- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
05 Kasım 2025- İstanbul16°C▼
- Ankara22°C
- İzmir22°C
- Konya22°C
- Sakarya20°C
- Şanlıurfa26°C
- Trabzon18°C
- Gaziantep25°C
AHMET VAROL'DAN: İSTENMEYEN SİSİ’NİN ŞAŞKINLIĞI
İslâm âleminde gündemi meşgul eden birçok önemli gelişme var. İran, uzun süreden beri ortak çalıştığı Büyük Şeytan’la sonunda resmen de anlaştı.

Her şeyden önce Mısır’da asıl istenmeyen adam, halkın özgür iradesiyle yaptığı seçime saygı duymayıp askeri şiddete başvurarak, gayrimeşru yollardan siyasi iktidarı gasp eden Abdülfettah Sisi’dir. Bu adam, 3 Temmuz 2013’te iktidarı gasp ettiği gün Mısır halkı tarafından “istenmeyen adam” ilan edilmişti. Meydanları dolduran ve sayıları milyonları bulan büyük kitleler “İrhal ya Sisi! Mursi huve reisî (Defol ey Sisi! Benim başkanım Mursi’dir)” diye pankartlar taşıyor ve sloganlar atıyordu. Mısır halkı bu konudaki duruşundan ve tavrından geri adım atmış değil. Gayrimeşru cunta gidip meşru sivil yönetim gelinceye kadar direnişini sürdüreceğini, bu konuda kararlılık göstermekten vazgeçmeyeceğini çeşitli şekillerde ortaya koymuştur.
Mısır’la Türkiye arasında temelde bir sorun yok. İki ülkenin halkları da İslâm temeli üzere birleşen kardeş halklardır. Sorun askerî cuntanın baskıcı uygulamalarından ve diktayı geri getirme çabalarından kaynaklanıyor. Dolayısıyla tamamen cuntayla bağlantılı, geçici bir sorundur. Cuntanın sahayı terk etmek zorunda kalması durumunda herhangi bir gerekçesi kalmayacaktır. Halk cuntanın ve başındaki “istenmeyen adam”ın çekilmesi konusunda ısrarlılığını ve direnişini de süreceğinden sonuçta çekilmek zorunda kalacak, böylece sorunun gerekçesi ortadan kalkacak ve ilişkiler normale dönecektir.
Sisi cuntası Türkiye büyükelçisini istenmeyen adam ilan ederken, Türkiye’deki bazı sivil toplum kuruluşlarının Rabia katliamının yüzüncü günü münasebetiyle gerçekleştirdiği birtakım protesto eylemlerini ve açıklamaları gerekçe gösterdi. Yani Türkiye’den, aynen Mısır’daki askerî cuntanın yaptığı gibi sivil eylemleri engellemesini, asker ve polis şiddetini kullanarak ve yerine göre katılanlardan birkaç kişiyi katlederek insanları susturmasını bekliyordu. Gerçi böyle bir beklenti içinde olması saçmaydı. Ama kendisi bu konuda herhangi bir sınır tanımamasına, sadece devletin silahlı güçlerinden değil aynı zamanda Baltacı çetelerinden de istifade etmesine rağmen milyonluk kalabalıkların meydanları doldurmasının ve Rabia katliamının yüzüncü günü münasebetiyle cunta vahşetini bir kez daha lanetlemesinin önüne geçememişti.
Sisi cuntası belki başta ABD olmak üzere muhtelif emperyalist güçleri, işgalci siyonistleri ve Arap dünyasındaki dikta rejimlerini arkasına almış olmasından dolayı uluslararası platformda kendini güçlü görüyor ve bu yüzden kendi dayatmacı uygulamalarına destek vermeyenlere karşı kabadayılık ediyor olabilir. Ama bu tutumunun zararı öncelikle, kabadayılık ettiği taraflara ve ülkelere değil kendisine olacaktır. Çünkü onun attığı köprüler ve kopardığı bağlar, halkın özgürlük ve hak mücadelesine desteğin daha da güçlendirilmesinde değerlendirilecektir. Hüsni Mübarek diktası karşısında önemli bir zafer ve başarı elde etmiş olan Mısır halkının bugün Sisi cuntasına boyun eğmeyeceği, direnişini istikrarlı bir şekilde sürdürmesinde dışarıdan sadece moral desteğin bile önemli bir katkısının olduğu görülüyor.
28.11.2013 Yeni Akit
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.