22 Ekim 2025
  • İstanbul15°C
  • Ankara7°C
  • İzmir17°C
  • Konya9°C
  • Sakarya14°C
  • Şanlıurfa19°C
  • Trabzon14°C
  • Gaziantep15°C

BAYIMA MEKTUPLAR 3

M. Ali ABAKAY


Hayata bakarken gözleri yaşlı insanları  görmemek mümkün mü? Yaşamın en onulmaz yaralarını alan insanların hor görülmesi, ne mana taşır?

Dünya Olimpiyat Yarışmaları yapılıyor imiş… Benim umurumda değil. Çok iyi beslenmiş, yetiştirilmiş, alanının en iyileri bir arenada koşturuluyor, yarıştırılıyor. Stad tıklım tıklım. Televizyonların başında setreden seyredene. Bunca sıkıntı ve hüzün varken bana ne?

***

Arakan’dakan  gövdeyi götürürken sessiz kalanlara ne demeli? İnancı uğruna insan öldürmenin, yoksullukla başı hoş olmayanları öldürüp yakmanın, hangi inançta yeri vardır? Ramazan içinde bulunduğumuz bu günlerde bu acıyla sarsılan yüreğimin derinliklerinde nasıl sarsılacaklarını bilmeyen bu insanlık düşmanlarının sonunu düşünüyorum…

***

Her yanımız kan ve göz yaşı… Tutulan oruç ve iftarda açılan eller. Mutlaka boş dönmeyecek, semaya açılan eller. Biz öyle umud ediyoruz, etmekteyiz, etmeye devam edeceğiz. Biliyoruz ki bu vebal hepimizin, sorumluluğunu yerine getirmeyenlerin daha suçlu olduğu ortamda, sessizlik hayra alamet görünmüyor.

***

Bu coğrafyada hüzün var, göz yşaı var, kan eksik olmadı, hiçbir zaman… Onlar, huzurlu olduklarını, mutlu olduklarını neye borçlu olduklarını bilmektedir. Bir başkasının mutsuzluğu üzerine kurulan mutlulukların süregen olmadığı, tarihte âşikârdır. Ne mutlu o insanlara ki idealleri uğruna yaşamı gözden çıkartır ve dünya hayatı boyunca alnı açık, başı dik yaşar.

***

Kullandığımız beyaz eşyalrın tümü onların imalatı. Binilen arabalar,  giyilen ayakkabı, sırttaki elbise, içilen meşrubatın çoğu, koldaki saat, kulaktaki telefon, imza atılan kalem…

Yemeğin bırakıldığı ve suyun soğutulduğu dolab, seyredilen televizyon, derde şifa için içilen ilaç, evin kapı tokmağı olmak üzere velhasıl enva’ı çeşid malzeme..

Onları hem beslersiniz, bu harcamalarla hem de istemezsiniz… Bu ne yaman çelişkidir, bayım?

Bayım, bizim içinde olduğumuz tezadı siz bilirsiniz de anlayan bulunmaz, çoğunlukla yeryüzünde. Hem lanet getir hem onu semirt, ürettiğini kullanarak varlşığının devamlılığına katkıda bulun:

-Bir soğuk cola içmez misiniz?

-Kahveniz hangi çeşit olsun?

-Sormayı unuttum. Bu arabanın Avrupası var mı?

***

Okunan ezanla kesilen sohbet ve eller, kamet için havaya kalkar:

-Allahuekber!..

Yüze sürülen eller, kabul edilmesi istenen duanın son perdesi:

-Allah, bizi dinine yardımcı olanlardan eylesin!..

“Amin!..” diyerek artan istek ve az ileride muhabbetin koyulaşacağı caffede ayak üstü beş çayı:

-Bir kahve bol köpüklü olsun!..

-Hamburgerimizi yiyelim de kahveyi sonra içeriz.

-Ya Üstadım, bahis oyunu oynamak haram sayılır mı?

-Bakın, ojelenen tırnak için fetva veren varmış.

***

Ellerimin arasına aldığım başım zonkluyor… Alıp başımı gidesim, gelir uzaklara. Fakat hangi uzaklara?

Her şehir içten içe aynı masallarla dolu:

-Çağdaş uygarlık!..

-Global kalkınma!..

-Dünyanın ilerlemiş, gelişmiş ülkelerine ekonomiyi entefre çalışması..

***

-Bu patates cipsi daha güzel, aslında. Fırınlanmış, yağda kızartılmamış. Trans yağ yoktur.

-Bu televizyonlarda en sevdiğim banka reklamını söylesem bayılırısnız…

-İkide bir şu gazetelere gıcık olurum. Kardeşim, devir liberal ekonomi devridir.

***

Sanal ortamda muhabbetin bini bir para. Herkes ülkeyi kurtarma telaşında:

-AB kapılarını bize kapatmış. Çabalar nafile.

-Aslında biz, Doğu ile bağlarımızı kopartmadıkça..

-D 8 Ülkeleri ne oluyor? Bak, hepsi kuzuya dönüştü.

Alıp başımı uzaklara gitmek istiyorum. Bu köy olabilir, bir dağ başı olabilir. Kimsenin bulamayacağı bir yer.

-Kardeşim, medeniyetini kabul ettin mi, katlanacaksın hem kahvesine hem arabasına. Alıştıra alıştıra bu hale geldik.

-Ya ne demek istiyorsunuz, bu çağda bu düşünce?

Alıp başımı gitmek isterdim, uzaklara. Kimsenin beni tanımadığı bir yerlere. Kimse beni tanımayacak ve kendi halimde yaşayacağım.

-Bakın sizin için ideal bir yer. Teknoloji yok, elektrik yok, her şey doğal ve yalın. Sizin için ideal bir yer…

Alıp başımı uzaklara gitmeyi, yenilgi kabul ediyorum, düşündükten sonra. Ben kendi medeniyetimin savunucusu olarak, öncelikle ayaklarımın üstünde durmalıyım, çalışmalıyım, üretmeliyim, yabancılaşmayı reddederek, kendi kendime yeterli hale gelmeliyim:

-Alayınıza karşı dimdik duracak ve şehirde yaşayacağım. Üzerimizdeki kirli ellerinizi çekin!..

Bir otomobilin motor homurtusu duyuluyor, karşıdan. Kırmızı plakalı aracın hareket hali. Bakıyorum ki bir dost, el sallıyor yanımdan  geçerken. Tanıdım, kendisini. O değil miydi, beni bu düşüncelerle tanıştırıp, yüz üstü bırakan?

Yanakları ıslatan damlalara aşina gözüm, yana kaydırıyor, başımı. Onu görmemek için yolumu değiştiriyorum. Ağlıyorum, açıkçası erkek halimle. Kendime ağlıyorum, hıçkırarak:

-Ben, bu sistemi, istemiyorum!..

Boğazımda düğümleniyor, hıçkırıklar. Kendimi bir bahçeye atmak istiyorum, karşıda ağaçlık bir alan. Tam gidiyorum, karşımda bir tabela:

-Park Caffe

Daha bir kahroluyorum, Bayım. Söyleyin artık bu saatten sonra ne yapayım?

Ağlıyorum, okunan Ezanî Muhammedîyle birlikte, ağlıyorum.

06.08.2012

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.