28 Ekim 2025
  • İstanbul16°C
  • Ankara19°C
  • İzmir23°C
  • Konya14°C
  • Sakarya15°C
  • Şanlıurfa19°C
  • Trabzon29°C
  • Gaziantep13°C

ALİ İLBEY'DEN: GÖNLÜMÜZÜN SIRRI TÜRKÜLERDEDİR “UZAT ELLERİNİ BAYRAMLAŞAL

Ahmet Doğan İLBEY


Eğer dünyanın geçiciliğine, dünya malına tamah etmenin bedbahtlığına, dünya hayatının sonunda insana irfanından ve imamından başka bir şey kalmayacağına inanıyorsanız dilinize hangi türkü gelir? “Parsel parsel eylemişler dünyayı / Bir dikili taştan gayrı nem kaldı / Dost köyünden ayağımı kestiler / Bir akılsız baştan gayrı nem kaldı.”

Kimi zaman insanın gönlü havalardadır, mağrurdur ve dünyevî imkânları öne çıkardığı görülür. Böyle hâllerde dinimiz gibi, türkülerimiz de ince ve derininden nasihat eder: “Gel ha gönül havalanma / Engin ol gönül engin ol / Dünya malına güvenme / Engin ol gönül engin ol.” Sırf bu türkü, bu milletin dünya görüşünü anlatmaya yeter.

Modern mûsikinin ruhsuz ve hamlığını, modern şiirin mâna ve edebî sanat kısırlığını vicdanınıza danışarak şu mübarek türkümüzle bir kıyas ediniz. Hangisinde Türk dilinin su gibi akan ahengini, kısa mısralarla derin mazmun, cinas, telmih ve teşbih sanatını bulabilirsiniz?

“Seherde bir bağa girdim / Ne bağ duydu ne bağbancı /El vurup güllerin derdim / Ne bağ duydu ne bağbancı / Bağın kapusunu açtım / Sayın ki cennete düştüm / Yâr ile tenha buluştum / Ne bağ duydu bağbancı....”

Bu türkü ki anlayarak dinleyenin gönlü dert görmez, kalbine leke düşmez ve mânen felâh bulur. Ârif olan bilir ki, seher vakti, dünyanın dönüp yeni güne başladığı ilk anlardır. Ehl-i tasavvuf ve âşık olanlar bu vakti saadet sayarlar, derûnlarında yatanın zuhur etmesini ve inşirah bulmasını bu vakitte arzu ederler.

Tasavvufta “Bağ”, cennet; “Bağbancı” da cennetin sahibi demektir. Bu türkünün anlattığı âşık, nasıl divane bir âşık ki, “seherde bağa girdim, bağın kapısını açtım, yani cennetin kapısından girdim ve anlayın ki cennete kavuştum” diyor. Sonra da yâr ile (Hakk’ın nuru ile) tenhada (ıssız ve yalnızca) buluşuyor. Mecazen bağın güllerini koklayıp gönlüne çekiyor. Bu ulvi eylemi yaparken de aşkında ne kadar samimi ve terbiyeli ki geldiğini ne bağa, yani cennetin kendisine ve ne de bağın tüm nimetleri için gelmediğini ispat için bağbancıya, yani cennetin sahibine duyuruyor. Sadece O’nun nûrundan bir parça olan gülden arzusu kadar koklayarak muradına erip çekip gidiyor. İşte bu türküde âşık, bu “hâli” gönlünde yaşıyor ve kalp diline döküp şathiye söylüyor.

Kafka’nın karanlığı yoktur türkülerimizde. Avrupa’nın ruhsuz edebiyat ve düşüncesinin hangi faslında bulabilirsiniz bu türkünün çağrışımlarını.

30.08.2011 Habervaktim

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.