10 Kasım 2025
  • İstanbul14°C
  • Ankara8°C
  • İzmir17°C
  • Konya9°C
  • Sakarya16°C
  • Şanlıurfa19°C
  • Trabzon16°C
  • Gaziantep14°C

ÇANAKKALE İÇİNDE YANLIŞLAR GEÇİDİ

Çanakkale içinde yanlışlar geçidi Gelibolu’yu ziyaret edenler bilir:Yarımadada ayak bastığınız her toprak parçasında, her taşın altında bu kanlı savaşa ait bir ize rastlamak mümkündür.

Çanakkale içinde yanlışlar geçidi

Anzak cephesindeki siperlerin birbirlerine çok yakın olmasından dolayı askerlerin birbirlerine çikolata ve sigara attıkları söylenegelir; fakat bu söylemler
her nedense Çanakkale Savaşı’nın dünya tarihinin en kanlı savaşlarından biri olduğu gerçeğini görmezden gelir. Örneğin, Çanakkale’nin sembol anıtlarından olan Türk askerinin Anzak askerini taşıdığı heykel, hem tarihî gerçekler hem de yapılış açısından hatalı. Öncelikle anıttaki olayın 25 Nisan 1915 yılında gerçekleştiği yazılı; oysa Anzaklar bu tarihte karaya yeni ayak basmıştı. Dönem henüz tarafların birbirlerine düşmanlık beslediği bir dönemdi! Yine anıta bakılırsa asker silahlı olarak siperden çıkıyor. Oysa böylesine yoğun bir ateş altında silahlı bir askerin siperden çıkması mümkün değil. Ayrıca heykeldeki Türk askerinin taşıdığı silah da orijinale uymuyor. Anıtların çoğunda Türk askerlerinin eline II. Dünya Savaşı’nda kullanılan silahlar tutuşturulmuş. Gelibolu’daki tek hatalı anıt bu değil elbette. Çanakkale Savaşı’nın sembol isimlerinden Seyit Onbaşı’nın heykeli de yanlış. Seyit Onbaşı mermiyi göğsünde değil sırtında taşıyor.

Çanakkale’de en kanlı muharebelerin yapıldığı yerlerden birisi olan Zığındere’yi anlatan kitabe de baştan sona yanlış. Kitabede yazılan birlikler ne orada çarpıştı ne de burada bahsi geçen tümenler Zığındere’de bulundu! Yanlışlıklar sadece bizim anıtlara mahsus değil. Yeni Zelandalıların Conkbayırı’na diktikleri anıt da, dikildiği yer açısından hatalı. Anıt, Yeni Zelandalılar açısından ‘burayı bir ara ele geçirdiklerini’ sembolize ediyor. Halbuki anıtın dikildiği yer gerçekte Conkbayırı’nın zirvesi ve cephenin her iki yakasındaki tahkimatlar da bu tepenin yamaçlarındaydı. Sürekli olarak Türklerin ilerlemesini önlemek için donanmanın ve kara topçusunun ateşine tutulan tepeyi Yeni Zelandalılar hiç ele geçiremedi.

Çanakkale Muharebesi üzerinden 90 yıl geçse de bu topraklar için can veren yiğitlerin acısı yürekleri hep aynı acı ile dağlıyor. Yıldönümlerinde ‘vatan için canlarını feda eden’ bir nesli, mezarlarının başına giderek hayırla yâd edenlerin sayısının giderek artması konunun sevindirici yanı. Bu yoğun sevgiye temkinli yaklaşanlar veya sevgisinin dozajını kaçıranlar da olmuyor değil. Örneğin, ziyaretçilerin sayısındaki artış beraberinde ‘kaçak rehberler’ ve ‘savaş hurafeleri’ gibi tartışmaları da gündeme taşıyor. Ancak Çanakkale’ye gelen ziyaretçilere anlatılacak konuların seçimindeki hassasiyet ne yazık ki ne savaşı yeni nesle aktaran kitaplarda, ne de Gelibolu’daki anıtlarda hissedilmiyor.

Çanakkale konusunda çalışmaları olan araştırmacı Talha Uğurluel ve Tuncay Yılmazer’e göre savaş ile ilgili adeta ‘sembolleşmiş’ birçok yanlış bilgi mevcut. Hatta Gelibolu Yarımadası’ndaki düzenlemelerin, anıtların ve kitabelerin çoğunluğu harp tarihi açısından ciddi hatalar içeriyor. ‘İngilizler hastaneleri bile bombaladı’ Yılmazer’in öncelikle vurguladığı konu savaşan tarafların çatışma esnasında birbirlerine gösterdiği dostluk gösterilerinin abartılması. Anzak cephesindeki siperlerin birbirlerine çok yakın olmasından dolayı askerlerin birbirlerine çikolata ve sigara attıklarını teyit etse de, bu durumun

Çanakkale Savaşı’nın dünya tarihinin en kanlı savaşlarından biri olduğu gerçeğini gölgeleyemeyeceğini söylüyor Yılmazer: “Şu an Avustralyalı ve Yeni Zelandalılar ile tabii ki dostuz. Ancak bahsi geçen yıllar, savaş zamanı. İngilizler yaralı taşıyan gemileri batırdı, hastanelerimiz bombalandı. Osmanlı Sağlık Bakanlığı da defalarca İsviçre’deki Kızılhaç’a müttefiklerin savaş kurallarını ihlal ettiği şeklinde başvurularda bulundu.” diyor.

Nitekim Osmanlı 5. Ordusu’nun komutanı Liman von Sanders de anılarında İngilizlerin sivil yerleşim yerlerini bombaladığından bahsediyor. Uğurluel, Çanakkale’de Mehmetçiğin fedakarlığının inanılmaz boyutlarda olduğunu aktarıyor. Uğurluel’e göre çıkartma sırasında kullanılmak istenen zehirli gazın; rüzgar, denizden karaya eserken karadan denize, hem de temmuz sonlarında yön değiştirmesi maddi şeylerle izah edilemez. Çanakkale’deki manevi havayı soluyan sadece Türkler değil elbette. Gelibolu’yu gezen yabancı yazarlar kendi kriterlerine göre bu havayı kendi kitaplarına aktarmadan edemiyor.

Örneğin, Çanakkale üzerine yazılmış en prestijli eserlerden birisi olarak kabul edilen Robert James Rhodes’in ‘Gallipoli’ adlı kitabında yazar önsözüne Gelibolu ziyareti sırasında gittiği Monash Vadisi’nde gaipten gelen ayak sesleri duyduğunu belirterek, “Bir hayalet varsa bu Monash Vadisi’nde yürümektedir.” şeklinde not düşüyor.

İngiliz resmî tarihinde de İkinci Anafartalar Muharebesi öncesi yoğun bombardıman sonrası harekata geçilmek üzere iken ortalığı sis kapladığı belirtilerek, “Tanrı Türklerin yanında.” gibi ibareler yer alıyor. Yılmazer, müttefiklerin askerî açıdan yaptıkları stratejik hataların da savaşın kaderine büyük etki yaptığını belirtiyor. Mesela, Gelibolu Yarımadası’nın batısında ‘Y Plajı’ denilen bölgeye çıkarma yapan 2 bin İngiliz askeri ilerleseydi, kesinlikle Çanakkale Savaşı’nın tarihine etki edecekti.

Çünkü Gelibolu Yarımadası’nın ortasına, Kirte köyüne doğru ilerleyebilecekti İngiliz askerleri. Bu birliğin önünde hiçbir savunma hattı yoktu ve kolaylıkla ilk gün hedefi olan Alçıtepe’yi ele geçirebilecek, ayrıca bizim birliklerimizi, güneye inerek arkadan çevirebileceklerdi. Ancak bu birlik, ilerlemek yerine oturup çay içerek harekat emrinin gelmesini bekledi. Daha sonra Osmanlı ihtiyat birliklerinin gelmesiyle İngilizler denize döküldü.

Bunun gibi müttefiklerin sayısız hatalarından en önemlilerinden biri de 6 Ağustos’ta yine bir çıkarma harekatında yapıldı. Anafartalar’a çıkan 20 bin kişilik İngiliz birliğinin karşısında dağınık 2 bin kişiden oluşan zayıf bir kuvvet vardı. En yakın takviye kuvveti gelene kadar 36 saat bir avuç Osmanlı askeri 20 bin kişilik bir orduyu durdurmayı başardı. Halbuki İngilizler ilerlese Türk kuvvetlerinin ikmal hatlarının kesilmesi işten bile değildi. Bu iki tarihî hata savaşın kaderinde önemli rol oynadı.

Herkesin tarihi kendine Yılmazer, tarihin abartılmadan, objektif kriterlere göre yazılması gerektiğini söylüyor. Çanakkale hakkında yazan tarihçilerin de zaman zaman eserlerinde hata yaptıklarını; ancak önemli bir kısmının bunu ilerleyen baskılarında düzelttiklerine dikkati çekiyor. Müttefik askerlerin günlüklerine yazdığı Türklerin, ölülerine zarar verdiği yönündeki ifadeler, objektif kaynaklar tarafından ‘Yoğun makineli tüfek ateşi cesetlere zarar verdi’ şeklinde düzeltiliyor.

Öte yandan İngiliz tarihçilerine göre Avustralyalıları ‘Gelibolu harekatını Arıburnu’ndan ibaret gibi göstermek, her Anzak askerini bir kahraman olarak lanse etmek ve bir Anzak mitolojisi oluşturmakla’ eleştiriyor. Avustralyalılar ise İngiliz yazarları ‘Anzakların rolünü küçüksemekle’ suçluyor. Gelelim bizimkilere; Çanakkale Savaşı’nın kazanılmasındaki en büyük etkinin Türk askerinin en zor şartlar altında dahi kaybetmediği maneviyatının olduğu konusunda kimsenin şüphesi yok. Bunu anlamak için doğruluğu tartışmalı menkıbeler gerekmiyor.

HATALARDAN BAZILARI

Yakın tarihimizin en önemli hadiselerinden birisi olan Çanakkale Savaşı’nın cereyan ettiği Gelibolu Yarımadası’nda savaşa yönelik yapılan anıt eserler, düzenlemelerde ve hatta savaşı anlatan kitaplarda göze çarpan bazı hatalar şöyle sıralanıyor: Yazılı kaynaklarda 57. Alay’ın hepsinin şehit olduğu geçiyor. Fakat bu alay, Çanakkale’nin ardından önce Galiçya’da, sonra Filistin cephesinde görev almıştır. Dolayısıyla hepsinin şehit olması da söz konusu olamaz.

Bazı yabancı mezarlıklarda (Arıburnu) bulunan Müslümanların mezarları müttefik askerlere ait değil. Bu mezarlar, Gelibolu’ya savaştan sonra çevre düzenlemesi için gönderilmiş ve buraya işçi olarak gelen Müslümanların mezarlarıdır. Mayınlarıyla müttefik donanmasına ait gemileri batırarak savaşın kaderini değiştiren Nusret Mayın Gemisi’nin, birçok eserde mayınları 18 Mart’tan bir gün önce döşediği yazılıdır.

Halbuki Nusret, mayınları 8 Mart gecesi sabaha karşı saat 5 sularında boğaza paralel olarak Erenköy koyuna döşer (Uğurluel, Nusret’in mayınları döşeme tarihi konusundaki yanlışlığın Rumi takvim ile Miladi takvim arasındaki farkı bilmeyen araştırmacılardan kaynaklandığını kaydediyor.

Çanakkale’de en kanlı muharebelerin yapıldığı yerlerden birisi olan Zığındere’yi anlatan kitabe baştan sona yanlış. Kitabede yazılan birlikler ne orada çarpıştı ne de burada bahsi geçen tümenler Zığındere’de bulundu. Gelibolu’da mevcut 30 tane şehitliğimiz var. Ne yazık ki bunlardan sadece birkaç tanesi düzenlenip ziyarete açılmış durumda.

Geri kalan mezarlar 90 yıl önce nasıl bir durumda ise aynı şekilde duruyor. Çanakkale’yi anlatan kaynakların büyük bir çoğunluğunda Osmanlı Ordusu’nun şehit sayısı 250 bin olarak yer alıyor. Halbuki Osmanlı askerî kaynaklarında bu rakam 55 bin ile sınırlıdır. 20 bin kişi de hastalıktan hayatını kaybetmiştir. Burada akıbeti meçhul olan, esirler ve yaralıların durumudur.

HAKAN YILMAZ

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.