- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
ALİ URAL'DAN: TEDAVÜLDEN KALKMAK
Geçer akçe bir gün geçmez olur ve tıngırtıyla yuvarlanıverir yokuş aşağı. Çocuklar ve koleksiyoncular peşinden koşarlar madenin, oyunlarına katmak için coşkuyla.

Geçer akçeyi kim basmışsa bazen o kaldırır tedavülden onu. Bu şaşırtır akçe sahibini, senden aldım diye itiraz edecek olur. Fakat ben ilan etmiştim der, akçeyi basan, yeni bir mühür kazınacak gümüşe. Güneşle ay, kışla bahar yer değiştirecek. Ey alıştığı mevsimden vaz geçemeyen ruh! Leyleklerin yuvalarına dönüşünde ne var, topraktan buhar yükselmekte.Tavşanın madalyasını kaplumbağanın boynuna takmasında ne var, yeni bir yarış başladı. Tavus kuşunun Hüthüt'ü izlemesinde ne var, gerçek güzel göründü.
Ashabı Kehf, üç yüz dokuz sene uyudu. Bir gün ya da daha az uyuduklarını sanıyorlardı uyandıklarında. Mekselina, Meslina, Mernuş, Debernuş, Sazenuş ve Kefetatayyuş, arkadaşları Yemliha'yı üç yüz yıl önceki gümüş paralarıyla yiyecek bir şeyler alması için şehre gönderdiler. Şehre gönderdiler fakat tanıyamadı Yemliha şehri. Ne evler aynı evlerdi, ne ağaçlar aynı ağaçlar. Tanıdık bir sima aradı her köşede boşuna. Üç yüz yıl önceki arkadaşlarının kemikleri bile ufalanmış, şehir kim bilir kaç kez yenilemişti halkını. Bir gün içindeki bu büyük değişikliğe akıl sır erdiremese de uzattı gümüş parayı fırıncıya.
Fırıncı, bir elindeki paraya bir parayı getiren gencin yüzüne baktı. Tedavülde olmayan bir paraydı bu komşusuna götürdü, komşusu da komşusuna. Bir define bulmuş olmalıydı bu yabancı kılıklı adam.
- Hazine mi buldun? Nereden geldin bu şehre?
- Bu şehrin halkındanım ben. Bir günlüğüne ayrılmıştım.
Üç yüz dokuz sene önce şehri yönetenlerin yerinde rüzgârlar esiyordu. Putperest toplumlarını terk ederek şehirden ayrılan ve bir mağaraya sığınan yedi gençten Yemliha, üç yüz dokuz sene devam eden alışverişler sonunda elde kalanın tevhid olduğunu fark etti sevinçle. İnançları yüzünden kendilerini ortadan kaldırmaya çalışan Roma Valisi Decius'un başında bir mezar taşı bile yoktu. Yeni valiye götürdüler onu, Theodaius'a. Alnından öptü vali hikayeyi işittiğinde. Arkadaşlarına götürmesini istedi ondan. Mağaraya vardıklarında Yemliha birden ortadan kayboldu. Mağaranın içine nasıl girdiğini görmedi kimse.
Meddah dilinin düğümünü çözdü. Geçer akçenin başına gelenleri hayret dolu bakışlarla kendisini dinleyen kalabalığa anlattı bir bir. Kahveci, meddahı soluğu kesilmiş bir halde dinleyen müşterilerinin uzun bir süredir tek bir bardak çay içmediğini görünce hışımla televizyonu açtı. Spiker kışın şiddetinden söz ederken bütün başlar meddahtan televizyona döndü. "Macaristan'da halk ısınmak için sobalarında eski banknotları yakıyor." Meddah suratını asarken bir gülüşme koptu kahvede. Spiker ekrandan kahvedekileri şöyle bir süzdü, ne o inanmıyor musunuz, diye ve sözlerine devam etti: "Avrupa'yı esir alan dondurucu soğuklar nedeniyle Macaristan hükümeti yoksullara yakacak olarak tedavülden kaldırılmış eski banknotları dağıtıyor. Her biri yirmi iki bin dolar değerinde para demetlerinden oluşan bir tuğlanın kalori değerinin aynı ağırlıktaki bir parça kömürden fazla olduğu açıklandı..." Kahve birden ısınmıştı. Herkes kahveciden çay istiyordu neşeyle. Bu yüzden spikerin meddaha yaptığı kaş hareketini kimse göremedi.
Geçer akçe bir gün geçmez olur ve tıngırtıyla yuvarlanıverirse yokuş aşağı, çocuklara seslenin bütün gücünüzle, onların dünyasında hiçbir akçe tedavülden kalkmaz.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği

Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.