- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
AKİF EMRE'DEN: ‘YENİ ROMA’NIN BARBARLARI
İslam alemi denilince, geniş bir coğrafya olmasına rağmen, hemen akla Ortadoğu geliyor.
29 Ağustos 2015 Cumartesi 11:02
Her ne kadar dünya Müslümanlarının önemli kısmı Güney ve Güneydoğu Asya'da yaşıyor olsa da bu coğrafyanın tarihi, siyasi, entelektüel olarak özgül ağırlığı eşit değil Ortadoğu'yla.
Başından beri İslam medeniyetinin siyasi, ilmi, entelektüel anlamda açılımların önemli kısmı bu merkezden dünyaya yayıldı. Ve açılımları hala bugünümüzü şekillendirmeye devam ediyor.
Ortadoğu'da iki önemli siyasi ideoloji egemen oldu. Aslında bu ideolojiler, bir tür kurtuluş teolojisi işlevi de gördüler. Yönetim tarzları bakımından askeri diktatörlükler, hanedanlıklar, tek parti diktatöryası şeklinde ortaya çıksalar da meşruiyetlerini bu iki teo-ideolojik çerçevede sağladılar. İlki kolonyalizm sonrası egemen olan ulusçuluk. Diğeri de yine kolonyalizm sonrasına bir tepki ideolojisi olarak sosyalizm.
Kolonyalizm sonrası ulusdevlet sürecini belirleyen ulusçuluk, çoğunlukla ergen hastalığı şeklinde tezahür edecektir. Ulusalcılık temelli yeni bir ulus inşası sanılanın aksine birleştirici olmaktan çok yıkıcı, parçalayıcı sonuçlar doğurdu. Sadece belli bir dönem diktatörlerin iktidarlarını sürdürmeyi sağlayan, sömürgeci ilişkiler için kamuflaj olarak kullanılan bir söyleme dönüştü. Ulusçuluk Batı sömürgeciliğinin keşif kolu gibi çalışırken soğuk savaş şartlarında buna sosyalist elbise giydirmek de belli bir dönem heyecan yaratmaya yetti. Her ikisi de tek tek veya sentez halinde Ortadoğu'nun tarihine, kültürüne, dünya görüşüne yabancı ideolojiler olarak siyasal iktidarların aygıtları olmaktan öteye gidemedi. Bu arada kültürel bir fon rengi olarak İslam'ın sahnenin arkasında tutulmasına özen gösterildiğini hatırlatmakta yarar var.
Soğuk savaş bitimine yakın yükselen İslami hareketler, yeni bir dönemi başlatacak ve siyasal tabloda belirgin faktör olma ihtimali belirecektir. Ne var ki, dünya sistemi ortaya çıkan yeni hareketleri dönüştürme, belli sınırlar içine hapsetme konusunda gereken operasyonları gerçekleştirecektir. Soğuk savaş bitimine gelindiğinde büyük tehdit olarak algılanan İran Devrimi gibi oluşumlar gerek ideolojik gerekse siyasi olarak kendi ulusal sınırları içine hapsedilecektir. Pakistan, Sudan gibi ülkelerde çıkan diktatörlüklerin siyasi anlamda İslami söylemleri, daha önceki hanedan diktatörlüklerinin din söyleminden farklılık arz etmeyecektir.
Devamı için: http://www.dunyabulteni.net/yazar/akif-emre/20336/yeni-romanin-barbarlari
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.