- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
AHİLİK TEŞKİLATINDAN MÜSLÜMAN BURJUVAZİYE UZUN İNCE BİR YOL
26 Eylül’de gerçekleşen İstanbul depremi sonrasındaki tartışmalar ve Elazığ’da yaşanan deprem faciası sebebiyle imar, dikey-yatay yapılaşma gibi konulara ülkece kafa yoruyoruz.
08 Şubat 2020 Cumartesi 13:15
Bu tartışmalarda ön plana çıkan önemli bir ayrım da var: Kent ve şehir.
Bu iki kavramın farkını sadece modernleşmeyle izah etmek mümkün mü? Kentin tarihi kapitalist dünya düzeniyle mi başladı? Bir beldeyi şehir ya da kent yapan özellikler nelerdir? Kent ve şehir kavramları hangi dünya tasavvurlarından besleniyor? Hangi kurumlar üzerinde yükseliyor? Kent ve şehrin iktidar, mülkiyet, hürriyet, hak ve adalet, sınıfsal yapılanma açısından farklılıkları nelerdir? Semih Akşeker’in Karakum Yayınlarından çıkan “Barbar Kentler Dost Şehirler” kitabı bu soruların cevaplarını doyurucu ve ikna edici bir şekilde veriyor.
Semih Akşeker kitabını kent-şehir ayrımı üzerine inşa etmiş. Bu ayrımın ne kadar keskin olduğunun anlaşılması adına kitaptan birkaç alıntı yapalım:
“Kent/uygarlık İslam dışıdır.”
“Müslümanlar İslam’dan çıkmadıkça kent/uygarlık inşa edemezler.”
“Müslümanlar kent/uygarlık içinde kaldığı müddetçe felaha erişemez.”
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.