- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
09 Kasım 2025- İstanbul18°C▼
- Ankara14°C
- İzmir17°C
- Konya12°C
- Sakarya15°C
- Şanlıurfa19°C
- Trabzon15°C
- Gaziantep17°C
ALİ SİRMEN'DEN: SAĞDUYUNUN SESİ
Charles Aznavour’un çıkışının çok yürekli olduğunu görmek ve yeni bir yaklaşım dönemini açacak makul bir girişimde bulunmanın zamanı gelmiştir sanırım. Capucines Bulvarı’ndan geçerken, birden gençlik yıllarıma gidiverdim.

Ermeni diyasporasının şahinlerinin, bu söyleşiye gösterdikleri yenilip yutulmaz cinsten tepkilerinden anlaşılabileceği gibi, sanatçı sağduyunun sesini yükseltmeye çalışmıştı.
***
Charles Aznavour, diyaspora şahinlerinin bu kadar tepkisini çekmek için ne demişti ki?
İşte konuşmasından bazı parçalar:- Ben Ermeni kökenli bir Fransızım, annem ise Ermeni kökenli bir Türk’tü...
- Türkiye güzel bir ülke insanları kesinlikle düşünebileceğimiz gibi değil. Mutfağı harika, unutmadan söyleyeyim ve havası da çok iyi; dahası annemin ülkesi...
Ama belki de Aznavour’un en fazla tepki çeken sözleri şunlar:
- Jenosit sözcüğü beni rahatsız ediyor, belki de sınırların açılması,Türklerin diyaloğu kabul etmeleri için başka bir sözcük bulunsa daha iyi olur.
Bu kadarı diyasporanın şahinleri için fazlaydı, açtılar ağızlarını yumdular gözlerini...
Burada kendi internet sitelerinde neler söylediklerini, hâlâ TC sınırları içindeki topraklar üzerindeki taleplerinde nasıl direndiklerini ayrıntılarıyla anlatacak değilim. Çünkü gün yeniden ayrılıkları vurgulama değil, empatiyi geliştirme günüdür.
Aznavour’un Türkiye’ye karşı kin ve nefretten uzak, sempati dolu sözleri, oranın annesinin ülkesi olduğunu söylemesi, diyaloğa açık biri olduğunun kanıtı.
Kimi Ermenilerin Türkiye ve Türkler karşısındaki kinlerinin nedeninin, yalnız 1915 olayları olmayıp aynı zamanda, 1970’lerde başlayan kışkırtmaların da etkisi olduğunun en çarpıcı kanıtı da Charles Aznavour’un bizzat kendisidir.
1960’lı yıllarda Türkiye’ye sıkça gelen, ülkemizde konserler veren sanatçı daha sonra kışkırtmaların da etkisiyle, tavrını değiştirme zorunluluğunu duymuştu.
Değerli sanatçı artık aklın yolunu gösterme rolünün kendisine düştüğünü görmüş.
***
Bir noktayı özenle vurgulayalım: Aznavour 1915 olaylarının anılmasından vazgeçmiş değil. Yalnızca, belki de iki taraf arasında gerçek bir diyaloğun başlamasının önündeki en büyük engeli kaldıracak çok önemli bir öneride bulunuyor ve “soykırım” sözcüğünün yerine yeni bir deyim bulunmasını öneriyor.
Öneri yerindedir.
Unutmamak gerekir ki kimse, Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde, Türklerle Ermeniler arasında hiçbir şey olmadığını söylemiyor.
Aklı başında hiç kimse olayların aydınlığa kavuşturulmasına karşı çıkmıyor.
Olayların, önceden planlanmış bir soykırım olmadığını söylemek başka, konuşulup tartışılmasını reddetmek başka bir şeydir.
Yüzyıllar boyunca yalnız barış içinde bir arada yaşamakla kalmamış, ama aynı zamanda birbirlerinin kültürlerine değerli katkılarda bulunmuş, daha da ötesi ortak bir kültür yaratmış insanların birbirlerine düşmelerinin, yaşanan büyük trajedinin nedenlerini araştırmanın zamanı gelmiştir.
Bunun için her şeyden önce, soğukkanlılığı kaybetmeden, karşımızdakiyle empati kurmak elzemdir.
Charles Aznavour’un çıkışının çok yürekli olduğunu görmek ve yeni bir yaklaşım dönemini açacak makul bir girişimde bulunmanın zamanı gelmiştir sanırım.
15.09.2011 Cumhuriyet- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.