09 Kasım 2025
  • İstanbul21°C
  • Ankara16°C
  • İzmir20°C
  • Konya18°C
  • Sakarya21°C
  • Şanlıurfa25°C
  • Trabzon18°C
  • Gaziantep22°C

AHMET ÜNAL'DAN: NATO ARAP BAHARI’NA NE ZAMANDIR HAZIR!

Dış politika belirleyici ve uygulayıcılarının kendilerine arz edilen istihbarat notlarını ve analizleri kullanmadan önce bunları önyargılardan sıyrılmış ve empati yeteneği gelişmiş uzmanlara yorumlattırması hayati önem taşımaktadır.

Ahmet Ünal'dan: NATO Arap Baharı’na ne zamandır hazır!

Bugün de başta Özbekistan ve Azerbaycan olmak üzere Türk dünyası ile ilişkilerin bozulduğu, Orta Doğu ve Akdeniz’de komşularla sıfır sorun politikasının çöktüğü eleştirileri Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nu eskiden beri destekleyen uzmanlar tarafından dahi dile getirilmektedir. Burada iktidar tarafı kadar olmasa da muhalefet partileri, sivil toplum kuruluşları ve akademisyenlere de sorumluluk düşmektedir. Mesela, Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’nun, “Stratejik Derinlik” kitabına alternatif oluşturacak bir eser 10 yıldır yazılamamıştır. “Komşularla Sıfır Sorun” politikasını haklı olarak eleştirenler şu soruyu da cevaplamalıdır: “Suriye’de iç savaş yaşanırsa, sınırımıza yığılacak savunmasız halk kitlelerine karşı Türkiye’nin tavrı ne olmalıdır? Kapılarını mı açacaktır, yoksa yanıbaşında olası bir insanlık dramına karşı 30 yıl öncesindeki gibi gözlerini ve kulaklarını mı tıkayacaktır? Yahut üçüncü bir çıkış yolu var mıdır?” 

Türkiye Cumhuriyeti’nin Arap ve Türk halkları birinci ve ikinci derecede etkileyecek durumlara ilgisiz kalması düşünülemez. Fakat Başbakan Erdoğan’ın “bizim iç meselemizdir” dediği Suriye ile ilgili olarak devlet kurumları kaç rapor hazırlamıştır acaba? Oysa NATO daha 1995’te Akdeniz ve Kuzey Afrika’dan yükselen yeni “tehdidin” kokusunu almıştı. Üstelik bu bilgilere gizli saklı değil açık kaynaklardan dahi ulaşılabilirdi. NATO Savunma Koleji Araştırmacısı Carlo Masala’nın NATO dergisinin Kış 2005 sayısında yayınlanan makalesi bugün yaşananların ipuçlarını veriyor. 

NATO Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından düşman algısını yitirdiği “Belirsizlik Dönemi” nde, Akdeniz ve Körfez bölgelerinde yaşanabilecek “aşırı İslamcı hareketler, kitle imha silahlarının yayılması ve demografik baskıların artması” tehditlerine karşı 1995’te “Akdeniz Diyaloğu” programını yürürlüğe koymuştu. 2000 yılına gelindiğinde bugün “Arap Baharı” nı yaşayan bütün ülkeler “Akdeniz İşbirliği Grubu” nun diyalog çağrısını kabul etmişlerdi. 2004 İstanbul Zirvesinde, terörizm ve güvenlik konularındaki işbirliğinin pratik ve politik boyutunun, gerçek bir ortaklık düzeyine çıkarılması kararlaştırıldı. Bu zirvede İstanbul İşbirliği Girişimi’ne, Körfez ülkeleriyle ilişkiler geliştirme görevi verildi. Artık, Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerine terörizmle mücadele, savunma reformu, sivil- asker ilişkileri, olağanüstü hal planlaması türü konularda eğitim verilecek ve istihbarat paylaşımı ile sınır güvenliği konularında ortak mücadele geliştirilecekti.

Görülüyor ki, açık kaynaklar kullanılarak dahi Arapların şimdilerde hazana dönme aşamasındaki baharı hakkında politikalar oluşturulabilirdi. Yeter ki, iç ve dış politikayı birlikte ve doğru okuyabilecek önyargısız uzmanlar yetiştirilebilsin.

02.12.2011 Yeni Çağ

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.