- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
03 Kasım 2025- İstanbul19°C▼
- Ankara17°C
- İzmir23°C
- Konya18°C
- Sakarya19°C
- Şanlıurfa26°C
- Trabzon17°C
- Gaziantep25°C
BEKİR FUAT'TAN: VALDO SEN NEDEN BURDASIN?
Can dostlarımızı konuşmaya devam edelim. Kimsesiz çocukları… Allah’ın dostlarını… Kardeşlerimize nasıl bir yurt ve yuvada yaşamak isteklerini sormamız gerekmiyor mu? Ama söylemek zorundayım, onları uzaktan seviyoruz sadece.

Can dostlarımızı konuşmaya devam edelim. Kimsesiz çocukları… Allah’ın dostlarını…
Kardeşlerimize nasıl bir yurt ve yuvada yaşamak isteklerini sormamız gerekmiyor mu? Ama söylemek zorundayım, onları uzaktan seviyoruz sadece. Fikri, zikri olmayan ve aklı ermeyen bir kitle olarak görüldükleri için onlar, bir mekan, bir dünya tasavvurları var mıdır? Beklentileri ve özlemleri nelerdir? Toplum algıları nasıldır? Çocuklar, bu tür sorularla muhatap olmadıkları için, doğal olarak bu yönde bir beklenti de oluşmamış ve masa başında kendileri için, tasarlanan yaşam biçimlerine uymaya, özlemlerini, tasarımlarını bu biçimin içine sığdırmağa çalışmışlardır hep.
Sorusu olmayan bir yerin nabzı atmıyordur ya da soru sorulmayan bir yerde hayat yoktur. Böylesi yerlerde çoğunlukla, bir tane ‘cevap’ hazırlanır ve bütün sorulara onunla ‘cevap’ verilir. Ancak bu durum, zamanla her biri devasa bir soruya dönüşen kocaman boşluklar bırakır. Gerektiği halde sorulmamış her soru, bir veya çok sayıda hayatın katili, bir başka deyimle fail-i meçhulü olmuştur kuşkusuz.
Aslında yetiştirme yurdu ve yuvalarda bulunan çocuk ve gençlerimizin lisanı hal ile bize söyledikleri şunlardır:
Nasılsın?
Bilmiyorum.
Buradaki günlerin nasıl geçiyor?
Bilmiyorum.
Arkadaşlarını seviyor musun?
Bilmiyorum.
Annen-baban, öğretmenlerin, çevren, toplum………..?
Bilmiyorum.
Gelecek, özlem, ideal vs………?
Bilmiyorum.
Sen hiç bir şey bilmiyor musun?
Bilmiyorum.
Bir de uzatılan mikrofonlara yurt ve yuvalardaki çocukları kastederek şöyle haykırma hastalığımız vardır: Onlar bizim çocuklarımız. Bizim çocuklarımız iseler niye ordalar o zaman?
Kendimize ve bu çocuklara kötülük etmeyelim.
Doğrunun, zor katlanılır ama hakka ve hakkaniyete değen ve zaman içinde tedavi eden bir özelliği vardır.
Bu çocuklardan ve kendimizden bunu esirgemeyelim. O çocuk ve gençler, bizden, görünce hatırlayan bir gönül, onların gerçeğini görmediği halde ağlayan bir göz, istediğini duymak isteyen bir kulak ve sadece yurt ve yuva sınırları içinde ellerini tutan bir el istemiyorlar. Böyle bir beklentileri de yok zaten. O çocuk ve gençler bu toplumun doğal bir ferdi sayılmayı, saygıyı, sevgiyi, sosyalleştirilmeyi, bireyselleştirilmeyi, içselleştirilmeyi bekliyor. Hiçbir şeyin, kendisini, kendilerine vakfetmesini beklemiyorlar. Toplumun ortalama insana sunduğu standartların, bünyeye kabul edilerek kendisi için de öngörülmesini bekliyor. Çizgi dışı görülmek değil, çizgide görülmek istiyor. Üzerinden duygusallık üretilen bir birey değil, duyguları ve aklı olan bir birey olarak kabullenilmeyi istiyor. Hasılı, bir insan olarak görülmeyi istiyor.
Selam olsun gariplere…
xxx xxx xxx
Özlemek de imandandır. Ben Mavi Marmara’yı özledim.
02.06.2014 Milat
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.