- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
BİR ÂKİF HAYRÂNI: NURETTİN TOPÇU / PROF. DR. MUSTAFA KARA
Hz. Peygamber’in (sav) meşhur hadîsini hatırlıyorsunuz:
23 Temmuz 2021 Cuma 11:00
“İlim Çin’de de olsa onu arayıp bulun,
İlim nerede ise siz de onunla olun.”
Son Peygamber’e âşık olan Mehmet Âkif Ersoy ise farklı bir istikāmeti gösteriyordu:
“Alınız ilmini Garb’ın alınız san’atını
Veriniz mesâinize hem de son sür’atini.”
Aslında iki söz arasında büyük bir fark yoktur. Çünkü her ikisi de ilmin ve hakîkatin peşinde olmayı tavsiye ediyor. Kâinattaki “âyet”leri bulmak için “kutlu yolculuk”un gerekli olduğunu söylüyor. Buradaki farklı istikāmetler meselenin özü ile ilgili değildir. Zâten dünyâ yuvarlak olduğuna göre doğuya giden batıya, batıya giden doğuya ulaşır. Ayrıca bilindiği gibi “Doğu da Batı da Allâh’ındır.” (Bakara, 2/115) Önemli olan nerede ne aradığını bilmek, kimden nasıl istifâde edeceğine karar vermektir. Mekke esas alınırsa Doğu’ya Kahire’ye, Kayravan’a, Kurtuba’ya gidenler de, Batı’ya Bağdat’a Buhara’ya, Bombay’a gidenler de aynı hedefler için koşuşturuyordu. Selçuklular’la birlikte Konya, Kayseri, Osmanlılar’la birlikte Bursa, İstanbul öne geçti.
XIX. Yüzyılda bizim toplumumuzda yaygınlaşmaya başlayan “Batıya gitme” anlayışı XX. Yüzyılın başında hızlandı ve Osmanlılar çeşitli sahalarda yetişmek üzere gençlerini Avrupa ülkelerine, özellikle Almanya, Fransa ve İngiltere’ye göndermeye devâm etti. Dînî hayatla ilgili köklü değişikliklere imzâ atan Cumhuriyet döneminin yöneticileri de aynı yolun yolcusu oldular.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında “Garbın İlmini” almak üzere bu topraklara gönderilen gençlerden biri de -o günkü adıyla- Nurettin Ahmed idi. 1909’da Erzurum’lu Ahmed Efendi ve Eğin’li Fatma Hanım’ın çocuğu olarak İstanbul’da doğan Topçu, İstanbul Lisesi’ni tamamladıktan sonra 1928’de Avrupa’da öğrenim imtihânını kazanarak Fransa’ya gitti. 1934’te Sorbon’da felsefe doktorasını veren ilk Türk unvânına sâhip oldu. Fransa’nın câzip tekliflerini reddederek ülkesine döndü, aşkla şevkle öğretmenlik yapmaya başladı. Doçentliği kazandığı halde üniversiteye alınmadı.
Devamı: http://yenidunyadergisi.com/bir-akif-hayrani-nurettin-topcu-prof-dr-mustafa-kara/
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.