- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
05 Kasım 2025- İstanbul16°C▼
- Ankara22°C
- İzmir22°C
- Konya22°C
- Sakarya20°C
- Şanlıurfa26°C
- Trabzon18°C
- Gaziantep25°C
BÂBIÂLİ’DE ÖZTUNA’YA VEFA GECESİ
“Yeni Yılmaz Öztuna’lar Yetişmeli” Serdar Üstündağ (Sanatalemi.

“Yeni Yılmaz Öztuna’lar Yetişmeli”
Serdar Üstündağ (Sanatalemi.net)
Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği (ESKADER)’nin bu hafta düzenlediği “Bâbıâli Sohbetleri”nde kısa bir süre önce hayata veda eden tarihçi, müzikolog ve Türkiye gazetesi başyazarı Yılmaz Öztuna yâd edildi. ESKADER Başkanı Mehmet Nuri Yardım’ın yönettiği, Öztuna’nın sevenleri ve mesai arkadaşlarının tarihçiyi anlattığı tarihi gecede, misafirler zaman zaman duygulu anlar yaşadı. Tarihçi, gazeteci ve yayıncıların da katıldığı gecede yoğun bir katılım hemen dikkatleri çekerken, programda ilk konuşmacı Süleyman Bağlan oldu. Timaş Kitapkahve’de gerçekleşen toplantıda Öztuna’nın vefatından sonra yayımlanan haber ve yazılar sergilendi. Konuşmacıların yanı sıra dinleyiciler de Yılmaz Öztuna hakkındaki duygu ve düşüncelerini dile getirerek, “Tarihimizi ve müziğimizi bize Yılmaz Öztuna sevdirdi.” dediler. Yeni Yılmaz Öztunaların yetişmesi gerektiğini belirten konuşmacılar, “Onun adına anma kitabı hazırlanmalı, tezler yapılmalı, bir makale yarışması açılmalıdır.” denildi. Konuşmacıların görüşleri özetle şöyle:
BALKANLARA HASSASİYETİ VARDI
SÜLEYMAN BAĞLAN: “Yılmaz Öztuna’nın balkanlara önemli bir hassasiyeti vardı. Öztuna’nın tarihimizin mühim bir eseri olan Bir Darbenin Anatomisi isimli kitabını ilk çıktığı anda almıştım. Cennetmekân Sultan Abdülhamid’i tanımamıza vesile oldu. Gönül arzu ederdi ki aynı şekilde Abdülaziz Han’ı, Vahdettin’i de işleseydi. Yılmaz Öztuna’nın Türkiye Tarihi’ni anlatmaya gerek yok zaten, muazzam bir eser… Cenazesine katılan azdı, fakat sağolsun başbakanımız geldi. Allah rahmet eylesin.”
İSMAİL YAĞCI: “Efendim ben zamanı boşa geçirmeyeyim. Süleyman Hocam maşallah hız kazandırdı. Hem dinleyicilere, hem konuşmacılara… Ben de müsaade ederseniz birkaç kelime anlatayım. Hocayla (Yılmaz Öztuna) hiç karşılaşmak nasip olmadı. Her ne kadar ben onu tanıyorsam da o beni tanımıyordu. Çünkü o yaşında elinde kalem başyazısını hazırlıyordu. Herkes merakla o yazıları beklerdi. Yılmaz Öztuna, tarihi gençlere sevdirme yolunu tuttu. 1965’ten itibaren Hayat Tarih mecmuasının hem yazarı, hem de neşriyat müdürü olarak merhum Yılmaz Öztuna’yı görürüz. Tarihi, akademik kariyer yapmamış birisine anlatabilen birisiydi. Bizi okulda hocalarımız yönlendirirdi. Tarih hocamız, Yılmaz Öztuna Hocanın 12 ciltlik Türk Tarihi isimli eserinin 1. veya 2. değil de 12. cildini okumamız için özellikle üstüne basa basa söylerlerdi. Biz bunu emir telakki ettik ve aldık. Orada, Sultan Abdülhamid Han’ın siyasetinin ne olduğunu gerçeğini gördük. Sultan Abdülaziz’in makası eline alıp bileklerini keserek intihar etmediğini, daha başka türlü yollarla şehit edildiğini ben şahsen o yaşlarda Yılmaz Öztuna’nın kitabından öğrendim. Topkapı Sarayı’na mukaddes emanetlerin getirildiği 1517 senesinden itibaren, canlı olarak 24 saat Kur’an-ı Kerim tilavet ediliyordu. Sonra bu, bir yolla kesilmiş. Bunun tekrar hayata geçirilmesi için vesile olanların başında Yılmaz Öztuna gelir, bugün inanıyorum ki okunan hatimlerden onunda kabrine sevap gidiyor.
TARİHİ ZEVKLE OKUNUYOR
DURSUN GÜRLEK: Bir tarih hocamız vardı. Cemal Akgönül… Bu hocamız bana tarihi sevdirdi. Birçok tarihçimiz boy boy cilt cilt kitaplar yazmışlardır ama belli bir kesim dışında kimseye tarihi sevdirememişlerdir. Bazı ilmî kitaplar, akademik eserler zevkle okunmuyor maalesef, Yılmaz Öztuna’nın tarihi müstesna… O hocamız diğer hocalarımız gibi ders anlatmazdı. O sanki ders anlatırken yaşardı. Bana tarihi sevdiren hocam Cemal hoca; ‘Bak evladım senin tarihe merakın var, Yılmaz Öztuna’nın bütün eserlerini oku.’ demişti. Kitaplarını alıp okumaya başladığım o günden bugüne Yılmaz Öztuna ile aramda bir gönül dostluğum var. Belki biri ikisi hariç bütün eserlerini okudum. Ama bilhassa İsmail Bey’in ve Süleyman Hocamın bahsettiği Bir Darbenin Anatomisi çok önemli, herkese özellikle gençlere mutlaka okumalarını tavsiye ediyorum. Bizler yakın tarihi iyi bilmiyoruz ama uzak tarihi iyi biliyoruz. Topkapı Sarayında tekrar Kur’an-ı Kerim okunması öyle kolay bir iş değil. Yılmaz Öztuna’nın defterine sevap yazıldığı kanaatindeyim. Yılmaz Öztuna, tarih denilince, Osmanlı denilince heyecanlanırdı. 1965 den 1982’ye kadar devam eden Hayat Tarih mecmualarını gençlerin temin edip okumasını özellikle tavsiye ediyorum.
ALİ İBRAHİMOĞLU: “Yılmaz Hoca’nın büyük bir tarihçi olması yanında mütevazı olması da hemen dikkat çekiyordu. Gazetenin içinde olanlar bilirler, yazıyı vaktinde göndermek çok mühimdir. Buna çok dikkat ederdi. Suriye veya Irak meselesini okuyorsanız onun bir veya iki makalesinden Osmanlı’dan ne kadar bilgisi var hemen anlamak mümkündü. Bazen çok günlük gelişen önemli olaylar vardı… ‘Hocam bu yazınız tamam da bir de şu yeni gelişen olayla bir yazı gönderebilir misiniz?’ dediğimizde hemen iki üç saat içinde bize verirdi.”
ADINA YARIŞMA AÇILMALI
MEHMET NURİ YARDIM: Geçenlerde Yılmaz Öztuna hakkında konuşurken bir dostumuz, önemli bir tespitte bulundu. ‘Öztuna, Babıâli’nin son başyazarıdır’ dedi.’ Çok doğru. Bir bakıma başyazarlık geleneği onunla son buldu. Başyazının hakkını verebilen ender gazeteci yazarlardandı. Günlük meseleleri, aktüel konuları, siyasî ve sosyal mevzuları kısa bir yazıda özetliyor ve tahlil ediyordu. Az yerde çok şey verebiliyordu. O yazılar ölçülü ve dengeliydi. Ufuk açıcıydı. Yazılarını okuduğumuzda hem sosyal meseleleri öğreniyorduk, hem tarihi derinliklere uzanıyorduk, bir bakıma geçmiş ile bugün arasında mukayeseler yapıyorduk. Yılmaz Öztuna sadece bir yazar bir tarihçi değil, aynı zamanda bir mütefekkirdi. Düşünen ve düşündüren bir münevverdi. Ülkemizde yeni Yılmaz Öztunalar’ın yetişmesini istiyorsak, onun adına Türkiye çapında büyük bir makale yarışması, tarih yarışması açılmalıdır. Üniversitelerimizde tezler yapılmalıdır. Hâtırasını yad etmek üzere bir anma kitabı hazırlanmalıdır.”
MUSTAFA BİLİM: “Çok düzenli bir insandı. Pazartesi gününden Cuma’ya kadar haftanın 5 günü başyazı yazardı. Son olarak pazartesi gününün yazısını pazardan bize verdi. Pazartesi günü oğlu Oğuzhan Bey aradı. ‘Babam bugün yazısını yazamayacak, biraz solunum problemi var hastaneye götürdük. İnşallah 2-3 gün içinde toparlayacak, kendisinin de selâmı var, yazılarına sonra devam edecek’ dedi. Ben de ‘okuyucular haftanın 5 günü hocamın yazısını buradan okumaya alıştılar, şimdi birden bire ortadan kalkınca ne oldu diye telefonlar gelecek, acaba hocam izin verir mi? Köşesine küçük bir yazı koyabilir miyiz? Rahatsızlığı sebebiyle birkaç gün yazılarına ara verdi diye ’ dedim. Kendisi de ‘iyi olur’ deyince biz de köşesine rahatsızlığını bildiren o notu koyduk. Kendisi bunu duyunca ‘Keşke yıllık izne çıktı deseydiniz, şimdi okuyucular hasta olduğumu öğrenince üzülecekler’ demiş. Bu kadar hassas bir insandı.”
MUAMMER ERKUL: “Yılmaz Hocamın son yazıları aklımda. Haftalık son durum yazısında Mevlid Kandili’nde yaşananları anlatıyordu. Söylenecek çok söz var ama vakit yok şu anda… Eğer o bir konudan bahsetmişse artık o yazıda konunun sağını solunu her şeyini öğreniyorduk. Genelde tarih okumak bir öğrenci için sıkıcı olur, fakat Yılmaz Öztuna okuyorsam sıkıcı gelmezdi… Her okuduğum yazısından sonra ah keşke çok uzun yıllar yaşasa diyordum, onu çok geç tanıdım çünkü. Fakat buraya kadarmış Allah rahmet eylesin diyorum.”
ÜNAL BOLAT: “Yılmaz Öztuna Hocanın vefatıyla iki Türkiye’nin de kaybettiğini düşünüyorum. Hem Türkiye gazetesi olarak, hem de ülke olarak çok şey kaybettik. Bazı okurlarımız bize mektup ve elektronik posta gönderdi. Başyazarımızın vefatını öğrendiğinde nasıl hıçkırıklara boğulduğunu anlattılar.”
SEFA KOYUNCU: “Bana bu fırsatı verdiğiniz için çok teşekkür ediyorum. Yılmaz Hocanın 1976 yılında lise üçüncü sınıflar için hazırladığı bir ders kitabı vardı. Okulda ders olarak okutuldu. Hacimli de bir kitaptı. O kitapta ‘Klasik mûsikî yerine dejenere musiki, klasik şiir yerine nesirsiz, kafiyesiz lâf yığınları ortaya çıkarıldı. Klasik resim yerine, dejenere resim çıkarıldı.’ deniliyordu. Yılmaz Öztuna, bunları gayet güzel işliyor, sebeplerini de anlatıyor, çözüm yollarını da gösteriyor. Burada kültür konusunda Nihad Sâmi Banarlı ile paralellikleri mevcut, yani benzer tezleri savunuyorlar. Yılmaz Öztuna gerçekten Türk tarihçiliğinde özellikle Cumhuriyet döneminde bir ekoldür. Ve şu ana kadar onu çok iyi tanıyabildiğimizi söyleyemeyiz. En büyük özelliği resmî tarihçi değildi. Benzer tarihçilerden farklı olarak, ilmi kaynaklara dayanan güzel bir Türkçe ile anlatan üslup sahibi bir yazardır.”
KEMAL ÇİFTÇİ: “Çok yönlü bir insandı. Çok istifade ettik yazılarından. Kendisine Allah’tan rahmet diliyorum.”
RAMAZAN BAKKAL: “1978 yılında Hergün gazetesi adına evine gidip röportaj yaptım. Bazı sorular, daha sonra cevaplaması gereken sorulardı. Bana ‘Evladım ben soruların cevabını postayla gönderirim’ dedi. 5 kilometrelik bir mesafeden bana röportaj sorularının cevaplarını postayla göndermesi unutamadığım güzel bir hatıraydı. O Türk musikisini de sevdiren değerlerimizden dehalarımızdan biriydi.”
HARUN YÖNDEM: “Efendim ben Öztuna’yı uzaktan tanıyanlardanım. Kendisiyle hiç yüz yüze karşılaşmadım, ama onu sevdim. Yılmaz Öztuna 1969 senesinde başlayan 1000 temel eser serisinin fikir sahibidir. Türk Musikisi Ansiklopedisi’nin sahibidir. Aynı zamanda Türk Musikisi Konservatuarı’nın da fikir sahibidir. Önceleri Hayat Yayınları’ndan sonraları Ötüken Yayınları’ndan çıkan eserleri muhteşemdir. Türkiye Tarihi isimli eserinin son cümlelerine baktığınızda Öztuna orada şöyle diyor: ‘Ey mülkün sahibi Allah’ım sen mülkü dilediğinden alır dilediğine verirsin’”
ZEKİ YILMAZ: “Yılmaz Öztuna 15 yaşında ilk kitabını yazmış, 1945 yılında İstanbul Belediye Konservatuarı’na kayıt olmuştur. 1950’li yıllarda Türk Musikisi Ansiklopedisi dergi aralarında yayınlanmış. Daha sonra 60’lı yılların sonunda kitap haline gelerek iki ciltlik Türk Musikisi Ansiklopedisi meydana geliyor. Bu Türk müziği adına son derece güzel son derece önemli bir olaydır.”
HÜSEYİN SARIKOÇ: “Hepinize hayırlı akşamlar, öncelikle bir üzüntümü ifade edeyim. ESKADER Yönetim Kurulu olarak kültür dünyasına katkısı olan büyüklerimize hem saygı geceleri düzenliyor hem de vefat edenler için anma programları düzenliyorduk. Kafamda hep Yılmaz Öztuna Hocamızı nasıl İstanbul’a getiririz de bir saygı gecesi düzenleriz diye tasarlıyordum. Birçok arkadaşla konuşmama rağmen bir türlü çözüm bulamadım. Bu çatı altında yine onun için bir program yapıyoruz.”
CEZMİ BAYRAM: “Yılmaz Öztuna beyefendi birçok vasfı olan biriydi. Bizim câmiâmızda 12 ciltlik Türkiye Tarihiyle tanındı, şöhret buldu. Yazı hayatına 1965 yılında Dünya gazetesinde başladı. Daha sonraları Türkiye gazetesinde devam etti. Her salı heyecanla yazılarını bekler ve okurduk. Söyleyeceğini eğip bükmez, direk söylerdi. Bu geniş bir kültür birikimi gerektirirdi. 1969’da milletvekili seçildi. Öztuna yarım sayfada yazsa 3 sayfada yazsa hiçbir şeyi eksik bırakmazdı. Tarih kadar dünya coğrafyasını da iyi bilirdi. Son derece anlaşılır, düzgün bir Türkçeye sahipti. Bir Darbenin Anatomisi isimli kitabını ihtilâlden sonra yazmıştır.”
ŞADİ POLAT: “Benim hocamla sadece birkaç defa beraberliğim oldu. Meraklı olduğum için muhterem hocamızdan musiki hakkında bilgiler alırdım, bir de Bir Darbenin Anatomisi isimli eseri için konferansa davet etmiştim. Ondan sonraki yıllarda telefonla görüşmelerimiz oldu. Kendisi hem devlet adamı, hem de musikişinas biriydi.”
İSMETULLAH GÜLER: “Ortaokuldan üniversite hocalarına kadar herkesin istifade ettiği bir hocamızdır. Rahmetli Şevket Rado’yu ziyaret ettiğimde ‘Kimi okuyorsun?’ diye sormuştu. ‘Yılmaz Öztuna Hocayı okuduğumu’ söylemiştim. Yani okumaya oradan başladık. Yılmaz Öztuna Hoca Osmanlı Tarihini çok önemser ve vurgulardı. Söylenecek tabii çok şeyler var.”
Programın sonunda Mustafa Polat ve Ahmet Yüter, merhum Yılmaz Öztuna için aşr-i şerif okuyup dualar ettiler. Toplantıdan sonra konuşmacılar ve dinleyiciler birlikte hâtıra fotoğrafları çektirdiler. İki saat devam eden programı takip edenler arasında Yusuf Dursun, Gazi Altun, Erol Ülgen, Şerif Aydemir, Hüseyin Sarıkoç, İsmetullah Güler, Ali Çorbacı, Ali Hakkoymaz ve Faruk Gökbulut da vardı.


- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.