01 Kasım 2025
  • İstanbul20°C
  • Ankara15°C
  • İzmir25°C
  • Konya20°C
  • Sakarya21°C
  • Şanlıurfa26°C
  • Trabzon19°C
  • Gaziantep25°C

ADEM ÇAYLAK'TAN: POST-KEMALİZM “KÖŞK”E KOYULA: SİYASET NE OLA?

Görünen o ki, Erdoğan ilk turda, olmazsa ikinci turda Türkiye Cumhuriyeti’nin 12. Cumhurbaşkanı olarak köşke çıkacaktır.

Adem Çaylak'tan: Post-Kemalizm “Köşk”e Koyula: Siyaset Ne Ola?

ademcaylak

Görünen o ki, Erdoğan ilk turda, olmazsa ikinci turda Türkiye Cumhuriyeti’nin 12. Cumhurbaşkanı olarak köşke çıkacaktır. Zaten “çatı aday” Ekmeled”gülen” İhsanoğlu ile Selahattin Demirtaş’ın adaylıkları Erdoğan’ın köşke çıkışını zorlaştırmaktan ziyade başkaca hesapların ürünü olarak devreye sokulmuştur. Ekmeled”gülen”in yenilgisi ile birlikte CHP ve MHP’de lider ve kadro değişim hesaplarının ortaya çıkması muhtemelken, Öcalan’ın siyasi hamlesi ile devreye sokulan Demirtaş’ın adaylığı ile Kürt siyasetinin geldiği nokta ve çözüm sürecinin alacağı yönelim açığa çıkacaktır. Bu bakımdan, Erdoğan’ın köşke çıkmasını “aşırı” arzulayan Ak Parti çevresi ile Erdoğan’ın köşke çıkmasını “hiç” istemeyenler, birbirlerinden farklı saikle hareket etseler de, aslına bakılırsa “elbirliği” ile Erdoğan’a köşk yolunu açmaktadır. Kanaatim asıl siyasi hesaplaşmanın, Erdoğan köşke çıktıktan sonra başlayacağı yönündedir.

Bu durumda asıl soru, halkoyu ile seçilen ilk cumhurbaşkanı olacak Erdoğan’dan sonra siyaset sahnesinin nasıl vaziyet alacağıdır? Erdoğan ekseninde siyaset yapanlara bakılırsa, en azından halkın yarısının oyunu arkasına alan “güçlü” cumhurbaşkanlığı ile Erdoğan hem hükümeti hem de Ak Parti’yi kontrol altında tutacaktır. Türkiye’de “seçilmiş krallara” nasip olmayacak denli “güçlü liderlik” portresi çizecek (cumhur)başkan(ı) Erdoğan’ın siyaseti “tepe”den dizayn edeceği ve “gücüne güç katarak” 2023… hedefine götürecek “büyük değişim”i başlatacağı öngörülmektedir. Böylesi bir bakış açısında, cumhurbaşkanlığı seçim kampanyasını Samsun’dan başlatan Erdoğan’ın, Atatürk’ten sonra “kurucu ikinci baba” rolüne bürün(dürül)mesi, muhafazakar içerikli “post-Kemalizm”in bir zaferi olarak sunulmaktadır. “Post Kemalizm”in Kemalizm’den ne denli farklılaşacağı ya da “muhafazakar Kemalizm” olarak yoluna devam edip etmeyeceği ayrı bir yazının konusu olmakla birlikte, “köşk”teki Erdoğan’la birlikte Ak Parti’nin “gücüne güç katacağını” düşünenlerin genel öngörüsü aşağı yukarı bu şekilde cereyan etmektedir.

Ne var ki, böylesi bir siyasi hesabın tutması, ancak “güçlü” Erdoğan liderliğinden yoksun bir Ak Parti’nin, “Erdoğan güdümündeki” yeni bir liderle 2015 ve 2019 genel seçimlerinden tek başına iktidar olması ile mümkün olabileceği herkesin malumudur. Türkiye’nin siyasal hayatı iyi analiz edildiğinde, böylesi bir siyasi hesabın büyük bir yanılgı içerdiği görülecektir. Atatürk-İnönü, Bayar-Menderes, Özal-Yılmaz, Demirel-Çiller, Gül-Erdoğan dönemlerindeki köşk ile başbakanlık ilişkilerine bakıldığında ne demek istediğim anlaşılacaktır. Diğerlerinin tersine Erdoğan’ın halkın oyu ile “güçlü” bir cumhurbaşkanı olacağı tezini ileri sürenler, Türkiye’de siyasal sistemin işleyişinden bihaber oldukları kanısındayım. Kim ne derse desin, halkoyu ile gelen bir Erdoğan da olsa, Türkiye’deki devlet aklının “köşk”ü yalnızlaştırma ve siyaseten etkisizleştirme makamı olarak kullanma geleneğini bir süre daha sürdüreceği kanaatindeyim.

Bir kere, Türkiye siyasal sistemi, Putin-Medvedev modelini kaldırmayacak denli kırılgan bir yapıya sahiptir ve Türkiye hem jeo politik hem de jeo stratejik bakımdan Rusya değildir. Uluslararası güç odaklarının “siyasi nüfuz ajanlığı”ndan bağımsız yalın bir Türkiye siyaseti okuması ne kadar gerçekçidir? İkincisi, Ak Parti döneminde, özellikle kriz dönemlerinde kazanılan tüm seçimler, bizatihi Erdoğan’ın “tek başına” bir başarısı olarak okunduğunda, neredeyse Ak Parti=Erdoğan gerçeği gözlerden ırak tutulmamalıdır. Ak Parti içinden Erdoğan’ı çekip aldığınızda Erdoğan’lı bir Ak Parti’den eser kalabilecek midir? Bu durumda, Erdoğan’ın “karizmatik” ve “güçlü” liderliğinden yoksun bir Ak Parti’nin önümüzdeki seçimlerde aynı başarıyı göstermesi, “emanetçilikle” ya da mümkün olacağı umulan “sadakatle” gerçekleştirileceği tezi, “siyasetin koparmayacağı bağ, doğramayacağı evlat yoktur” (Osman Bölükbaşı) gerçeği ile bağdaşır gözükmemektedir. Üçüncüsü, bugüne değin Erdoğan’ın “baskın” liderliği altında pek fazla açığa çık(a)mamış, ancak varlığı herkesçe malum Ak Parti içindeki “hiziplerin”, köşke çıkacak bir Erdoğan yokluğunda, modern siyasetin doğasından mülhem güç ve iktidar çekişmesinde nasıl bir siyasi hesap içine gireceği hesap edilememektedir. Dördüncüsü, Ergenekon ve güç odaklarına “hizmet” içerimli “Fergenekon”un “uyutulan” ancak köşke gönderilecek Erdoğan’dan sonra devreye sokulması muhtemel hücreleri hiç mi hiç hesaba katılmamaktadır. Selam Tevhid adı altında uydurulan örgüt üzerinden nelerin tezgahlanabileceği hala pek çoklarının gündeminde bile değilken, elbette söylediklerimin anlaşılabilmesini beklememekteyim. Beşincisi, Erdoğan’lı Ak Parti dahi Türkiye toplumunun neredeyse yarıya yakını tarafından istenilmediği hatta belirli kesimlerde ciddi “öfke birikmesi” hasıl olmuşsa, söz konusu toplum kesimlerinin gazını alacak siyasi hesapları, Erdoğan’sız Ak Parti nasıl tersine çevirebilecektir? Ya da bunu yapmadan, Erdoğan köşkte siyaseti “tepe”den nasıl dizayn edecektir? Her bir olasılık, bir süreliğine de olsa, Türkiye’nin koalisyonlu bir iktidar bileşimine doğru yol alacağına işarettir.

Bu türden uyarı içeren öngörülerimizin sayısını artırabiliriz ancak köşke çıkacak bir Erdoğan’dan sonra Türkiye siyasetinin, sanıldığının aksine, büyük bir hesaplaşmaya sahne olacağı hatta buna ilişkin kartların şimdiden karıldığı kanaatindeyim. Bu itibarla, Erdoğan sonrası başbakanın kim olacağı yanlış sorusundan ziyade asıl sorulması gereken sorunun, tüm bu dengede bir başbakanın ne türden bir pazarlık sonucu ortaya çıkacak olmasıdır. Ortadoğu’da kurulmak istenen yeni dengelerden bağımız okunması güç gelişmeler dikkate alındığında, Erdoğan’ın her şeyden azade bir biçimde “tek başına” kendisinden sonraki ikinci adamı belirleyebileceğini iddia etmek, makro siyasette pazarlıkların olmadığını sanmak kadar safdillik olacaktır. İkinci adamın tespitinde Erdoğan’ın işaretinin bir pazarlık sonucu şekilleneceği ve Türkiye’nin Erdoğan eliyle ancak süreç içinde Erdoğan’sız yeni bir “siyasi öz” inşa hareketi içine gireceği kanaatindeyim. Tabi ki bunlar da benim öngörülerim. Görelim Mevlam nasıl eyleyecek?

07.08.2014 Milat

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.