09 Kasım 2025
  • İstanbul20°C
  • Ankara18°C
  • İzmir20°C
  • Konya17°C
  • Sakarya23°C
  • Şanlıurfa25°C
  • Trabzon17°C
  • Gaziantep22°C

BEJAN MATUR'DAN: POLİTİZE EDİLEN DEPREM

Türkiye'nin demokrasi yarışında bu kadar geride kalmasını II. Dünya Savaşı'nı yaşamayışıyla açıklayanlar var.

Bejan Matur'dan: Politize edilen deprem

Halbuki bugün çok şey değişti. Yerle bir olan 6-7 katlı binalar, beton blokların altında preslenmiş son model arabalarla eski fakir doğu görüntüsü yok artık. Türkiye'nin herhangi bir yerinde rastlanabilecek bir yıkım görüntüsü. Felaketten sağ kurtulan yaşlı bir adamın 'Bu depremde devleti yüreğimizde hissettik, Başbakan on bakanıyla buradaydı.' yorumu değişimin bir boyutu hakkında fikir veriyor. Ama fikir vermesi gereken bir önemli boyut daha var: Yardım kampanyalarına yansıyan politik söylem. Toplumun geçmişe kıyasla ne kadar politize olduğunu yardım kampanyalarına verilen destek ve eleştiriden anlıyorsunuz.

Başından itibaren yapılan yardımlara, yardım çağrılarına bugüne kadar hiç görülmediği şekilde bir kutuplaşma hâkim. Tanıdık olmayan bu yeni durumun siyasal aktörlerinin yani devlet ile BDP'li belediyelerin 'yardım savaşı' denebilecek rekabet ise gözden kaçmıyor. Felaketi bir devlet sorunu olarak algılayıp merkezî koordinasyonla müdahale eden devlet gücüne, BDP'li belediyeler alternatif olmaya çalışıyorlar. Depremzedelere yardımın rekabet halini alması yeni bir durum ve siyasal bir okumayı zorunlu kılıyor. Yaşanan rekabetin kitleye yansıyan yönü ise vahim; BDP'li belediye ve STK'lara yardım etmeyin diyen Türk milliyetçileri ve devletin kurumlarına yardım etmeyin diyen Kürt milliyetçileri aynı noktada buluşuyor: siyasetin insani değerleri ötelediği yerde.

Birtakım insanlar ve kurumlar yaşanan felaketi siyasi kazanç açısından fırsat görse de, toplumun yok olmayan hassasiyet ve merhameti zedelenen dokuyu tamir etmeye yetebilir.

Siyasetin ayırdıklarına sarsıcı bir cevap olduğundan belki de bana Kadıköy'de kâğıt toplayan çocukların hikâyesi önemli göründü; sokakta kâğıt toplayarak yaşayan çocuklar, belediyenin kapısını çalarak topladıkları kolileri Van'a göndermek istediklerini söyleyip yardım istemişler. Dünyadaki yuvalarını kaybetmiş o çocukların kalbinde eksilmeyen merhametin, biz yuva sahiplerine öğreteceği bir şey olmalı. Çünkü Tanrı'nın soluğunun en fazla hissedildiği o yersizlikte ancak insan, insan oluyor. Van'da soğukta üşüyenlere sahip olduğu tek şeyi, kâğıt bir koliyi gönderen çocukların önyargılardan, ideolojiden arınmış bakışına her şeyden çok ihtiyaç var şu an.

Deprem gibi yaşanan zemini tamamen değiştiren bir felaketin vereceği ders de budur kanımca; dondurulmuş duyguların, içine hapsolunmuş kimliklerin buluşmasını sağlaması. İhtiyacın konuşmayı zorunlu kılması. Çünkü konuştukça insan oluruz.

26.10.2011 Zaman
Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.