- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
07 Kasım 2025- İstanbul15°C▼
- Ankara15°C
- İzmir18°C
- Konya13°C
- Sakarya16°C
- Şanlıurfa23°C
- Trabzon16°C
- Gaziantep19°C
AHMET VAROL'DAN: İNSANLIK SURİYE'DE SINAVDA
Sadece İslâm âlemi değil bütün insanlık bugün Suriye'de zor bir sınav veriyor.

Tıpkı işgal güçlerinin yaptığı gibi "ne kadar çok zarar verirsem, canlarını yakarsam o kadar kendilerini teslim olmaya zorlarım!" anlayışıyla hareket ettiği her gün ölü sayısının artmasıyla veya insanların topluca imha edilmesine yol açan saldırılarla görülüyor. Bunlar halka iki yönden zarar veriyor. Bir yönden saldıran tarafın kendini daha rahat ve cüretkâr hissetmesine neden oluyor, can güvenliklerini iyice kaybediyorlar. Bir yandan da dünya kamuoyunun sayıları artık iyice kanıksamasına, basite almasına gündelik olaylar gibi algılamasına neden oluyor. Hatta herhangi bir gün haberlerde Baas canilerinin saldırılarına hedef olarak öldürülenlerin sayısı iki rakamlı verildiği zaman "bugün çok değilmiş" diye düşünülebiliyor.
Baas canilerinin, bu şekilde katliam ve tahribatları ısrarla sürdürürken direniş karşısında verdikleri kayıpların ve ordudan kaçışların kendilerine olumsuz etkilerini de gizlemeye çalıştıkları, bütün kayıp ve kaçışlara rağmen sultalarından vazgeçmeyecekleri mesajı vermeye çalıştıkları askerî saldırılarına paralel olarak yürüttükleri enformasyon faaliyetlerinden anlaşılıyor.
Baas diktasının, sultası altındaki halka karşı yürüttüğü savaşta tam anlamıyla bir işgal gücü gibi hareket etmesinin ülke genelinde can güvenliğini de tümüyle ortadan kaldırması sebebiyle çevre ülkelere kaçışlar artarak devam ediyor. Hatta insanların bazen canlarını kurtarma telaşıyla canlarını tehlikeye attıkları bile görülüyor. Yüzme bilmeyen kadınların küçük çocuklarıyla birlikte ilkel teknelere binip Asi ırmağı üzerinden Türkiye'ye sığınmaya çalışmaları bunun ilginç bir örneğidir. Bu insanlar Baas vahşetinden kendilerini kurtarabilmek için ırmağın tehlikeli sularında böyle riskleri göze alıyor veya almak zorunda kalıyorlar.
Bu kaçışlar yüzünden Türkiye'deki mülteci sayısı risk sınırı olarak kabul edilen 100 bin sınırını aştı. Fakat risk sınırının aşılması karşısında Baas vahşetini zorlamak, en azından Suriye toprakları içinde güvenli bölgeler oluşturmak için uluslararası mekanizmalar tarafından herhangi bir adım atılmış değil. Bu durum BM'nin artık ciddi şekilde tartışılması ve gözden geçirilmesi gerektiğini bir kez daha ortaya koydu.
Suriyeli mülteciler sadece Türkiye'ye sığınanlardan ibaret değil. Lübnan'a sığınanların sayısı da 100 bin sınırına yaklaştı. En son verilen rakamlarda 95 bini bulduğu ifade ediliyordu. Üstelik bunlar ne yazık ki gittikleri ülkede de güven içinde değiller. Ürdün'e sığınanların sayısı ise yüz bin sınırını çoktan aşmıştı.
18.10.2012 Yeni Akit
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.