- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
CİHAN AKTAŞ: ARI DURU BİR IRMAK
18 Haziran 2018 Pazartesi 13:59
Ayşe Böhürler’i 1980’lerin başlarında gerçekleşen ev toplantılarında tanıdım. Küçükyalı’da, Mevhibe Kor’un Turgut Reis Apartmanı’ndaki dairesinde gerçekleştirdiği okuma toplantılarında da rastlaşmış olmalıyız; o toplantılara katıldığını daha sonra öğrendim. Sayısı yirmiyi bulmayan başörtülü öğrenci grubu İstanbul’un farklı semtlerindeki ev toplantılarında bir şekilde karşılaşıyorduk. Havva Sula ve Ayşe Sula’nın Bakırköy’deki evlerinde gerçekleşen bir toplantıya götürmüştü beni Hasibe Turan, ilk kez orada sohbet ettik Ayşe’yle. Birkaç yıl sonra, 1988’de kucağında Zeyd’le Beşiktaş’taki evime gelmişti. Ben de daha sonra kucağımda Merve’yle sık sık onun evine gittim, hatta gece yatısına kaldım.
Her şeyden önce Ayşe’nin 90’larda yaşadığı Aksaray’daki evinin ortamından söz etmek gerek. O her zaman beraber okuma ve yazmaya çabalayan, birlikte öğrenmeyi önemseyen bir yazar oldu. Bu nedenle medyaya ve oradan da siyasete yöneldiği söylenebilir.
İran’da yaşadığım yıllarda bir ayağım İstanbul’da olurdu. Temelde anne ve babamın evinde kalsam da özlemle dolaşırdım arkadaş evlerinde, yanımda küçük kızım Merve. Süreyya Yüksel ve Sabiha Ünlü’nün kurduğu “Suffa”dan ve Hasibe Turan’ın evinden sonra en çok gecelediğim ev Ayşe’ninkiydi. Gerçi o evde sadece ben kalmazdım, halka halka genişleyen arkadaş grubu içinde uzak şehir ve ülkelerde bulunup da ziyarete gelmiş olanlar, aile evine gelir gibi çalarlardı kapısını. Koridorlarda çocuklar dolaşırdı, mutfakta sürekli bir faaliyet olurdu, bir taraftan da bir faaliyet planı yapılırdı. Ayşe’nin onca kalabalık ve gürültülü ortamda okuyup yazması bana olağanüstü gelirdi. Ne gergin ne yorgun görünürdü. Bir taraftan kitap okuyarak çocuğunu uyuturdu. Küçük kızı Zehra’nın bebeklik çağında, zorunlu bir görüşme konusunda tereddütler içinde olduğumu fark ettiğinde, “Merve’yi bana bırak sen git gel” deyişini hiç unutmam.
Devamı: http://www.gercekhayat.com.tr/yazarlar/ari-duru-bir-irmak/
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.