ALİ KARAHASANOĞLU'NDAN: DÜŞÜN KÜRTLERİN SIRTINDAN, TERÖR-MERÖR KALMAZ!

Doğrudur; bazı vatandaşlarımız da "linç girişimi"ni önlemek için kendilerini siper etmişlerdi.

Ama kaymakamın bir benzin istasyonunda, canlı canlı yakılmasına ramak kalmıştı.

Bir başka olay...

İçişleri Bakanı, Ramazan Bayramı namazını Hakkari'de kılmak istemiş..

Kürt vatandaşlarımızla iç içe olmak istemiş..

Bir bakan; bayram sabahında, kendi memleketi yerine, kalkıp Kürtlerin yoğun olduğu bir ile gelip, ziyaret ederse.. Kürt vatandaşlarımızın yoğun olduğu o yerde, normalde ne tavır beklenir? 

Bakanın; o ilin dış sınırında karşılanıp, yollarına gül suyu dökülerek ağırlanması..

Ama yaşanan ne?

Birkaç provokatörün tahriki ile, bakana taşlı saldırı düzenleniyor.

Önceki gün... Yine aynı bölgede, içinde askerler olan bir panzer..

Bölgenin güvenliği için sefer halinde..

Kürt vatandaşımız, devletin temsilcisi olarak gördüğü askeri nasıl karşılar?

Kendi evindeki sütü vererek, kendi bahçesindeki domatesi götürerek.

Peki o panzer nasıl karşılanıyor?

Büyük ihtimalle bölge insanlarının dağa çıkan çocuklarından bir kaçının koyduğu mayınının patlaması ile, Zap Suyu'na uçurularak!

Ve iki askerimiz şehit edilerek.

Önceki akşam..

Gaziantep'de, dördü çocuk, 9 sivil vatandaşımız, işlek bir cadde üzerinde patlatılan bomba ile ölüyor. Büyük ihtimalle, Kürt hakları için mücadele verdiğini iddia eden PKK'nın işi. Biz Kürtleri, nasıl biliriz? Komşusuna saygılı, küçük çocuklara canını veren insanlar olarak biliriz.

Ama Gaziantep'te, tam tersi yaşanıyor.

Ve düne geliyoruz..

Bu sıraladığımız olayların tümünde, kendisine yabancılaştırılan bölge insanımız, kendi aslî tavrını gösteriyor.

Tüm dünyanın "Kürtler için ortak kanaati ne ise, işte o tavrı gösteriyor.. 

Uludere'de, trafik kazası sonucu dere yatağına uçan minibüsteki askerlerimizi kurtarmak için, koşuyor, didiniyor, yardım seferberliğine soyunuyor.

Hatta ölen askerlerin üzüntüsü ile, oracıkta ağlaşıyor..

Asker; daha bir gün önce Zap Suyu'na mayınla uçurulan panzerdeki askerin aynısı..

Durduk yerde askeri aracın geçeceği yere mayın koyup patlatanlar da aynı bölgenin insanı..

Kendisinin bir dahli olmadığı halde, kaza sonucu dereye uçan minibüsteki askerleri kurtarmaya çalışanlar da aynı bölgenin insanı..

İşte tam burada..

Seçim döneminde sık sık dile getirdiğimiz gerçek karşımıza çıkıyor.

Bir avuç ateist, Kürtleri istismar ediyor.

Onları, kendilerine yabancılaştırmaya çalışıyor.

Kürt halkına bakıyorsunuz: İnançlı..

Kürt halkının seçtiği milletvekillerine bakıyorsunuz: Hemen hepsi ateist.

Kürtlerin sürekli gündemde olduğu olumsuz olaylara bakıyorsunuz, hepsinin merkezinde sosyalist inançsızlar var!

Gerçek Kürtlerle, sürekli tartışılan ve Kürtleri temsil ettiği ileri sürülen Kürtler arasında dağlar kadar fark var..

Çok net bir yabancılaşma var..

Çok net bir farklılaşma söz konusu.

Ve bu yabancılaşma/farklılaşma; bölgede hem Kürt vatandaşlarımıza, hem de tüm Türkiye'deki insanlarımıza hayatı zehir ediyor. 

Çare; Kürt vatandaşlarımızı, bir avuç ateistin elinden kurtarmaktır...

Hem Kürtlerin iyiliği için, hem de tüm Türkiye'nin iyiliği için!

Bunu yaparken de ilk iş; bu yabancılaşmayı gözlerden kaçırmaya çalışanların gerçek yüzünü deşifre etmektir..

"Biz Kürtleri böyle tanımıyorduk. Bir Kürt, kapısına gelen bir bakanı nasıl taşlar?" diye yazacaklarına, "Bakan, Hakkari'ye niye gitti? Bakanın Hakkari'ye gitmesi provokasyondur" diye yazan ateist Türklerin kamu vicdanında mahkum edilmesi, bölgeye huzur gelmesi için şarttır..

22.08.2012 Yeni Akit