- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
09 Kasım 2025- İstanbul21°C▼
- Ankara19°C
- İzmir23°C
- Konya18°C
- Sakarya24°C
- Şanlıurfa26°C
- Trabzon17°C
- Gaziantep24°C
AHMET HAKAN'DAN: ATATÜRK YAŞASAYDI SÖZCÜ'YE NE DERDİ?
SÖZCÜ gazetesi, geçen 10 Kasım’da yaptığının bir benzerini bu 10 Kasım’da da yapmış: Birinci sayfasını baştan sona “Atatürk bugün yaşasaydı bakın neler derdi” konulu bir fotoromana ayırmış.

Coşkulu anmanın iki nedeni. Bu 10 Kasım’da Atatürk her zamankinden daha fazla coşkulu bir şekilde anıldı. Ben bunu şu iki nedene dayandırıyorum. İktidara kızan, CHP’den de beklediğini bulamayan ve son dönemde iyiden iyiye mevzii kaybettiğini düşünen bir kesim, hoşnutsuzluğunu Atatürk üzerinden dile getiriyor. Kısacası Atatürk, iktidar karşıtlığının bir sembolü haline getirilmek isteniyor. Son dönemlerde ekranlarda dile getirilen “Atatürk diktatördü” türü eleştirilere büyük tepki var. Türkiye sınırsız bir özgürlükler ülkesiymiş, bugünün kudret sahipleri her biçimde eleştirilebilirmiş, dokunulmayan tek tabu Atatürk kalmış gibi davranılmasının vicdanları yaralaması meselesi. İçişleri Bakanı’na kısa ve acısız uyarılar. SEMPATİK olmak ile sempatik olmaya çalışmak arasında büyük bir fark vardır. Olabiliyorsanız sempatik olun, olamıyorsanız hiç değilse sempatik olmaya çalışmayın. “Kürt sorunu nerede? Arıyorum, bulamıyorum” türü cümleleri kurmadan önce, Başbakan Erdoğan’ın “Kürt sorunu vardır” diye bir cümle kurduğunu unutmayın “Üç adet vatandaşımız can kaybına maruz kalmıştır” gibi bir cümle kurdunuz. Bu cümlenizde en az 8 yanlış var. Bulmaya çalışın. “Büşra Hanım bu ülkedeki binlerce profesörden biridir. Bu ülkede bütün profesörler tutuklansa merak eder sorarız ama binlerce profesörden biri tutuklanmış” şeklinde açıklamalar yapmaktan kaçının. Profesörler acayip tedirgin oluyor. Çok düşünüp az konuşun. Olaylara ve olgulara Milliyetçi Cephe hükümetlerinin bir bakanı gibi yaklaşmaktan vazgeçin. İyi vali kötü vali. DİYARBAKIR Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, “23 Ekim’deki deprem afetti, bugünkü cinayet” demiş. Çok doğru. Van’da yeni sarsıntılar beklenirken çürük binalarda oturulmasına izin verilmesi başka türlü açıklanamaz. Ama bundan daha önemlisi Osman Baydemir’in Van Valisi hakkında yaptığı değerlendirme. Baydemir, “Keşke Van’ın Efkan Ala ve Hüseyin Avni Mutlu gibi valileri olsaydı” demiş. Ne çıkar bu değerlendirmeden. Şu çıkar: Demek ki BDP’lilerin valilere yönelik özel bir yıpratma çabası yokmuş ve işini iyi yapan valiler hayırla yâd ediliyormuş. Beşir Atalay’a açık mektup: Hocam Başbakan Yardımcısı sıfatıyla Van’da çöken Bayram Oteli’nin enkazı başında inceleme yaptınız. Tam enkaz alanını terk ederken, bir grup “Vali istifa” diye slogan atmaya başladı. Siz bu grupla bir diyalog kurmaya çalıştınız, “Beni dinler misiniz?” dediniz. Fakat sloganlar dinmedi. Siz de bunun üzerine “Dinlemeyecekseniz haydi hoşça kalın” dediniz. Buraya kadar her şey demokratik bir ülkede olması gerektiği gibiydi
Ancak siz bölgeyi terk eder etmez bir şey oldu, kötü bir şey. O ana kadar herhangi bir taşkınlık yapmayan, sadece “Vali istifa” diye bağırmakla yetinen göstericilere polis müdahale etti. Ne müdahalesi! Resmen coplarla saldırdı. Kaçan kurtuldu, kaçamayan yerlerde sürüklendi. Beşir Hocam Lütfen söyler misiniz? Bu ülkede “Vali istifa” diye gösteri yapılamayacak mı? Yakmadan, yıkmadan, en küçük bir taşkınlığa bile yer verilmeden gerçekleştirilen küçük çapta bir protesto gösterisine dahi tahammül edilmeyecek mi? Daha da önemlisi şu: Artık valilere de mi laf söylenemeyecek? Ya da söylendiğinde polis köteği mi devreye girecek? Eğer böyle olacaksa, o zaman buranın Şam’dan, Hama’dan ne farkı kalacak. Bahri Zengin vefat etmiş. MİLLİ Görüş hareketinin entelektüel kanadındandı. Refah Partisi’nin İstanbul’daki ilk açılımlarında pay sahibiydi. Genelevlerde bile Refah propagandasının yapılması gibi, kadınların ön plana çıkarılması gibi, belediyelerde kurulan halk meclisleri gibi açılımlarda imzası vardı. Tayyip Erdoğan’la yıldızı bir türlü barışmadı. Bu yüzden bal gibi de “yenilikçi” olduğu halde tuttu “gelenekçi” saflarda yer aldı. Yumuşak üslupluydu, iyi bir hatipti. Uygar bir insandı. En çekişmeli dönemlerde bile karşıtları nezdinde saygınlığını koruyabildi. Milli Görüş hareketinde demokrasi kavramıyla başın pek de hoş olmadığı zamanlarda içtenlikle demokrasiyi savunurdu. Siyasetçi olduktan sonra edebiyattan epey uzak kaldı ama sonuçta o Cahit Zarifoğlu’nun meşhur “7 Güzel Adam”ından biriydi. Mavera adlı edebiyat dergisine katkıları unutulmaz. Kendisini aşırı ciddiye alırdı ama aynı zamanda şaka kaldırırdı. Uzun zamandan beri kendisinden haber alamıyordum. Numan Kurtulmuş’la birlikte hareket ettiğini öğrenmiştim. En son Milli Gazete’de “Bahri Zengin dualarınızı bekliyor” başlıklı, ağır hasta olduğunu bildiren bir haber okumuştum.
11.11.2011 Hürriyet
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.