- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
05 Kasım 2025- İstanbul15°C▼
- Ankara9°C
- İzmir17°C
- Konya12°C
- Sakarya17°C
- Şanlıurfa18°C
- Trabzon15°C
- Gaziantep12°C
AHMET VAROL'DAN: MISIR’DA CEZAYİR TAKTİĞİ
Müslüman halkın özgür iradesinin siyasi mekanizmaya yansıması daha önce Cezayir’de de engellenmişti ve orada da silahın gücünden yararlanılarak askeri cuntanın iktidarı gasp etmesi sağlanmıştı.

Cezayir’in özellikle kırsal kesimlerinde savunmasız insanlara yönelik olarak gerçekleştirilen ve tam anlamıyla bir “vahşet” sergileyen katliamların faturası geçmişte genellikle bu ülkedeki İslami harekete çıkarılıyordu. İslami hareket, kendilerinin bu katliamlarla hiçbir ilgilerinin olmadığını çünkü kırsal alanda yaşayan ve cuntayla bir bağları olmayan insanlarla kendilerinin herhangi bir kavgalarının olamayacağını dile getiriyordu. Ancak bütün bu açıklamalara rağmen Türkiye’deki laik basın dâhil olmak üzere, İslami hareketi kamuoyu nazarında yıpratmak isteyen basın yayın organlarının tümü bu katliamlardan hep Cezayir’deki İslami muhalefetin fiilleri olarak söz ediyordu. Ancak birtakım Batılı gazetecilerin olayın arka planının üzerine gitmeleriyle birlikte gerçekler biraz daha netleşmeye başladı. Sonuçta katliamların asıl sorumlusunun cunta olduğu ortaya çıktı.”
Bugün aynı politika Mısır cuntası tarafından uygulanıyor. Yönetimi gasp ettiği tarihten beri İslâmi kesimi bir silahlı çatışmanın içine çekmeye çalışan ve bunun için değişik taktiklere başvuran cunta bunu başaramamanın sıkıntısı içinde. Çünkü uzun soluklu kitlesel halk hareketlerinin dikta rejimlerine karşı mücadelelerinde daha etkili ve büyük ölçüde de başarılı olduğunu biliyor. Ama hem silah hem de yetişmiş savaşçı eleman yönünden cuntanın büyük güce sahip olmasına rağmen bu yönden şimdilik sıfır noktasında duran bir hareketi silahlı çatışmaya çekmenin onu ucu görünmeyen bir tünelin içine çekme ve aynı zamanda iktidarı gasp edenlerin saldırı ve katliamlarına gerekçe oluşturma anlamına geleceğini düşünüyor.
Bu amaçla tahrik politikasını her yönden kullanmaya çalışmasına rağmen cuntaya karşı meydanlara çıkan kitleleri söz konusu tünelin içine çekmede başarılı olamayan cuntanın son dönemde özellikle Cezayir cuntasının uyguladığı taktiğe ağırlık vermeye çalıştığı bunun için de siyonist işgalcilerle işbirliği yapabileceği ve suçlamalara Filistin direnişini de katabileceği Sina bölgesini seçtiği anlaşılıyor. Bu bölgede aynı taktiğe dayalı oyunlara daha önce de başvurmuş ve muhtelif senaryolardan yararlanmaya çalışmıştı.
Halkın kazanımlarının verilmesi için kitlesel mücadelede ısrarlı olan İslâmî hareket, Sina’da cuntanın planlarından ve taktiklerinden kaynaklandığı tahmin edilen silahlı saldırıları ve bombalama eylemlerini onaylamadığını ve kesinlikle karşı olduğunu değişik vesilelerle dile getirdi. Filistin’deki İslami direnişin bu konudaki tavrı da aynı. Ancak cuntanın bu eylemlere ihtiyacı var ve ihtiyacı doğrultusunda yararlanabilmek için hizmetindeki medyayı seferber etmiş durumda. Bu kirli oyunu iyi teşhis edebilmemiz için Cezayir cuntasının izlediği politikayı iyi okumamız gerekir.
13.09.2013 Yeni Akit
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.