çağrıştıran tüm kurumların isimleri ve düzenlemeleri ortadan kaldırılmalıdır), kozmopolitan (şehirli, Medine-yet temelli) karakterli sosyolojik ümmete geçilmelidir.
4. Türk-İslam imparatorlukları geleneği ve Kemalizm’den gelen devleti kutsallaştıran ve yücelten zihin kodları terk edilerek, sivil ve araçsal devlet mantığı harekete geçirilerek, devletin tüm farklılıkların denetimine açıldığı bir mekanizma devreye sokulmalıdır.
5. Lider kültlü düşünüş biçiminden acilen sıyrılıp, hukuki, ilkesel ve kurumsal mekanizmalar devreye sokulmalıdır. Liderin etrafında “yağdanlık” vazifesi yapan şakşakçıların uzaklaştırılarak, liderin çok boyutlu ve katmanlı çapraz bilgilenme kanallarından besleneceği ve lidere hakikati hatırlatmaktan ve doğruyu söylemekten çekinmeyen insanlarla buluşmasının önü açılmalıdır.
6. Hassas ve kritik dönemden geçiyoruz denilerek ve travma yaratılarak her türlü eleştiriyi ihanetle suçlayan “konjonktürel” Müslümanlık terk edilerek, zor zamanda bile hakikati gizlemeyen “ilkesel” Müslümanlık tavrı ile hareket edilmelidir.
7. Her geçen gün kendisini marjinalleştirmeye hizmet eden “ötekileştirme” ve “kutuplaştırma” siyasetinden bir an önce vazgeçilerek, ülkedeki tüm etnik, dinsel ve kültürel farklılıkların hassasiyetini anlayan ve onları kucaklayan yeni bir toplumsal ve siyasal dil ihya edilmelidir.
8. İktidara eklemli din, ilim ve sivil olmayan toplum anlayışından hemen kurtularak, tevhid, ahlak, adalet ve eşitlik adına gerektiğinde iktidarı sorgulayan sivil ve muhalif toplum anlayışına geçilmelidir.
9. Bilgiyi, dini ve eğitimi devletin kontrolüne verip tek tip yurttaş ya da kul yaratılmasına vesile olan YÖK, Diyanet ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın merkeziyetçi bu halleri lağvedilerek, bu kurumların sadece ilgili alanda mali ve adalete dair denetim yapan kurumlara dönüştürülmesi elzemdir.
10. Devlet-toplum ilişkisinde yaşanan sorunun türüne bakılarak, sorunun muhatabı ve ilgili toplum kesimlerinin tümünü temsil eden kanaat önderleri ile masaya yatırılmasına özen gösterilmeli ve siyasi kararlar kesinlikle müzakere ile alınmalıdır.
Bu maddelere uygulamaya dönük olacak şekilde, daha pek çok şey eklenebilir. Ancak Türkiye’nin gidişatı, bunları dikkate alacak ilm-i siyaset ve sağduyudan yoksundur. Akıllara zarar bu gidişle, bundan sonraki süreçte, “tasfiye memuru” “hizmet”karlar eliyle Erdoğan etkisizleştirilip ülke yangın yerine döndükten sonra, buna “tetikçilik” yapan “hizmet” şebekesinin, halkın önüne atılarak yok edilmesi süreci yaşanacaktır.
23.03.2014 Milat
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.