- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
AHMET VAROL: KIŞ ŞARTLARI VE MÜLTECİLER
Hicret hadisesi günümüzde “mülteciler sorunu” olarak tanımlanıyor. Bu tanımlama genelde uluslararası prosedürle ilgilidir.
17 Ocak 2019 Perşembe 09:28
Bu da siyasi statüye göre, herkesin doğup büyüdüğü ülkede “vatandaş” hükmünde olması, “vatandaş” sıfatıyla yaşamak zorunda olduğu ülkede haksızlığa uğratılması, meşru haklarını ve özgürlüklerini elde edememesi durumunda ise bir başka ülkenin himayesine sığınma ihtiyacı duyması sebebiyledir. O yüzden Türkçede yerine göre sığınmacı tanımlaması da yapılıyor.
Çağımızda dünyadaki mülteciler sorununun üç temel sebebi savaş, işgal ve ayrımcılıktır. Diğer sebepleri bu üç ana kategorinin altında, alt başlıklarla sınıflandırmamız mümkündür.
Günümüzde mülteci durumuna düşürülen insanların istatistiklerine bakıldığında birinci sırada gelenlerin Müslümanlar olduğu görülür. Bunun sebebi ise yukarıda zikrettiğimiz üç farklı etken arasında Müslüman halkları hedef alan gelişmelerin birinci sırada yer almasıdır.
Müslümanların, gerek savaş ve işgallerden, gerekse ayrımcı politikalardan birinci derecede zarar görenler içinde yer almalarının en önemli sebebi İslâm coğrafyasının parçalanması, Müslüman halkların ortak haklarını savunacak bir ortak otoriteden yoksun kalmaları bu yüzden de yalnızlaştırılmalarıdır.
Dünyada, etnik olarak en fazla mülteci oranının Filistin halkından olduğunu söyleyebiliriz. Filistin halkının üçte ikisi mülteci durumundadır. Bunun sebebi Filistin topraklarının işgal edilmesi aşamasında bu toprakların asıl sahiplerinin katliam tehditleriyle tehcir edilmeleri ve bir daha da yurtlarına dönmelerine fırsat verilmemesidir.
Ancak son dönemde en büyük sıkıntılarla karşı karşıya olan mültecilerin, hem Baas diktasının hem de o diktanın hakimiyetinin devam etmesi için müdahalede bulunan işgal güçlerinin katliamlarından, saldırılarından ve zulüm uygulamalarından kaçmak zorunda kalan Suriyeli mültecilerle, Myanmar zulmünden kaçmak zorunda kaldıktan sonra Bangladeş’teki mülteci kamplarında çok kötü hayat şartlarına maruz kalan Arakanlı mülteciler olduğunu söyleyebiliriz.
Suriye’de evlerini terk etmek zorunda kalanların bir kısmı tamamen ülkeyi terk ederek başka ülkelere sığınmak zorunda kalmıştır. Bir kısmı da Suriye sınırları içinde yer değiştirerek dikta rejiminin veya işgalcilerin kontrolünde olmayan bölgelere iltica etmiştir. Örneğin bugün İdlib bölgesi normal nüfusunun üç katı kadar insan barındırmaktadır. Bunların üçte ikisini Halep bölgesinden, Der’a’dan, Doğu Guta’dan ve daha başka yerlerden buraya sığınan mülteciler oluşturuyor.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.