05 Kasım 2025
  • İstanbul16°C
  • Ankara22°C
  • İzmir22°C
  • Konya22°C
  • Sakarya20°C
  • Şanlıurfa26°C
  • Trabzon18°C
  • Gaziantep25°C

AHMET VAROL 'DAN: BÜYÜK ŞEYTAN BÜYÜK DOST MU OLDU?

Suriye halkı meydanlara çıktığında “aman dışarıdan müdahale olmasın” diye ortalığı velveleye verenlerin bugün bu ülkeyi işgal etmiş olmalarına bakınca; dün “Suriye üzerinde ABD ve İsrail oyun oynuyor” diyenlerin Cenevre ittifakları karşısında “yoksa bunla

Ahmet Varol 'dan: Büyük Şeytan Büyük Dost mu Oldu?

Dolayısıyla İran’ın Cenevre’de sağladığı anlaşmanın Hasan Ruhani’nin cumhurbaşkanı seçilmesiyle dış politikada çizgisinde gerçekleştirilen değişikliğin bir ürünü olduğunu düşünmek yanlıştır. Bu da gösteriyor ki, aslında dün “Suriye’yi ABD ve İsrail karıştırıyor” diyen İran kendisi Büyük Şeytan’la
muhabbet köprülerini çoktan inşa etmişti. Ama henüz açığa çıkarılması için uygun bir zaman ve zemin oluşmadığından kullanacağı bazı maskelere ve perdelere ihtiyacı vardı. “Suriye’yi ABD ve İsrail karıştırıyor” iddiasına dayalı olarak yürütülecek kara propagandadan daha iyi bir malzeme mi bulabilecekti? Üstelik bir taşla iki kuş. Hem İran’ın bölgesel politikalarının bekçiliğini yapan Baas diktasına karşı başlatılan mücadeleyi karalama hem de kendisinin Büyük Şeytan’la arka planda yürüttüğü özel pazarlıkların önüne perde çekme imkânı.

Rusya’nın burnunun dibindeki İran’ın nükleer teknolojiye sahip olması karşısında Moskova tamamen kendinden emin hareket ederek destek verirken, binlerce kilometre uzaktaki ABD’nin veya onun himaye ettiği siyonist işgal yönetiminin bu derece tedirgin davranması aslında temelde bir çelişki oluşturuyordu. Çünkü hiçbir devlet yönetimi, sahibi her ne kadar dost görünse de evinin duvarının dibindeki bahçeye patladığında o evi havaya uçurabilecek bir bomba yerleştirilmesine asla razı olmaz. Bahçenin sahibinden bugün emin olsa da yarın kimin kontrolüne geçeceğinden emin değildir. Kaldı ki günümüz devletlerinde “dostluk” sadece formalitedir. Hiçbir dostluk ilişkisi makyavelist çıkar ilişkisinin önüne geçemez. Bu durum karşısında Rusya’nın İran’da kendinden emin bir şekilde kurduğu ve desteklediği nükleer teknolojinin enerji üretme amacının ötesine geçmeyeceğini, böyle bir şeye imkân verilmemesi için uluslararası denetimden önce Moskova’nın kendi kuracağı teknolojiyi denetleyeceğini kuvvetli bir ihtimalle ABD ve Avrupa ülkeleri de tahmin ediyorlardı. Demek ki işin içinde başka hesaplar vardı.

Bugün Suriye’de Baas diktasının tamamen İran ve Rusya desteğiyle ayakta durduğunu artık bizim söylememize gerek kalmadı. “Biz olmasaydık Esed iki saatte düşerdi” diyenler zaten itiraf ettiler. Fakat İkinci Cenevre görüşmelerine giderken, BM Suriye Özel Temsilcisi el-Ahdar el-İbrahimi’nin “Esed’in öyle kolay yutulur bir lokma olmadığı” teorisine dayandırılan planlarının tutması için ona destek verenlerin başını ağrıtan meselelerin artık bir çözüme kavuşturulması gerekiyordu her halde. Üstelik Esed’in inatla saltanatını sürdürebilmesi için Tahran yönetimi üç yıldan beri kesenin ağzını oldum olasıya açmıştı. Savaşın öyle ucuza mal olmadığı, kısa sürede büyük külfetler yüklediği biliniyor. İran’ın dondurulmuş hesaplarının ve Rusya’nın bu ülkedeki nükleer tesislerle ilgili projelerinin önünü açmazlarsa nereden kaynak bulup da Suriye cephesine aktaracaklar?

Anlaşmanın İsrail’in onayı olmadan gerçekleştiği düşüncesi de tamamen yanlıştır. Ama şimdilik örtülü kalması gereken bir alan elbette vardır ve siyonist işgalcinin itirazlarının, tepkilerinin ve tehditlerinin o alanın önündeki perdenin kapalı kalmasında işe yarayacağını tahmin etmek zor değildir.

29.11.2013 Habervaktim

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.