- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
CAN KEMAL ÖZER: TARİH VE COĞRAFYA BİLMEDEN ASLA!
İngilizlerin başbakan ve bakanlarının kahir ekseriyetle mühendis, doktor, hukukçu veya iktisatçılardan olmayıp, tarih ve coğrafya eğitimi görmüş kimselerden seçilmesi hayli dikkat çekici.
18 Şubat 2019 Pazartesi 10:41
Bunların tamamına yakınının her hangi bir yerden değil de, Oxford’un tarih ve coğrafya fakültelerinden mezun olması da mânîdar.
Eğer dünyada söz sahibi olmak istiyorsanız sadece para, petrol ve silahın yetmeyeceğini bilmek gerekiyor. Tarih bilmeyen, coğrafyaları tanımayan, dinlerden habersiz, kültür ve dinî hassasiyetlerden uzaksanız siyasette başarılı olamazsınız.
Kabul edelim ki, yüz yıllık cehaletten hâlâ kurtulamadık. Aksine üstüne yığınak yapıyoruz. İnsana değil binaya yatırım yaptık, üretmeyip tükettik, ilme değil şöhrete oynadık. Tarihi övgü ve sövgüden, coğrafyayı iklimden ibaret saydık.
Üzerimizde oynanan oyunun farkına varamadık. Getrude Bell’e çizdirilen devletçik sınırlarının sadece cetvelle rasgele çizilmiş haritalar olduğunu zannettik veya öyle öğretildi. Oysa bir köyü, bir kasabayı, bir şehri, bir kavmi ortadan bölerek paramparça eden şeytanî bir hesabın ürünüydü bu haritalar.
Çünkü İngiliz, coğrafyanın mânâ ve ehemmiyetinin son derece farkındaydı. Devletlerin arasında sürekli nizâ veya savaşlara neden olacak alanlar oluşturdu. Kendilerini merkeze alarak tarif ettiler coğrafyaları. Oysa merkez, Kâbe’den başkası değildi. Gün ve saat ona göre belirlenirken, dünyanın efendisi ise Türklerdi. Türkler ise sadece Anadolu ve Balkanların değil, Türkistan’ın da sahibiydi.
Peki, Türkistan da neresiydi? Bu suâlin cevabını kaç kişi verebilirdi? Kabul edelim ki, pek azımız. Moğolistan ve Güney Sibirya’dan Kırım’a, Çin’in Tun-huang bölgesinden İran’ın ortalarına uzanan topraklara 20. yüzyıla kadar tüm dünya “Türkistan” derdi.
Öte yandan Türkler Anadolu’ya 1071’de gelmiş de değildi. Aksine Hz Nuh (a.s.)’dan bu yana Türkler bu topraklardaydılar.
Önce Türkistanımızı “Şarkî Türkistan” ve “Garbî Türkistan” olarak ikiye ayırdılar. Sonra bize Türkistan’ı unutturdular. Bir de baktık ki Çin, Doğu Türkistan’ımızı “Şincan” diye değiştirerek yutmanın hayaline kapılmış. Batı Türkistan ise, Kırgızistan, Tacikistan, Kazakistan, Türkmenistan, Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan, Kuzey Azerbaycan ve daha fazlası gibi isimler almış…
Devamı: http://www.gercekhayat.com.tr/yazarlar/tarih-ve-cografya-bilmeden-asla/
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.