- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
“ÇAĞIN MEYDAN OKUMALARI KARŞISINDA AHLÂK VE DİN”
VI. AHLÂK ŞÛRASI NOTLARI

20 Mayıs 2025 Salı 00:01
16-18 Mayıs 2025 tarihleri arasında Hasan Kalyoncu Üniversitesi’nde gerçekleştirilen VI: Ahlâk Şûrası’nda alınan, derlenen notlar ve üzerine değerlendirme düşünen notları muhtevidir.
Son yüzyılda ahlaki çöküşün temelinde, ideolojilerin beslendiği ortak kaynak neoliberal politikalardır. Dolayısıyla Batı’daki gelişmeler karşısında, geçmişten gelen sorunlar nedeniyle Müslümanlar olarak aksiyon alamıyoruz. Çünkü konu yüzeysel değil, daha derinlerde kökleşmiş bir meseledir. Ancak gerçeklerle yüzleşmekten kaçınıyoruz. Bu nedenle daha soğukkanlı ve uzun vadeli planlar yapmalıyız. Ahlâk konusu, siyasetin içinde inşa edilemez, siyasetten çok daha önce inşa edilmesi gereken bir alandır ahlâk. Mevcut durumu yalnızca vaka analizi yaparak ve eleştiri ile çözmemiz de mümkün değildir. Mutlaka ciddi çözüm önerileri sunmamız gerekmektedir.
Bugünkü ahlâki sorunlar, aslında 16-17. yüzyıldan itibaren başlamıştır. Örneğin Osmanlı’da halk sefalet içindeyken, savaş zenginlerinin ortaya çıkması ciddi bir çelişkiydi. Bunun yanında ahlâka aykırı yayınlar İmparatorluğun son dönemlerinde hızla artmıştır. Bu gibi tarihsel problemler, günümüzde de kendini göstermektedir. Sorunlara çözüm önerileri için geçmiş tecrübeleri anlamak da önem arz etmektedir.
Postmodern dönem, “din şunu emrediyor” dendiğinde itiraz ederken, “din böyle tavsiye ediyor” denildiğinde sessiz kalmaktadır. Bu da hakikatlerin karışmasına neden olmaktadır. Oysaki karar verme süreçlerinde değerler önemlidir. Değerler ise kaynağını ahlâktan alır. Çağımızda ahlâki sorunlara çözüm olarak “ihsan merkezli” bir yapılanmayı önerebiliriz.
Günümüzde transhümanizm ve yapay zekâ ile, küresel ölçekte kötülüğün yeni bir versiyonuna geçilmiştir. Artık şeytan ayrıntıda gizli değil; açık ve aşikâr hâle gelmiştir. Şeytan artık yalnızca bir figür değildir; devletlerin kuruluş kodlarının içindedir. Bu bağlamda kötülüğün sıradanlaşması kavramı, küresel ölçekte revaçtadır.
Mevcut düzen içimize işlemiştir ve patolojik vaka hâline gelmiştir. Yapay zekânın sözünden çıkmayanlar, ahlâki normları bir kenara atmış demektir. Hayatımızın başköşesinde kim oturuyor: Ahlâk mı, haz mı? Bu süreçte maalesef gönül yoktur. 20 yıldır İslamcılar iktidardadır, fiziki anlamda birçok ilerlemeler kaydedilmiştir ama ahlâka ne zaman sıra gelecektir? Bugünkü mevcut düzenle, ahlâki krizlere çözüm üretmek mümkün görünmemektedir.
Ahlâki krizlere karşı, fiili mücadelenin tüm imkânları seferber edilerek çözüm aranmalıdır. Ancak ne yazık ki Müslümanlarda zihin parçalanması yaşanmaktadır. Eğitim sisteminde ahlâkı konuşamıyoruz, bu çok acıdır. Ahlâk, sadece vaaz vermeye indirgenmiştir. Hayatı yalnızca mesleki başarıya indirgedik ve ahlâk devre dışı kalmıştır. İslam dünyasının modern dünyadaki en büyük problemlerinden biri, ahlâki bilginin kökeni konusunda yaşanan belirsizliktir. Tam da bu noktada vahyi yeniden hatırlamamız icap eder. Çünkü vahiy, hem fıtratı hem aklı dikkate alan bir ahlâk anlayışı sunar.
Ahlâk, hikmetin tanımında yer alır. Hikmet, sözde ve davranışta isabet etmek demektir. Düşünmeden yapılan iyilikler, bir iyiliğin kişide meleke haline geldiğini gösterir. Eğer kişi düşünerek iyilik yapıyorsa, bu onun hesap adamı olduğunu gösterir. Dolayısıyla bu dönemde değerlerimizi koruyabilmek sosyal medya okuryazarı olabilmeyi de gerekli kılmaktadır. Oysaki günümüzde orman elden gitmişken, biz ormandaki tek bir ağaç ile meşgulüz.
İnsanların yeni dini, ilahi temelli değil, teknoloji temelli hale gelmiştir. Bundan sonra devletlerin en önemli sorunu “can sıkıntısı” ile başa çıkmak olacaktır. Şimdilik çözüm olarak telefon ve uyuşturucu bağımlılığı ile süreç atlatılmaya çalışılmaktadır. Tam da bu noktada cevaplanması gereken sorular vardır: Mevcut politikalarla aile ve gençleri koruyabiliyor muyuz? Ülkemizde doğru düzgün bir ahlâk eğitimi verilememektedir. Oysa ahlâk, ciddi olarak ele alınması gereken ciddi bir husustur.
Tüketim toplumlarında yaygınlaşan hedonist eğilimler, bireyleri gösterişe ve anlık hazlara yöneltmektedir. Bu yönelimin bireysel ve toplumsal düzeyde yol açtığı ahlâki aşınma ile nasıl baş edeceğiz? Teknolojide üretici değil, kullanıcıyız. Çocuklar ahlâkı artık aileden ve okuldan değil, ellerindeki telefondan öğreniyor. Bu sorunla mücadele etme yolları hayati önem taşımaktadır.
Batı’ya ve küresel sisteme eklemlenme karşılığında İslam şeriatını feda ettik. Batı medeniyeti, ihtiyaçlar yerine ihtiraslarımızın peşinden gitmemizi öneriyor. İhtiraslarımızın peşinden koşarken de Allah (cc) ile olan kulluk bağlarımız zarar görüyor.
Bir sorunu aşmak ve bir hedefe ulaşmak için optimizasyon yaparız. Amaç ve kısıt fonksiyonu... Çağın meydan okumalarına karşı kısıtlarımız nelerdir ve bunları nasıl aşacağız? Bu sorular üzerinde yoğunlaşmak da oldukça önemlidir.
Çağın meydan okumalarıyla başa çıkabilmek için “zamanın ötesinde yaşamalıyız” önermesi üzerinde herkesi ciddi olarak düşünmeye davet edebiliriz. Çünkü böyle yaşayabilirsek, yani geleceği bugünden görebilirsek, olumsuzluklara karşı önceden tedbir alabilir ve temkinli hareket edebiliriz. Zamanın ötesinde yaşamak ne demektir? Geliniz, bunun üzerinde hep birlikte kafa yoralım. Anahtar kelimeler: feraset, irfan sahibi olmak, hikmet… Bu konulara meraklı olanların ise iyi derecede matematik, kuantum fiziği ve tarih bilmeleri gerekir.
Hakikat erleri, ahalinin ahvalini bildikleri için mukadderata uygun düşmeyen işlere kalkışmaz. Arı gibi çalışırlar; onların çalıştığını eserinden, yani balından anlarsın. Ama elindeki kovandan da olmazsın.
Bugünkü mevcut düzenle ahlâki krizlere çözüm üretmenin imkânı yoktur. Ahlâki krizlere karşı, fiili mücadelenin tüm imkânları seferber edilerek çözüm bulunmalıdır. Bulunan çözümlere ait sonuç bildirgesi, politika yapıcılara iletilmelidir. Konu derin olduğu için panik havasında ele alınmamalıdır. Şunu da ifade edebiliriz, şûra herkesin ve her kesimin muhatap olduğu bir paylaşma mecrasıdır. Bu özellikle ahlâk üzerine olunca daha büyük bir ehemmiyet arz eder. Söz konusu mecrada her muhatap kitlenin anlayış seviyesine hitap edebilmek, onların dikkatini çekebilmek, sürece dahil edebilmek ve nihayetinde zihinlerinde ve gönüllerinde iz bırakabilmek de oldukça önemlidir.
Abdullah Durmuş Baysal
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği

Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.