- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
05 Kasım 2025- İstanbul16°C▼
- Ankara5°C
- İzmir15°C
- Konya8°C
- Sakarya11°C
- Şanlıurfa16°C
- Trabzon16°C
- Gaziantep12°C
ANTEP'DEN İSTANBUL'A BİR MÜTERCİM HİKAYESİ
'Nasıl bilirdiniz?' sorusuna, 'Mütercim bilirdik!' mi dediler bilmiyorum ama sivri dili, tavizsiz yapısı ve sadece işiyle anılan bir adam o… Kimine göre âllame, kimine göre tenkitçi, kimine göre ise sadece mütercim… Fadime Türkölmez yazdı.

“Âzam-i sû-yi semasâ-yi Stanbul olalım” diyor ve göklere eş olan İstanbul’a geliyor; çünkü artık yaşadığı topraklarda kitapları yakılmış ve ilmini anlayacak belki de anlatacak kimse kalmamıştır. İşte “mütercim” olma ya da dedesinin yolunda bir torun diye adlandırabileceğimiz yolculuğu başlıyor Asım Efendi’nin…
Semerkantlı bir ailenin yetiştirdiği âlim ve şairler arasındaki yerini alan Mütercim Asım, Ayıntâb mahkemesinin başkâtibi Cenânî Efendi’nin oğludur. 6 göbek evvelki dedesi Çarpanlı Şeyh Ahmet’in de bir lügatçi olduğu kaynaklarda belirtilir. Hayatına Antep’te başlayarak burada mahkeme kâtipliği yapan Asım Efendi, bir müddet sonra da Battalzade Mehmet Nuri Paşa’nın divan kâtipliğini yapmıştır. Bu görevi, paşanın idama mahkûm edilmesiyle çıkan olaylar sonucu bittiği gibi, kendisi de kaçak durumuna düşmüş, kütüphanesi yağmalanmış ve 8 ay kadar Kilis’te kalmıştır. Sıkıntılı bir süreç geçiren Mütercim, özellikle ilmî açıdan daralma yaşamış, göklere eş tuttuğu İstanbul’a gitmeye karar vermiştir. İstanbul ise, hiçbir iltifatı geri çevirmediğinden, onu mütercim olarak ağırlamıştır.
450 yıl bekleyen çeviri
III. Selim devrinde geldiği İstanbul’da çalışmalarına başlayan Asım Efendi, gelişinden iki yıl sonra başladığı Burhan-ı Kaat’ı tercümesini, aslına bağlanmadan başka kaynaklarla da destekleyerek daha sağlam bir sözlük haline getirmiştir. Farsçadan çevirdiği bu eseri, 6 yılda bitirerek III. Selim’in lütuflarına mazhar olur. Bir ev, yüklü miktarda para, maaş ve ailesinin getirilmesi gibi lütuflar içinde, sanırım en çok medrese rüusu yani bilginlik aşaması onu sevindirmiştir. Zira dönem itibariyle o, sadece Anadolu’dan gelmiş biridir ve İstanbullu âlimlerle epey bir çekişmiştir. Ancak kendisinin de ifade ettiği gibi, girdiği ortamlarda verdiği izahlar, ilmî açıdan nedenli donanımlı olduğunu ortaya koyar. Ama o yine de “Allah’ın izniyle İstanbul’a gelişimizden bu âna kadar, dönemin âlimleri tarafından zerre kadar bir hürmet ve yardıma mazhar olmadım!” der ve dua eder: Allah, onu bu zumreye muhtaç etmeye!...

Huzur Dersleri’nde de yer alan Mütercim; tefsir, hadis, fıkıh ve kelâmda devrinin icazetli âlimlerindendir. İkisi çeviri, biri telif, üç sözlüğü bulunan Mütercim Asım’ın, ona ününü kazandıran eserlerden ikincisi Kamûsü’l-Muhitçevirisi ise, II. Mahmut döneminde hazırlanmıştır. 450 yıldır çevrilmeyen bu eseri hocası Necip Abdullah Efendi’nin öğüdü üzerine yapan Asım, Türkleriilmi açıdan küçümseyen İran elçisinin bile takdirini kazanır. Bu eserin çeviri açısından pek çok özelliği bulunurken en dikkat çekici yanı, Mütercim’in Kamus’ta izlediği kelimelerin kökenlerinin bilinmesi yoludur. Çünkü Asım Efendi, her bir kelimeyi, kökünün son harfine göre sıralamıştır. Arapçasözcüklere öz Türkçe karşılıklar vermiş; bulunmayan anlamlarda ise, halk ağzındaki karşılıkları değerlendirmiştir.
Bilimce işlenmiş bir kalem
Tercümelerinde oldukça titiz çalışan Mütercim Asım, tarih görüşlerini İbni Haldun ve Nâîma’dan aldığını söyler. Ömrünün sonuna kadar vakanüvislik görevini sürdüren Asım Efendi, Tarihi’nde ise sadece vakanüvis gibi değil, dönemin siyasi ve ekonomik gidişatı, devlet adamları, Avrupa’daki gelişmeler gibi konularda görüşlerini belirterek, çok keskin olan tenkitlerini de sıralamıştır. Özellikle verdiği fetva ile III. Selim’in ha’l edilmesine neden olan ve kendisinin alması gereken maaşı engelleyen Ataullah Efendi, bu keskin tenkitlerden bolca nasibini alır.
Bu nedenle İbn’ül-Emin tarafından biraz da sitemle anılmıştır ancak o velinimeti olan III. Selim’i bile eleştirmekten geri durmamıştır. Hal böyle olunca kibirli İngilizler; yalancı, Türk düşmanı, hilekâr Ruslar; arsız ve gayretsiz yeniçeriler ve daha kimler nasiplenmiştir onun kaleminden… Ancak şu da var ki Asım Efendi, tüm eleştirilerinde sağlam temeller üzerindedir ve Rizaeddin Fahreddinoğlu’nun deyimi ile “kalemini bilimce işlemiş”tir.
Dünyadan ayağını çeker…
Sâmiha Averdi’nin 18. yüzyıl edebiyat manzumesinin seyyareleri arasında saydığı Mütercim Asım, sözlüklerinde belirttiği gibi;
“Âdem oldur ki ayağın çekicek dünyadan
Zikr-i bilhayr ile halk içre güzel adı kala”
diyerek ayağını çekmiştir bu dünyadan.
Fadime Türkölmez yazdı
Dünya Bizim
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.