28 Mart 2024
  • İstanbul19°C
  • Ankara22°C

BAŞKAN ARICAN: “VARLIK NEDENİMİZ DÜNYAYI MAMUR ETMEKTİR”

Türkiye Yazarlar Birliği Genel Başkanı Prof. Dr. Musa Kâzım Arıcan, TYB Şanlıurfa Şubesi tarafından düzenlenen “Cuma Sohbetleri”ne konuk oldu.

Başkan Arıcan: “Varlık nedenimiz dünyayı mamur etmektir”

24 Mayıs 2020 Pazar 13:13

22 Mayıs 2020 tarihinde saat: 21.20 de başlayan, @aricankazim, @MamosteM, @TYB1978 hesaplarından canlı olarak yayınlanan söyleşiyi Şanlıurfa Şube Başkanı Mahmut Kaya yönetti.

 

İnsanlığa söyleyeceğimiz çok sözümüz var

Başkan Arıcan “Toplumsal Hayatımızda Erdem” konusunda yaptığı konuşmada; İnsan medeni bir varlık. Medeniyet aslında erdemler üzerinden kurulur. Felsefi düşünüşü Sokrat’tan başlatırsak, Platon ve Aristoteles’ten de yazılı metinleri devam ettirsek de aslında şunu diyoruz: “İnsan yeryüzünde var olduğu andan itibaren medeni bir varlık, erdemli bir varlıktır.” Medeniyet erdemliyle erdemsizin bir mücadelesidir. Bu medeniyette yazı da vardı, insan da erdemler de vardı, hiçbir zaman ilkel olmamıştır. Zaman zaman insanlık sapmalar yaşasa da topyekun şuan insanlık olarak bazı özlerimizi unutsak da dünyaya söyleyeceğimiz şeyler var. Onun için toplum hayatımızdaki erdem konusunu sadece kendimize değil dünyaya söylememiz gerekiyor. Aslında bizim insanlığa söyleyeceğimiz çok sözümüz var.” dedi.

 

Varlık nedenimiz dünyayı mamur etmek, hayırda yarışmaktır

 “Farabi “Medinetül Fazıla”sında bireyin, toplumun ve devletin erdeminden söz eder. Bizim ahlâk felsefelerimizde buna “tedbir’ül nefs”, “tedbir’ül menzil”, “tebdbir’ül mudn” nefsin iradesi, yönetimi vardı. Önce insanın kendini kontrol edebilmesi, bireysel erdem bu. Sonra aile; ailenin yönetimi, ailede erdemleri inşa etmek. Sonra bunu toplumda, devlette inşa etmek, tedbir’ül mudn. Dolayısıyla bugün bizden 1000 yıl önceki Farabi’nin yazdıkları aslında bugüne işaret ediyor.” diye konuşan Başkan Arıcan,  sözlerini şöyle sürdürdü:

“Yeniden Farabilerin, İbn-i Sinaların eserlerinde mutluluk esaslı ahlâk anlayışı yani iyi ahlâkı, iyi hasletleri “mahza hayır” denilen Mutlak İyi’yi içselleştirmek, insanda, toplumda ve tüm yeryüzünde bunu inşa etmek gerekiyor. Bizim yeryüzünde varlık nedenimiz dünyayı mamur etmektir, hayırda yarışmaktır. İnsan aslında yeryüzüne sorumluluklarını üstlenmek için gelmiş, sorumluluk ve yükümlülük sahibi bir varlıktır. İnsanın iradesi iyiyi ve erdemleri inşa etmek üzerine. Bu anlamda insan emaneti almıştır, Halifetullahtır insan. Dolayısıyla Farabi’yi bugün yeniden hatırlamak güncelleştirmek gerekiyor. Nitekim onun da “Medinetül Fazıla’sı aslında yine Kur’an’dan, Sünnet’ten süzülen Aristo’nun Platon’un felsefeleriyle de eklektik bir şekilde oluşturulmuş bir felsefeydi. Bugün bunu konuşmamızın çok daha kıymetli ve değerli olacağını ve dünyaya da bunu sunmamız gerektiğini düşünüyorum.

 

Batı’da ilahi kaynaktan uzaklaşıldı

Son yıllarda erdemle ilgili, adalet teorisiyle ilgili Batı’da da yazıların yayınlanmaya başladığını ifade eden Arıcan, bu metinlerde referans kaynaklarının önemli olduğunu, ahlâkın ya da erdemin temellendirilmesinde referans kaynaklarının farklı olabileceğini ve duyguyla, akılla, sezgiyle ve nitekim dinle temellendirme söz konusu olsa bile özellikle felsefi anlamında Batı’da ilahi kaynaktan uzaklaşıldığını ve toplumu dönüştürememesinin temel nedeni olarak da de bunu gösterdi.

 

Erdem insanın içsel bir tutumudur

“Farabi düşüncelerini Kur’an ve Sünnetle temellendirdiğini ve temellendirilmeseyi erdem havada, kuru kalırdı. Kutsala dayandırılmazsa Kant’ın felsefesi gibi olur.” diyen Başkan Arıcan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Kant, vazife ahlâkında ahlâkı akılla temellendirdi, evet bir ödev bilinci var ama bunun insanda içsel bir dönüşüme ya da ahlâk, hukuk, siyaset ilişkisinin bir bütün olarak görülmesine ihtiyaç var. Ahlâk ya da erdem insanın içsel bir tutumudur, doğal bir durumdur. Hukuk, erdemlilerin haklarını muhafaza etmektir. Siyaset de tüm bunları organize eden ve bir sisteme dönüştüren yapının adıdır.  Kant bir ahlâk inşa etti, iyi niyeti bunun temeline koydu. Hatta dedi ki, “kendin için istediğini başkası için istemediğin sürece bu davranışın ahlaki değildir.” Kant Kur’an’daki ifadeleri aslında kendi literatürüne dönüştürdü ama Kant bir süre sonra bu sistemin “Tanrı’ya dayanmazsa hiçbir bağlayıcılığı olmayacak, dolayısıyla mutlak olmayacak” dedi. Nitekim Kant, felsefesinde Allah’ın varlığını ispat için ahlâk delili getirdi. Dinden ahlâka gitmedi, ahlâktan dine geldi. Önce “ahlâk” dedi Kant; “önce insan dürüst olacak” dedi. Bunları söyledi ama bunlar, seküler bir mahiyet arz etti bir süre sonra bunun bağlayıcı olmadığını düşünerek Aşkın bir varlığa dayanılması gerektiğini söyledi.  Kant’ın çok meşhur sözü var: “İki şey beni kendisine hayran bırakır; yıldızlı gökyüzü ve içimdeki vicdan.” Aslında erdem vicdanla iç içedir. Erdem insanın saf haliyle ilişkilendirilir.”

 

Salgın sürecinde yabancı kelimeler dilimi istila etti

Salgın süreciyle ilgili olarak sorulan bir soru üzerine Başkan Arıcan şunları söyledi: “Türkiye gerçekten bu süreci başarıyla sürdürüyor. Ancak bu süreçte dahi batılı literatürüyle konuşmaya başladık; “pandemi”, “entübe”, “enfekte” bir sürü kavram istila etti dilimizi. Televizyonlarda bu şekilde ifade ediliyor, akademimiz bu anlamda bir dönüştürmeye gidebilmeli. Tabii bu bir süreç, bir iklim. Kendi kavramlarımızı, kendi teorilerimizi üreterek akademiyi dönüştürebiliriz. Yüksek lisans, doktora tezleri bir taklit olabiliyor, kendi kavramlarımız ile ortaya koyamıyoruz. Fuat Sezgin Hocanın dediği gibi üzerimizdeki kompleks tozlarını atmalıyız. Dünyadan, modern bilimin geldiği noktadan kopmayacağız ama kendi değerlerimizle, medeniyet kodlarımızla üreteceğiz.

 

                                                                                  Mahmut Erdemir – Rabia Nur Akmaz

sanliurfa-tyb’nin-bu-haftaki-konugu,-tyb-genel-baskani-prof.-dr.-musa-kazim-arican-oldu-(2).jpg

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.