27 Eylül 2025
  • İstanbul19°C
  • Ankara15°C
  • İzmir21°C
  • Konya15°C
  • Sakarya18°C
  • Şanlıurfa23°C
  • Trabzon18°C
  • Gaziantep21°C

“CEZAYİR, TÜRKİYE İÇİN AFRİKA’YA AÇILAN BÜYÜK KAPIDIR”

Fatma Gülşen KOÇAK

25 Ağustos 2025 Pazartesi 13:14

Cezayir Uzmanı Araştırmacı Musab Yılmaz ‘’İki ülke arasındaki stratejik ilişkileri Cezayir Büyükelçimiz Muhammet Mücahit Küçükyılmaz Hoca veciz bir şekilde özetlemiştir:

“Türkiye, Cezayir açısından güçlü, dost ve kardeş bir müttefiktir. Cezayir de yine Türkiye açısından güçlü, dost ve kardeş bir müttefik ülkedir.” ve şu ifadeleri de iki ülke arasındaki ilişkilerin iş birliği potansiyeli açısından da kritiktir: “Cezayir, Türkiye açısından Afrika’ya açılan büyük bir kapı, Türkiye de Cezayir açısından Orta Asya’ya ve Orta Doğu’nun bir kısmına hatta uzak Asya’ya açılan kapı işlevi konumundadır.” Diye konuştu.

RÖPORTAJ: FATMA GÜLŞEN KOÇAK

 Türkiye Araştırmaları Vakfı (TAV) Araştırmacısı Cezayir Uzmanı Musab Yılmaz ile Cezayir’deki son gelişmeleri Türkiye Cezayir İlişkilerini, Fransa ile geçmişin hesaplaşmasını, Türkiye’nin Afrika açılımında Cezayir’in strtejik konumunu konuştuk.

Cezayir siyasetinin temel kırılma noktalarını nasıl tanımlıyorsunuz?

Cezayir’in sömürgecilik sonrası siyasi tarihine baktığımızda üç temel kırılma noktasından söz edebiliriz. İlki, 1962’de kazanılan bağımsızlık sonrası oluşan tek parti düzenidir. Ulusal Kurtuluş Cephesi (FLN) öncülüğünde bağımsızlık sonrası kurulan rejim, soğuk savaş döneminin ve sömürgecilik mirasının da etkisiyle halkın beklentilerine karşılık veremedi ve uzun yıllar boyunca demokratikleşme yerine merkeziyetçi bir yönetimi tercih etti.

İkinci kırılma, 1991’de İslami Selamet Cephesi’nin (FIS) seçim zaferinin ordunun seçimleri iptaliyle başlayan ve yaklaşık on yıl süren iç savaştır. Bu süreçte 150 binden fazla insan hayatını kaybetti ve devlet-toplum ilişkisi büyük yara aldı. 2002’de savaş sona erdi ve sistem ordunun desteğiyle Abdülaziz Buteflika rejimi ekseninde yeniden kuruldu. Üçüncü önemli gelişme ise 2019’da ortaya çıkan Hirak Hareketi’dir. Halk, yıllardır süregelen siyasi tıkanmışlığa karşı barışçıl gösterilerle sesini yükseltti ve süreç dönemin Cumhurbaşkanı Buteflika’nın istifasına neden oldu. Cezayir Ordusu halkın talepleri karşısında Buteflika rejimini tasfiye etti ve seçimlerin önü açıldı. Günümüzde Cezayir siyaseti hâlâ ordu, istihbarat ve bürokrasi ekseninde şekillenmekte ve halkın talepleri güvenlik reflekslerinin güçlü olması sebebiyle sınırlı bir şekilde hayata geçirilmektedir.

m-u-s-a-b.jpg

HİRAK HAREKETİ VE DEMOKRATİKLEŞME ARAYIŞI

Hirak Hareketi’nin rejimde belirli açılımlar sağladığını düşünüyor musunuz? Kalıcı bir demokratik uzlaşı zemini mümkün mü?

2019 yılında başlayan Hirak Hareketi, Cezayir’de yıllardır biriken toplumsal ve siyasal rahatsızlıkların barışçıl bir şekilde sokağa yansımasıydı. Milyonlarca kişi, dönemin Cumhurbaşkanı Abdülaziz Buteflika’nın ağır hastalığına rağmen beşinci kez aday olmasına tepki gösterdi ve nihayetinde onun istifasını sağladı. Bu gelişme aslında 2015 yılından beri sistem içerisindeki bir rekabetin de yansımasını ortaya çıkardı. Literatürde Cezayir için “Her devletin bir ordusu, Cezayir ordusunun bir devleti vardır” şeklinde tanımlamalar yapılır. Cezayir ordusu içerisindeki Buteflika rejimine yani Fransa’ya yakın subaylar ile milliyetçi subaylar arasındaki gerilim Hirak Hareketi ile gün yüzüne çıkmış ve milliyetçi subayların Hirak Hareketi’nin getirdiği haklı ve meşru taleplerle Buteflika rejimini tasfiye etmesi olmuştur.

 Hirak Hareketi’nin sistemde köklü değişikliklere sebep olduğu gözlemlenmektedir. Yönetim, bazı anayasal reformlar ve yeni seçimler gibi adımlar atmıştır, ancak bu adımlar halk nezdinde daha çok yüzeysel olarak görülmektedir. Askeri bürokrasi halen siyasal karar alma süreçlerinin merkezinde yer almaktadır ve bunun değişebilmesi için siyasi iradenin halk desteğiyle güçlenmesi gerekmektedir. Ancak Hirak Hareketi’nde de görüldüğü gibi güçlü ve birlikte hareket edebilen bir siyasi yapı mevcut değildir. Bununla birlikte, halk ile devlet arasında kalıcı bir uzlaşı zemini kurulabilmesi için sadece yapısal reformlar değil, aynı zamanda yöneticilerle toplum arasında gerçek bir güven ilişkisi inşa edilmesi gerekiyor.

TÜRKİYE İLE EKONOMİK İŞ BİRLİĞİ

Cezayir’in ekonomik bağımlılığı kırması ne kadar mümkün? Türkiye ile ekonomik iş birliği bu çerçevede nasıl değerlendirilmeli?

Cezayir’in ekonomi politikası temelde doğalgaz ve petrol gelirlerine bağımlı bir modelde şekillenmektedir. Bu modelin iki temel hedefi var: sosyal harcamalarla halka kaynak dağıtımı ve güvenlik refleksleri dolayısıyla askeri harcamalarda kullanılmasıdır. Hirak sonrası süreçte Cezayir devletinin temel hedeflerinden biri ekonomide çeşitliliği sağlayarak ekonomik bağımlılığından kurtulmaktır. Türkiye bu süreçte Cezayir’in önemli ortaklarından biridir. Türk firmaları başta inşaat, sanayi, tekstil ve gıda olmak üzere birçok sektörde Cezayir’de aktif konumdadır.

 Cezayir, Türkiye’nin Afrika’daki en büyük ikinci ticari ortağıdır. Şu anda iki ülke arasındaki ticaret hacmi 6 milyar dolar seviyesini geçmiştir ve bu hacmin kısa sürede 10 milyar dolar seviyesine çıkarılması hedeflenmektedir. Ek olarak son yıllarda Cezayir’e en çok yatırım yapan ülke Türkiye’dir. İki ülke arasında artarak devam eden ekonomik iş birliği hem Cezayir’in ekonomik çeşitlilik hedefine katkıda bulunurken Türkiye-Cezayir ilişkilerini de stratejik ortaklık seviyesine yükseltmiştir.

FRANSA İLE GEÇMİŞİN HESAPLAŞMASI

Fransa-Cezayir ilişkileri sizce normalleşebilir mi? Yoksa güvensizlik kalıcı mı?

Fransa-Cezayir ilişkileri bir “geçmişle hesaplaşamama” hikâyesidir. 132 yıl süren Fransız işgali ve özellikle 1954-1962 arasındaki bağımsızlık savaşı dönemlerinde Fransa’nın yaptığı zulümler, Cezayir halkının zihninde sıcaklığını korumaktadır. Son dönemde, Cezayir Cumhurbaşkanı Abdülmecid Tebbun dahil çok sayıda yetkili, farklı zamanlarda Fransa’dan sömürge döneminde işlediği suçlardan dolayı özür beklediğini dile getirdi. Sadece bağımsızlık savaşı ve sömürgecilik döneminde olan olaylar için değil, Fransa’nın 1960-1966 yıllarında Cezayir Çölü’nde 4’ü yerin üstünde 13’ü de yer altında olmak üzere en az 17 nükleer deneme yapması da özür gündeminin konularından biridir.

Fransa Cumhurbaşkanı Macron ise ülkesinin sömürge geçmişiyle ilgili Cezayir’den bir özür ya da af dilemesinin söz konusu olmayacağını açıklaması iki ülke arasında ilişkileri iyice çıkılmaz hale sokmuştur. Cezayir, her fırsatta çeşitli platformlarda Fransa’nın tarihinde “kara leke” olarak yer alan sömürge dönemi suçları nedeniyle özür talebini yenilemektedir. En son yaşanan gerginlik ise Batı Sahra meselesinde Fransa, Fas’ın planını desteklediğini açıkladı ve Cezayir bunun üzerine Paris Büyükelçisini geri çekme kararı aldı. Daha sonra Ocak 2025’te Fransa, üç Cezayir vatandaşını gözaltına aldı bunun üzerine Cezayir 12 Fransız diplomatı sınır dışı edeceğini duyurdu. Bu bağlamda, iki ülke arasındaki ilişkilerde güvensizliği ve gerginliğin artmaya devam ettiğini söyleyebiliriz.

CEZAYİR HALKININ TÜRKİYE ALGISI

Cezayir halkının Türkiye’ye ve Türk girişimlerine bakışı hakkında ne söylersiniz?

Cezayir’de Türkiye, büyük ölçüde olumlu bir imaja sahiptir. Hirak sonrası Cezayir devleti nezdinde ve eskiden beri halk nezdinde Türkiye, Cezayir için önemsenen bir aktördür. Bir yandan tarihi ve kültürel ilişkiler bakış açısının temelini oluştururken diğer yandan Türkiye’nin uluslararası sistemde artan ağırlığı ve uyguladığı doğru dış politika tercihleri Cezayir’in Türkiye’ye olan güvenini arttırmaktadır. Bununla birlikte, Türkiye’nin son yıllarda Afrika’da bağımsız ve saygın bir aktör olarak öne çıkması, Türk şirketlerinin ticari girişim ve yatırımlarının oluşturduğu güven, Türk dizilerinin popülerliği ve bir bütün olarak kamu kurumlarımızın aktif faaliyetleri Cezayir devletinin ve halkının Türkiye’ye olan güven ve desteğini güçlendirmektedir.

KUZEY AFRİKA’DA GÜVENLİK VE ORTAK ÇIKARLAR

Kuzey Afrika’da Cezayir’in rolü nedir? Türkiye ile çıkarlar nerede örtüşüyor, nerede ayrışıyor?

Cezayir, Kuzey Afrika’daki gelişmeleri özellikle kendi sınır güvenliği ve iç istikrarı açısından hassasiyetle takip etmektedir. Kuzey Afrika’daki gündem konuları Batı Sahra sorunu, Libya’daki ve Tunus’taki siyasi süreçler ve bölgedeki terörizm/güvenlik gelişmeleridir. Batı Sahra sorunu Cezayir-Fas arasında kronik hale gelmiş ve kısa vadede çözümü mümkün gözükmemektedir. Libya’da 2011 sonrası ortaya çıkan istikrarsızlık ve iç savaşta Cezayir, temkinli ve müdahaleden uzak bir pozisyonda yer almıştır.

Türkiye’nin sürece dahil olduğu 2019 yılından sonraki süreçte ise Türkiye ile birçok noktada ortak hareket etmiştir. Tunus’ta darbe sonrası süreçte ise siyasi krizin derinleşmesini kendi iç dengeleri açısından tehdit olarak görmektedir. Bu nedenle Cezayir güvenlik endişeleri sebebiyle komşu ülkelerde radikal dönüşümler yerine kontrollü değişimlerden yana bir tavır almaktadır. Batı Sahra sorunu ise Tunus, Libya örneklerinden farklı değerlendirmelidir. Aslında her iki ülkede bölgede istikrarın korunması ve bölge dışı aktörlerin müdahalelerine yer verilmemesi konusunda mutabık haldedir. Libya örneğinde ve Sahel’deki gelişmelerde iki ülkenin bu çizgide ortak hareket ettiği gözlemlenmektedir.

AFRİKA AÇILIMINDA CEZAYİR’İN STRATEJİK KONUMU

Türkiye’nin Afrika açılımı bağlamında Cezayir’in stratejik konumu nedir? İş birliği potansiyeli nedir?

Cezayir yüz ölçümü açısından Arap Dünyası, Afrika ve Akdeniz havzasında birinci, İslam dünyasında Kazakistan’dan sonra ikinci, dünyada ise onuncu sırada yer almaktadır. Petrol rezervi açısından Afrika’da üçüncü, doğalgazda ise dünyada onuncu sıradadır. Yıllık 10,4 milyar dolarlık harcamasıyla Afrika’nın en fazla askerî harcamasına ve yedek kuvvetleri hesaba katmaksızın yaklaşık 300 bin kişilik, modern silahlarla donatılmış güçlü bir orduya sahiptir.

Özetle, genç, dinamik ve kalabalık nüfusa (47 milyon) ve yedi komşusuyla (Tunus, Libya, Nijer, Mali, Moritanya, Batı Sahra ve Fas) 6.734 km uzunluğunda sınıra ve yaklaşık 1.000 km Akdeniz kıyısına sahip olan Cezayir; Afrika, Arap Dünyası ve Akdeniz bölgesi için stratejik öneme sahip bir ülkedir. Bu bağlamda Türkiye’nin yıllardan beri Cezayir’e verdiği önem de Türkiye’nin Afrika açılımı ve Akdeniz siyasetindeki stratejik konumunu gözler önüne sermektedir. Yani şöyle diyebiliriz, yakın-orta vadede Türkiye ve Cezayir arasındaki ilişkiler stratejik ortaklıktan müttefikliğe adım adım ilerlemektedir.

 İki ülke arasındaki stratejik ilişkileri Cezayir Büyükelçimiz Muhammet Mücahit Küçükyılmaz Hoca veciz bir şekilde özetlemiştir: “Türkiye, Cezayir açısından güçlü, dost ve kardeş bir müttefiktir. Cezayir de yine Türkiye açısından güçlü, dost ve kardeş bir müttefik ülkedir.” ve şu ifadeleri de iki ülke arasındaki ilişkilerin iş birliği potansiyeli açısından da kritiktir: “Cezayir, Türkiye açısından Afrika’ya açılan büyük bir kapı, Türkiye de Cezayir açısından Orta Asya’ya ve Orta Doğu’nun bir kısmına hatta uzak Asya’ya açılan kapı işlevi konumundadır.”

 CEZAYİR’İN GELECEK UMUDU

Cezayir’in genç nüfusu ve diasporası düşünüldüğünde, ülkenin geleceği için umutlu musunuz?

Cezayir’in geleceğinden her zaman umutluyum. Cezayir nüfusunun yarısından fazlası 30 yaş altındadır. Bu genç ve dinamik nüfus ülkenin en büyük potansiyeli ve bu potansiyeli Cezayir, gelecek inşası için kullanabilme kapasitesine sahiptir. Gençler eğitimli, dijital dünyaya entegre ve küresel gelişmeleri yakından takip ediyor. Ancak karşı karşıya oldukları ekonomik sıkıntılar ve siyasal katılım eksikliği memnuniyetsizlik yaratıyor.

Cezayir’in bu bağlamda genç nüfusun oluşturduğu enerjiyi bölgesel bir vizyonla pekiştirmesi ve devletin bu genç nüfusa yeni bir sosyal sözleşme, yeni vizyon sunması gerekmektedir. Diaspora ise Cezayir için ekonomik destek ve bilgi transferi açısından büyük bir fırsat. Cezayir ekonomik açıdan diasporayı kullanabiliyor ama diasporanın Cezayir’e bağlılığı açısından bir vizyona ihtiyacı var. Özetle, Cezayir’in bölgesel ve küresel olarak stratejisini inşa ederken genç nüfus ve diaspora gücünü de entegre etmesi, onları da sistemin bir parçası olarak planlaması gerekmektedir. Bunu başaracağına inanıyorum.