21 Ekim 2025
  • İstanbul19°C
  • Ankara18°C
  • İzmir21°C
  • Konya16°C
  • Sakarya20°C
  • Şanlıurfa24°C
  • Trabzon17°C
  • Gaziantep18°C

BAYIMA MEKTUPLAR -4

M. Ali ABAKAY

Bayım, kurduğun sofralara "Besmele " ile başlamam mümkün değildir, olamaz. Ben, helali  ve haramı gözetirim. Senin istediğin bu iftar sofralarında şahsının yüceltilmesi (!) ise, biz, insanların putlaştrılmasına karşı olduğumuz için, sofranda bulunmaktan uzağız. Nefsini tanıyanın Rabbini tanıdığını bilenlerdeniz.
Bayım, bilmen gerekir ki nice ehl-i hüner gelip geçmiştir, cihanda. Biz, senin sofrana gelmeyi günah biliriz. Çünkü bunca aç ve perişan insan varken, midemizi doldurma meşgalemiz söz konusu olamaz. Gayemiz oruç tutmaktır ve tuttuğumuz orucun kabul edilmesidir. Aç olanın halinden anlamayanın bizden olmadığına işaret eden Son Peygamber, yalan söyleyenin, birbirini hor görenin kendi safında olmadığını belirtirken, yanında olmamızın vebalini taşıyamayız, hiçbir zaman.
Bayım, sana söylemediler mi bu şatafatlı sofralarda yenip içilenin hayra geçmeyeceğini. Bu sofralarda fakirleri mi davet etmişsin yoksa mal varlığının ne derecede olduğunu ilan etmek için dostlarını mı? Kur, istediğimiz sofrayı, her zaman iftarımızı açmamız mümkündür, sofranda.
Bayım, sen malının zekatını verir misin? Yoksa bu sofraları kurarak, zekatın yerine mi sayarsın, yaptığın masrafı? Yüzlerce insanı buluşturan sofralarda her şeyi bulundurmanın senin yanında biliriz ki gururunu okşatan bir yönü vardır. Kendince dedin mi " Rabbim, bunu senin için yaptım?"
Bayım, o iftar sofralarına gelenlere baktın mı, kim sana imrenmiyor? Bu sofralarda yemek sonrası edilen dualar içinde, "Rabbim, bu nimetleri bulamayanları da bu nimetlerle buluştur" diye bir söz var mı? Bulunduğun mahalde, yoksunluk ve yokluk içinde olanlara rastlamayabilirsin. Sor ve soruştur, o insanları. Onlara elini uzat, malının zekatını ver, kazandığın mal, helal ise. Biliriz ki çok mal haramsız olmaz ve bu yüzden çok malın hayır getirmediğini bilmekteyiz. Çünkü kimse öbür tarafa nalıyla göç etmemiştir.
Bayım, senin mal varlığını sorgulaman lazım gelir. Sana el-pençe divan duranlara bak ve çalışanlarına yönel. Onların gözüyle bak kendine. İnfakta bulundun mu?
Bayım, yeryüzünde açlıktan can çekişenlerin nerede olduğunu sorguladın mı? Aç bırakılan ve açlıkla imtihan edilmek istenlenerden haberin var mı? Başlarında bombaların patladığı, silah seslerinin eksik olmadığı diyarlarda -dini, inancı ne olursa olsun, milliyeti de önemli değil- insanların acılarına merhem olma meşgalen var mı?
Bayım, seninle uzlaşmamız mümkün değildir, olamaz. Bilmekteyiz o sofralarda yerini almış olanların çoğunun bu derdi yok ve bilmekteyiz ki gelenler güç gösterisinde bulunan nefsini ulularken, sende gizliden gizliye başlayan büyüklük taslamalarını. Biz, böyle düşünmekteyiz.
Bayım, kurduğun mükellef sofraları hangi vicdanlı insan hayır işi olarak kabul eder? Bu sofralara Peygamber davet edilseydi, davete icabet sünnet olduğu halde gelir miydi? Bunu düşündükçe reddediyoruz, bu teklifleri. Bizi bağlayan budur ve bizi senden uzakta tutan endişede bizi haklı görmen lazım.
Bayım, biz dervişiyiz, yaşanan yüzyılın. Kazandığımız ne varsa onu harcarken kendimizi Rabbımıza karşı sorumlu biliriz. Bizim kazancımız ne varsa harcanacak yerlerin neresi olduğunu belirleme hakkımız yok, daha önce belirlenmiştir, harcanacak olan yerler. Yetime, yoksula, yolda kalana, dara düşene, ilim öğrenmek için çabalayana, yaşlıya, hastaya, bakıma muhtaç olana, kimi kimsesi kalmayana yardım etme için kimseye danışma hakkımız yok.  Onlara yardım etmekle mükellefiz. Aynı inancı paylaşmasak bile zelzele ile imtihan edilenlere, savaş içinde bulunanlara , gadre uğrayanlara, barınacak yeri olmayanlara aynı ölçülerde yaklaşmamız ve onlara yardım etmemiz emrolunmuştur.
Bayım, seninle yolumuz, bundan dolayı ayrılmaktadır. Senin gönderdiğin nazik davetine icabet edemediğimiz için üzgünüz. Bir başkası aç iken, bizim onları hatırlamamak gibi durumumuz olamaz. Biz, onların acısına ortak olamayacak isek, sıkıntılarını paylaşamayacak isek, onlara yardım elimizi uzatamayacak isek, insan olmamızın, erdem sahibi olduğumuzu söylemenin manası kalmaz.
Bayım, istediğin kadar davet gönder. O davet mektuplarına harcadığın masrafı bile israf gören bizim, seninle paylaşacak bir durumumuz olmaz.
Bayım, günün sonunda iftarını açmak için bir yoksul ailenin sofrasına misafir et, kendini. Otur, besmele ile sofraya. Önünde olanla yetin ve bu insanların bulduklarıyla nasıl şükrettiklerini gör ve bundan bir ders çıkarırsan, göreceksin ki bu iftar sofralarından vaz geçecek, bizim duyduğumuz endişelerin haklılığını kabul edeceksin.
Bayım, daha ne yazabilirim ki bu konuda. Bizi sana tanıtanlara, mal-varlık düşmanı olduğumuzu söyleyenlere bir bak. Bizi, aşırılıklarla itham edenlere bir bak. Yaşadığımız sıradan evlerdir, senin malikânelerine benzemez mekânlarımız. Kazandığımız ne ise ona göre yaşarız.
Bayım, bu yüzden seninle ayrılmaktadır, yolumuz. Aynı camiîde, aynı safta bulunurken, elimizi dua için açarken, daima şunu isteriz, Rabbimizden:" Ey Rabbimiz, zulme uğramış olanlara esenlik ver. Bizi nefsimizle başbaşa bırakma. Bizi, sevdiğin kullardan eyle. Bizi azıp sapmış olanların yoluna yöneltme, doğru yoldan saptırma, bizi Peygamberinin ümmetinden kopartacak her şeyden uzak tut!.. "
Bayım, sizin inandığınız size, bizim inandığımız bizedir.  Biz, kimsenin inancına müdahale etmeyiz ve dahi inancımıza da kimsenin dil uzatmasına müsaade edecek yapımız olamaz. Herkes sevdiğinin bayrağı altında haşrolacak!.. Bu şekilde uzlaşacak bir yönümüz yok, bayım. Bunu özellikle size hatırlatırız, inancımız gereği.
Bayım, bizde yalan söylemek, kişinin kendisini inkârıdır. Yalan söyleyenlerin aramızda yeri yoktur, bayım.
Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.