- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
08 Kasım 2025- İstanbul18°C▼
- Ankara18°C
- İzmir19°C
- Konya17°C
- Sakarya16°C
- Şanlıurfa24°C
- Trabzon18°C
- Gaziantep21°C
AKİF EMRE'DEN: İKİ FARKLI 'TÜRK MODELİ'
Ortadoğu'ya gerçekten model olacak bir Türk modeli var mıdır? Eğer Türk modeli olarak Arap baharına ilham kaynağı olacak bir pusula varsa bu modelin içeriği nedir? Türk modelinin, Ortadoğu'ya, Müslüman Arap halklarına bir pusula olmasını isteyenler, bunu

Mısır'da ilk kez devlet başkanı halkoyuyla seçildi. Devlet başkanlığını kazanan aday müesses nizamın her türlü baskısına maruz kalan, her türlü kötülüğün odağı sayılan Müslüman Kardeşler'in temsilcisi. Başkanlık seçimi arifesinde vesayet rejimi, elindeki tüm kozları oynayarak Mursi'nin elde edeceği neticeyi etkisizleştirecek, sistem içi dönüşümün önüne geçecek tedbirler aldı. Meclis feshedilerek seçimler yenilenirken Cumhurbaşkanı'nın yetkileriyle birlikte meclise yansıyan toplumsal tercih adeta budandı. Kanadı kırılmış bir zaferin adı oldu Mursi!
Mısır özelinde olayın ironik yanı şu ki; hem devrimi kontrol altına alarak vesayeti sürdürmek isteyen müesses nizamın sahiplerinin hem de devrimle sistem içi dönüşüm gerçekleştirmek isteyenlerin ve özellikle İhvan hareketinin Türk modelinden ilham oluyor olmaları.
Vesayet rejimini sürdürmek isteyen, ülkenin ekonomik ve siyasal tüm yapılarını kontrol eden askerler yargının da desteği ile bir tür postmodern darbe tekniklerini kullanarak seçilmişleri etkisizleştirme operasyonunu şimdilik başardılar. Her ne kadar psikolojik yıpranma sürecine girseler de askerler, vesayet rejimini tümüyle teslim etmeye niyetli görünmüyor. Bunun için de ilham kaynaklarının bir Türk modeli olması şaşırtıcı değil. Rejimin siyaseti denetim altına alacak demokratik görüntüsü altında, gerçek iktidarı elinde tutacak bir yapılanma için 12 Eylül askeri darbesi sonrası yapılanmayı örnek aldıkları, 1982 Anayasası'nı da yasal meşruiyet çerçevesi olarak modelledikleri artık biliniyor.
Müesses nizamın sahiplerinin, değişime direnirken psikolojik olarak yıpranma sürecine girdikleri kesin. Diğer tarafta yeni dönemin en önemli aktörü olarak siyaset sahnesine çıkan Müslüman Kardeşler de zaman zaman pazarlık yapıp uzlaşarak, sınırlı da olsa sokağın gücünü gösterip meydan okuyarak süreçte yol almaya çalışıyor. İhvan'ın bu süreçte ilham kaynağı da (ısrarla pusula olarak gösterilen) yine bir başka Türk modeli. Somut ifadesiyle, Ak Parti deneyimi özellikle İhvan ve diğer İslamcı hareketlere rol-modeli olarak sunuluyor.
Türkiye'nin ne siyasal ne de toplumsal yapısının birebir Mısır'la örtüşmediği açık. Türkiye'nin içinden geçtiği batılılaşma, sekülerleşme süreçleri, Mısır'la kıyaslanamayacak derecede radikal biçimde gerçekleşirken bir o kadar da kırılmalarla neticelendi.
Ak Parti deneyimi gerçekten Mısır için bir model olabilir mi? Ak Parti öncesi Milli Görüş geleneği mahcup ve kısık sesli bir İslamcılıktı. Ya da üzerlerine yapıştırılan İslamcılık 'ithamını' reddetmeyen bir siyasal deneyimdi. Temsil ettiği kitle açısından bakıldığında sisteme biat etmesi istenen kesimlerin bu biati ancak 'gömlek değiştirerek' mümkün olmuştu. Bu süreçte hem sistem değişmiş hem de biat eden kitle dönüşüme uğramıştı. Müslüman Kardeşler'in tam bu noktada bir yol ayrımında durdukları varsayılabilir. Ancak Mısır siyasal sisteminin, en azından teorik düzeyde, gömlek değiştirmeyi gerekli kılmayan bir yapı arz ettiğini hatırlamakta fayda var.
Anayasasında yasaların İslam şeriatına aykırı olamayacağı maddesinin olduğu bir ülkede İhvan gibi İslami hareketlerin sekülerliği öne çıkarmaları gibi ilkesel bir kırılma yaşama zorunlulukları olmayacak. Her ne kadar Türk modeli laiklik ilkesine özellikle vurgu yapıyor olsa da bunun kısa vadede Mısır toplumunda yankı bulmayacağını tahmin etmek güç değil; hatta ters tepki bile alabilir.
Ancak Arap baharının siyasal ufkunu belirlemek isteyen Batılı siyasal projeler, sürecin ekonomi-politiğini önceleyerek dönüşümü mümkün kılmaya çalışacaklardır. Türkiye'deki AKP başarı öyküsünün daha çok ekonomik bir başarı olarak takdim edilmesi, Ortadoğu toplumlarının birer tüketim toplumu olmaya hazırlanarak küresel kapitalizme entegre edilme projesidir. Formel olarak sekülerleşmeye karşı olanlar, pratikte dünyevileşerek kapitalist ürettim/toplum ilişkilerine entegre olmakla sonuçlanacak bir sürecin içindeler. Bu açıdan bakıldığında İhvan; temel ilkelerinden vazgeçmeden dönüştürülme, iddialarının içeriğinin boşaltılmasıyla karşı karşıyadır.
Tunus örneğinin aksine daha köklü bir geleneğe sahip olmakla beraber modern siyasetin icbar ettiği kalıplar içinde siyaset yapmanın karşılığı olarak ilan edilmemiş bir dönüşümün eşiğindedir. Bu durumun İhvan ne kadar farkında bilemem ama Türkiye'den model önermeye çok hevesli siyaset mühendistlerinin böyle bir sorunsalının olmadığı çok açık.
28.06.2012 Yeni Şafak- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.