Bu stratejik önem konusunun Türkiye’de kıvanç meselesi olduğunu gören NATO’nun kaptanı ABD, bir süre sonra konuyu Türkiye’den daha fazla savunur hale geldi. SSCB-ABD rekabeti ülkeleri bölme aşamasından, kendilerine mecbur bırakma aşamasına geçince, Türkiye’nin payına iç karışıklık konusu düştü. SSCB’nin ülkeyi karıştırdığı, rejimi değiştirmek istediği, hatta Boğazlara talip olup sınırları da değiştirmek istediği üzerinden üretilen politikalar, Türkiye’nin ana ekseni oldu.
SSCB’nin Türkiye açısından bir tehdit olduğu doğruydu, ancak rejimi değiştirip ‘Demokratik Türkiye Cumhuriyeti’ kurulmasını sağlayabilir miydi, orası hiç bilinemedi. Sosyalist hatta Komünist bir Türkiye kurmak isteyen SSCB’nin ülke içinde uzantıları bulunduğu tezi ise önce NATO değil Türkiye tarafından ilan edildi; sonra bu durum tüm NATO ülkelerinde yaygınlaştı.O zamanlar sol olarak ifade bulan, ama bildiğimiz ulusalcılık olan eğilimlerin güçlenerek NATO karşıtı bir siyasi ortamın oluşmaması ve iki bloklu sistemin Türkiye üzerinden Sovyetler lehine bozulmaması için, NATO’nun diğer üyeleri Türkiye’deki pek çok temizlik harekatına destek verdi. Türkiye, NATO’culara NATO karşıtları arasına sıkıştı, bu arada kimse demokratik batı rejimlerini örnek almayı akıl edemedi.
Soğuk Savaş sonrası
1990 sonrası küresel sistem değişti ve NATO giderek askerden-askere süren diyalog mekanizmasını toplumdan-topluma diyaloga çevirdi. Kısacası demokratik hukuk devleti olmayanın NATO’ya üye olamayacağı bir aşamaya geçildi. Güvenlik konuları, askeri boyutlabirlikte toplumsal boyut da kazandı ve doğrusu bu süreç tüm NATO ülkelerinde asker-sivil ilişkilerinin yeniden düzenlenmesi anlamına geliyordu.
Şeffaflaşma, katılımcılık-genişleme ve siyasal diyalog NATO’nun yeni kavramları olunca, üyeler arasındaki işbirliğinin aktörleri de giderek askerler olmaktan çıkıp siyasiler oldu. Demokratik ülkelerde sorun yaşanmadı, zira zaten oralarda süreç böyle işliyordu; amaTürkiye bu değişimi kabullenmekte epey zorlandı. Ancak, üyesi olduğu bu önemli kuruluşun kurallarına uymamak da söz konusu olamazdı, dolayısıyla ya üye olarak kalıp değişmek ya NATO’nun arıza çıkaran üyesi olarak bir süre daha idare etmek ya da NATO’dan çıkmak gerekiyordu.
90’lı yıllarda Türkiye arızalı üye olmayı seçti, NATO’dan çıkıp Rusya-Çin ile işbirliği kuralım diyenlerin sesleri yükseldi. Ancak küresel değişimler Türkiye’deki toplumsal değişimle birleşti ve de eskiden darbelerin destekçisi olarak görülen NATO, fazla bilinmese de bugün demokratikleşme baskısı yapan bir kuruluşa dönüştü.
22.02.2012 Star
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.