- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
ALİ URAL'DAN: KAMERAYA EL SALLAYAN CENGÂVER
Fetih 1453 filmini izlemeden yazıyorum bu yazıyı. Kadife perde açılmadan önceki seyircinin hayalleriyle. "Beklenti" gelecek olan her şeyi yaralamaya hazır bir mızrak.

Her filmin bir rüya olduğu söylenir. Fatih'in rüyalarını merak etmişimdir hep. Ebu Eyyub el- Ensarî girmiş midir mesela rüyasına? Ya, Ebu Eyyub'un evinde ağırladığı misafir! Ne demişlerdir ona çarpışmalar devam ederken. Fatih gördüğü rüyaları hocalarına anlatmış mıdır? Çadırda gözleri dolu bir savaş sırrı gibi mi fısıldanmıştır rüya. Gemileri karadan yürütme düşüncesi nereden gelmiştir aklına genç sultanın? Yüz elli bin kişi aynı anda Allah Allah diye bağırdığında semada neler olmuştur? Bir ebabil sürüsü geçmiş midir mesela kimseye görünmeden? Attar'ın otuz kuşu Simurg'un İstanbul olduğunu düşünerek pike yapmaya mı başlamışlardır Topkapı'ya doğru? Ebu Eyyub el- Ensarî, merkadinden doğrulup surlara doğru bakmış mıdır?
Kadife perde bir an önce açılmalı. Hayallerim yönetmenin hayalleri karşısında hezimete uğrasa da açılmalı perde. Şu sıralar Gustav Janouch'un "Kafka İle Konuşmalar" kitabını okuyorum. Kafka, yazarın "Sinemadan hoşlanır mısınız?" sorusu karşısında biraz duraklayıp düşündükten sonra şöyle demiş: "Doğrusunu isterseniz bunu hiç düşünmemiştim. Gerçi yaman bir oyuncak. Ama ben katlanamıyorum. Belki yaradılıştan bende "optik"lik var da ondan. Ben göz adamıyım. Oysa sinema görüşü bozuyor. Devinmelerin hızı ve görüntülerin çabucak değişmesi, insanları sürekli olarak şöyle bir bakıp geçmeye zorluyor. Görüş görüntülere egemen olamıyor, görüntüler görüşe egemen oluyorlar. Sel gibi doluşuyorlar bilince..."
Görüşün görüntüleri kuşattığı bir iradeye ne kadar ihtiyacımız var. Basiret denen o çok özel bakış açısına. Hareketin sırf hareket olduğu için yüceltildiği bir "action" arenasında gladyatörlüğü reddedip hayatı yavaşlatmaya çalışan sanatçılara. Kaleye dönmüş bir topla, kaleye dönmüş bir kamerayı yan yana gösteren bir fotoğraf çekmek isterdim. Hayır, fotoğraftan vazgeçtim, bir resim çizmek isterdim; Fatih'in döktürdüğü top ve yanında bir kamera... İkisi de yüzünü kaleye dönmüş. İkisi de fethetmek istiyor. Soru bir kez daha kesiyor yolumu: "Fetih" açmaksa açılan nedir? Fotoğrafın neresindedir hakikat?
Kafka, hoşuna giden bir tablo karşısında, "Olağanüstü güzel bir resim. Gerçekle dolu," dediğinde birkaç kez. Gustav Janouch, "Gerçeğe fotoğraf gibi bağlı mı, demek istiyorsunuz?" diye sordu. Kafka'nın cevabı şuydu: "Hiçbir şey fotoğraf kadar aldatıcı olamaz. Gerçek ne de olsa yürek işidir. Ancak sanatla elde edilebilir. Asıl gerçek oldum olası gerçek dışıdır. Renkli bir Çin ağaç oymasındaki açıklığa, duruluğa ve doğruluğa bakın..." Kafka, Janouch'la konuşa dursun ışıklar söndü. Kırmızı kadife perde ağır ağır açılıyor. Fetih 1453 başlamak üzere. Koltuğuma yaslanıyor hayallerimi kuşlar gibi salıveriyorum perdeye. Işıklar yandığında sizinle yeniden konuşacağım. Gelecek hafta yine bu köşede.
26.02.2012 Zaman
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği

Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.