06 Kasım 2025
  • İstanbul15°C
  • Ankara8°C
  • İzmir16°C
  • Konya10°C
  • Sakarya13°C
  • Şanlıurfa17°C
  • Trabzon15°C
  • Gaziantep13°C

CAFER KEKLİKÇİ'DEN: SEDAT UMRAN

Cağaloğlu’nda bir yayınevinin kitap satış bölümünde oturuyorum. Önümdeki sehpada o gün satın aldığım kitaplar var. Kitapları merak ve heyecanla karıştırıyorum.

Cafer Keklikçi'den: Sedat Umran

7 Ağustos 2013 Çarşamba günü 87 yaşında vefat eden şair Sedat Umran ile 2002 yılında böyle tanışmıştık. O gün akşama kadar şiir konuşmuştuk. O yaşta benim gibi genç bir şairin şiirlerini okumuş olması beni heyecanlandırmıştı. İşin açığı ben kendisinin kitaplarını o zamanlarda hiç okumamıştım; sadece birkaç şiirini biliyordum. Ama sonraki gün Leke isimli şiir kitabını hemen edinmiştim.

Sanıyorum 2003 yılıydı; Cağaloğlu’nda yine karşılaşmıştık. Bir yerlerde çay içip epey sohbet ettikten sonra kalkıp yürüyerek Galata’ya gitmiştik ikimiz birlikte. Galata Yokuşu’nu birlikte çıkmıştık. Galata Yokuşu’nda hem sahaf hem de antika eşya satan bir yer vardı. Yaba dergisini çıkaran Aydın Doğan Bey ve eşi her zaman dükkânda duruyorlardı. Oraya köhne eski tüfek solcular geliyordu çoğunlukla, hatta daha sonra birkaç şair arkadaşla gittiğimizde Aydın Doğan Bey bizi; “Bu kardeşlerimiz de Müslüman kardeşlerdir” diyerek onlarla tanıştırmıştı (ki bu maceralar müstakil bir yazı konusudur). Sedat Umran’la o gün orada akşamlamıştık. Sonraki zamanlarda bir de kitap fuarında karşılaşmamız olmuştu. Yine çantasından şiiri hakkında yazılmış yazıların dosyası olan dosyayı çıkarıp bana uzatmıştı. Her görüşmemizde o dosyayı bana verir okumamı isterdi. Bense her görüşmemizde bana o dosyayı vermesine hayret eder tuhaf karşılardım. Ama her vermesine de alır sanki ilk defa okuyormuş gibi okurdum.

Uzun bir zaman hiç görüşemedik; bana telefon numarasını vermişti (ki bu yazıyı yazarken eski telefon defterime baktım halen Sedat Umran, Telefon Numarası … şeklinde kayıtlı duruyor) ama bir türlü aramak nasip olmamıştı. Son görüşmemiz, TYB İstanbul Şubesi’nin düzenlediği, benim de şiir okumam için davetli olduğum şiir gecesinde olmuştu. İyice yaşlanmış, adeta çökmüş bir haldeydi. Ayakta durmakta zorlanıyordu. O gün eve dönerken içimden vay be ömür dediğin bu işte gelip geçiyor baki olan şiirdir demiştim.

Sedat Umran 2003 yılından sonra yoğun bir şekilde dergilerde şiir yayımladı. Aynı dergilerde karşılıklı bir şekilde şiirlerimiz yayımlandı. Sedat Umran doğuştan şair olan bir şairdi. Hayatında şiirden başka bir şeye yer yoktu. Şairin hayatıyla birlikte ruhu da şiire aitti ve o ruhtan eşyaya ruh üflüyordu…

Türk şiirinde Sedat Umran şiirinin farklı bir yeri vardır. Genellikle kısa şiir yazan şair, eşyanın diline vakıf, eşyanın ötesini kurcalayan bir iklim yaratmıştır şiirlerinde. Şiirde kendine özgü bir dünya ortaya koyan Umran, aşktan ölüme kadar hayatın bütün gerçeklerini eşya bağlamında şiirine konu edinmiştir. Hayatımızdaki basit bir gerecin onun şiir dünyasında bir ruha bürünmesi şaşırtıcıdır.

Sedat Umran günümüz Türk şiirinin yaşayan en yaşlı şairiydi. Bir dergi çıkarsaydım ilk önce onunla söyleşi yapmayı düşünüyordum ama her fani gibi o da aramızdan ayrıldı. Allah rahmet etsin. Şiir içinde yatsın… Mekânı şiir olsun…

07.09.2013 Milli Gazete

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.