Gençlik yıllarımda büyülenerek okuduğum bir roman olan “Ali ile Nino”nun yurdu olan Bakü’de, daha net bir adres vermek gerekirse Şirvanşahlar sarayındayım.
Bu mekân Âzeri Sünni dünyasının kalbidir.
Bu öneminin yanı sıra Baku, Ortaasya sûfi geleneğinin merkezi ; Karakoyunlu, Akkoyunlu, , Selçuklu,
Timurlu , Safevi ,Osmanlı coğrafyalarına zuhur edecek mutasavvıfanın feyiz kaynağıdır.
Türklüğün en eski kitabı olan Dede Korkut’ta geçen “Kuru kuru çaylara su saldım, kara donlu dervişlere nezir verdim” ifâdesi tasavvufun bu topraklardaki başlangıç macerasını pek güzel anlatır.
Bir toprakta Tasavvufun zuhuru ile tarikatler uç verir: Ahilik, Sühreverdilik, Yesevi ve Nakşilik, Hurufilik bu babda ilk akla gelenlerdir. İşte yazımızın ana konusu olan Halvetilik de bu tarikatlerden biridir.
Akkoyunlu Uzun Hasan Anadoludaki ilk halveti hükümdardır. Timurun da halveti şeyhlerine olan izaz ve ikramı konusunda birçok menakıb vardır. Safeviler şia taassubu ile halveti şeyhlerini katl ettiler, özellikle Tebriz bu katlıamın akıl almaz örneklerine tanık oldu. Uzun hasanın gözdelerinden olan ve
Gah cevlakiyiz, gah kalender,
Gah Heyderi, gah post pûşuz
Gah Halveti tarab numayız
Gah Mevlevi sâfa furûşuz
diyen Ömer Rûşeni’nin halifesi İbrahim Gülşeni bu kalmakalda Mısıra hıcret etti.
Halvetiliğin Osmanlı mülkündeki ilk kolunu Sümbül Sinan kurdu. Niyazi Mısri de Halvetiliğin bir diğer temsilcisidir. Kocamustafapaşa, Merkez Efendi, İstanbuldaki halveti muhibbanının buluştuğu zeminlerdir..
Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.