- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
28 Ekim 2025- İstanbul15°C▼
- Ankara19°C
- İzmir23°C
- Konya13°C
- Sakarya15°C
- Şanlıurfa18°C
- Trabzon29°C
- Gaziantep13°C
ALİ BAL: EŞYANIN ŞAİRİ: SEDAT UMRAN
Ömrünü şiire veren şair Sedat Umran 7 Ağustos 2013’te sustu. Onu eşyanın şairi olarak tanıdık.

07 Ağustos 2023 Pazartesi 13:46
Sedat Umran; cansız varlıkların dilini çözen, başka bir âlemin renklerini, seslerini, ruhunu şiirlerinde işleyen, kendine mahsus tavrı ve hayat felsefesi ile dikkat çeken bir şairdi. Evvela onu rahmetle anıyorum.
Sedat Umran, 90’lı yıllarda öğrendiğim, okuduğum bir şairdi. Hem hayatı hem de şiire bakışı farklı idi. Çünkü “son modern” şair olarak görülüyordu. Onun alıp okuduğum ilk eseri “Şiirde Metafizik Gerçek” adlı deneme kitabı idi. Bu kitapta Umran, "Necip Fazıl olmasaydı, ben de olmazdım." diyerek çizgisini belirtmiştir. Dolayısıyla onu daha yakından takip etme ve tanıma gayretimiz oldu. Ancak o, zaman geçtikçe inzivaya çekildi. Belki özel hayatı belki de yaşlılığı buna sebepti ama yazdıkları, söyledikleri hep farklı idi. Bir şairin en zor dönemi belki de ömrünün sonlarıdır. Çünkü çağdaşları, çevresi, okurları azalıyor, kimisi vefat ediyor, kimisi de ömrünün sonlarını kendi köşesine çekilerek geçiriyor. Sedat Umran’ın kendisi de böyle bir ömür sürdü. Yine de edebiyat çevrelerince takip edildi, onunla söyleşiler yapıldı.
Sedat Umran’ın asıl adı Osman Sedat Öcal'dır. 1926’da İstanbul’da doğmuştur. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü'nden 1948’de mezun olan Umran, “Erenköyünde Akşam” isimli ilk şiirini 1943’te Yedigün dergisinde yayımlamış ve adı da “Yedigün Şairleri” arasına girmiştir. Şiirin son bölümünü alıyorum: “Kirazlar andırırken ateş damlalarını/Gurup söndürür birer birer lambalarını/Alevden tüllerini indiriverir canlar…” Bu şiirde Ahmet Haşim’in sesini hissedebiliyoruz. Yedigün Şairleri Antolojisi’nde, Sedat Umran bahsinde “…kendini Haşim’e vererek, gerçekten bu büyük şairin yolunda kendine has bir sembolizma ile şiirler kaleme almıştır.” denilmektedir. Sedat Umran’ın “Akşam Şiirleri” onun Haşim’den ne kadar etkilendiğini göstermeye yeter. Ahmet Haşim’in, “seyredelim eşkâl-i hayatı” dediği yerde Umran, “Benim şiirim gerçekçi bir şiir değil, gerçeğin bendeki yansımasıdır.” der.
Sedat Umran, “eşya sembolizmi”ni devam ettirerek, “nesnenin fizikötesini araştırmış, bulmuş, bir tür nesne simgeciliği” gerçekleştirmiş ve şiire girmesi akla gelmeyecek birçok nesneyi de şiire sokmuştur. “İki Kapı ve Biten Rüya” şiirinde nesneler üzerinden var ettiği simge ve çağrışım dikkat çeker: “GECE arkamızdan kapanan kapı,/Açılan bir kapı önümüzde GÜN/Bir meyve rüyâmız olgun ve bütün:/Avcumuzda kaldı ne yazık sapı!..” (İki Kapı ve Biten Rüya, Yedigün Mecmuası, 23 Mart 1947)
Sedat Umran, ilk şiir kitabı Meşaleler’i 1949’da kendisi yayımladı. Meşaleler’den: “Nefes alıyor sessiz perdeler karanlıkta/Ay sükûtla örüyor tenhâda kozasını…/Fısıldıyor perdeler bir haber karanlıkta:/Ve uyku uzatıyor sükûn dolu tasını”(Yedigün Mecmuası, 16 Eylül 1945).
Sedat Umran’ın şiiri için birçok değerlendirme yapılmıştır. Ahmet Haşim ve Necip Fazıl’dan etkilense de onun kendine ait bir üslubu ve dili vardır. İlhan Berk’in deyimiyle Umran, “ham bir dili kullanıyor” ve bu dil, şiirin yapısına da uzanıyor, şiire karşı bir şiir deneyine giriyor.
“Eşya sembolizmi”ni var eden Umran, “Şair, herhangi bir konuya baktığı vakit onu canlı olarak görür yani şair olan kişide sezgi vardır.” diyerek fizikötesinin kapılarını açan bir sanatçı olduğunu göstermiştir. Nesneler üzerinden insanın iç dünyasını ortaya koymuştur. “Makas” şiirinin son bölümünden aldığım şu dizelerde de görüldüğü gibi bilinçaltında olanları eşyanın kimliği ile dışa vurur: “Makas olaydım/bölerdim uzayan can sıkıntısını,/umutlarımı, ürkekliğimi, yalnızlığımı da,/ölümümü kendime göre keser, biçerdim.”
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.