05 Kasım 2025
  • İstanbul17°C
  • Ankara17°C
  • İzmir21°C
  • Konya18°C
  • Sakarya18°C
  • Şanlıurfa24°C
  • Trabzon18°C
  • Gaziantep21°C

ARMAĞAN KULOĞLU'NDAN: SURİYE POLİTİKASINDAKİ GERÇEKLER

Türkiye’nin 1999 yılında başlayan ve gittikçe düzelerek “Yüksek düzeyli stratejik ortaklık” seviyesine kadar gelen ve müşterek bakanlar kurulu toplantılarıyla da taçlandırılan Suriye politikası, “Arap Baharı”nın Suriye’ye ulaşmasından bir müddet sonra tam

Armağan Kuloğlu'ndan: Suriye politikasındaki gerçekler



***

Bu değerlendirmeye bağlı olarak ABD’nin Suriye’ye doğrudan yapılabilecek bir müdahalede yer almak istemediği, bunun için bölgede en uygun yerel ortak olarak Türkiye’yi gördüğü ve bu kapsamda Türkiye ile işbirliği yaptığı kanaati oluşmaktadır. Bunu ABD’nin Irak ve İran politikalarında görmek ve Türkiye’nin Barzani politikasındaki değişimden de anlamak mümkündür.
ABD’nin Orta Doğu’da bu politikayı sürdürebileceği en yakın müttefiki İsrail olmakla birlikte, İsrail’in Suriye’ye yapacağı bir müdahalede Arap ve İslam âleminin tepkisini çekebileceği ve durumu daha da vahim hale getirebileceği düşüncesi onu, Türkiye üzerinden politika yürütmeye yönelttiği değerlendirilmektedir.

***

Suriye’deki yönetim, daha önceki yazılarımda da belirttiğim üzere, çok beklenmedik bir gelişme olmadığı taktirde, iktidarını sürdürmeye devam edecektir. Her ne kadar ABD ve Batı değişim istese de, Türkiye de bu değişim beklentisi içinde bir tutum izlese de, dışarıdan Rusya’nın her alandaki, Çin’in siyasi, İran’ın da hayati desteğinde bir değişiklik yoktur. Burada kilit ülke Rusya olacaktır. Suriye içindeki muhalefet de organize olmadığı gibi sayısı itibariyle de çoğunlukta değildir.
Türkiye’ye, Suriye’den gelecek mülteci sayısının 100.000’e ulaşacağı beklentisiyle hazırlıklar yapmıştır. Ancak gelen mültecilerden bir kısmı geri dönmüş, bir müddet için ortalama 25.000 kişi civarında istikrar kazanmıştır. Fakat şimdi de bu mevcutta azalma görülmektedir. Bu durum, Suriye halkından önemli bir kısmının yönetime olan desteğinin devam ettiğine bir işaret olarak algılanabilir. Hatta muhaliflerin zaman zaman Türkiye’ye gelip gittiklerine ilişkin haberlere de rastlanmaktadır. Mültecilerden bir kısmının geri dönmemesi için bazı imkânlar sunulduğu da söylenmektedir.

***

Türkiye’deki iktidar, Suriye halkının yanında olduğunu, yönetimin kendi halkına zulmettiği için gitmesi gerektiğini söylemektedir. Suriye’deki yönetim ise, Türkiye’nin tutumu karşısında söylemlerini sertleştirmektedir. Diğer taraftan Suriye yönetimin muhalif hareketlere angaje olması, özellikle kuzeydeki Kürtlerin yoğun olduğu bölgelerde olmak üzere, birçok bölgede otorite boşluğu yaratmış durumdadır. Son olaylar, PKK’nın bu otorite zafiyetinden yararlanmaya çalıştığına işarettir. Gelişmeler, 1998’de olduğu gibi, Türkiye ile Suriye’yi bir savaşın eşiğine getirebilir. Suriye halkıyla yapılan mülakatlarda da halkın, Türkiye ve Türk halkına karşı saygılı ve sevgi dolu olduğu, onların da Türkiye’deki yönetime karşı tepkili olduğu anlaşılmaktadır. Bu durum dikkate alınarak, özellikle dış güçlerin sempatisini kazanmak için gereksiz ve aşırı çıkışlardan uzak durulmasının, Suriye politikasının yeniden gözden geçirilmesinin ve ileride telafisi mümkün olmayacak yaralar açılmasına sebep olunmamasının faydalı olacağı değerlendirilmektedir. Orta Doğu’yu şekillendirmek gibi fikirlerden de uzak durulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

02.06.2012 Yeni Çağ

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.