20 Ekim 2025
  • İstanbul17°C
  • Ankara15°C
  • İzmir20°C
  • Konya15°C
  • Sakarya20°C
  • Şanlıurfa26°C
  • Trabzon13°C
  • Gaziantep23°C

ÇİRKİNLEŞTİRMEK BİZİM İŞİMİZ!

D. Mehmet DOĞAN

19 Temmuz 2022 Salı 11:50

Ankaralıyım, Kalecik’te doğduk ama bir bakıma Çamlıdereli sayılırız; ne de olsa hanım köyü!

Çamlıdere ile rabıtamız hayli eski yıllara gider, 1967-68’de Çamlıdere’nin bir köyünde vekil öğretmenliğimiz var. Sonra eş durumundan memleketimiz oldu. 1980’li 90’lı yıllarda yaylasına gider, sıcak yaz aylarında 15-20 gün kalırdık. Yayla gerçek yayla, temmuz ağustos dinlemez geceleri soba yakmak gerekir. Çocuklarıma yıldızlı semaların haşmetini yayla göklerinde gösterebilmiştim.

1967 kış ramazanında ilk olarak gördüğüm Çamlıdere, korunabilse idi, küçük ölçekli bir sivil mimari sergisi ile karşı karşıya kalırdınız. Ahşap, kerpiç veya tuğla evleri, büyüklü küçüklü ama hepsi ölçülü, mütenasip. O zamanların ustaları yaşasalardı da bugünün mimarlarını yanlarına çırak verse idik, ne kadar güzel olurdu!

Ulaşımın zor, binek arabasının kıt olduğu zamanlar Yayla yayla idi. Çamlıdere orman bölgesi, arazi kıt, asıl geçim kaynağı hayvancılık. Bizim için yaylaya gitmek demek aynı zamanda komşulardan taze süt, tereyağı ve bazen yoğurt almak demek. Bunlar Ankara’da bulunur cinsten değil.

Zamanla yayla evlerini betonlaştıranlar oldu, fakat ondan ötesi, denizlerden bıkanlar veya uzak durmak isteyenler Ankara’nın yakın yaylalarını keşfettiler. Çamlıdere yaylası sağından solundan bir örnek kooperatif evleri ile sarıldı. Zamanla yaylanın göbeğine kadar betonlaşma sirayet etti. Yaylaya gitmekten eskisi kadar lezzet almamaya başladık. Bu arada ilçenin belediye reisi yaylada hayvan beslemeyi yasakladı. Çamlıdere’nin en mühim ve tabii geçim kaynağı böylece kurutuldu. Yaylaya git, İzmir’de, Bursa’da imal edilen süt ürünleri al!

1907 Ankara Salnamesi’ne göre Kızılcahamam/Yabanabad’ın tek “merakıd-ı mübareke”si, yani mübarek mezarı Çamlıdere’de, o zamanki ismiyle Şeyhler karyesinde. “Hazreti Ömer Faruk (ra) efendimizin sülale-i tahirelerenden (temiz soylarından) Şeyh Ali Semekandî kuddise sırrahu’l-âli hazretlerinin âsarı keramatı seniyeyelerinden karye-i mezkür civarında nebean ile bir metro mesafede yine zir-i zemine cûri ve nihan olan Sığırcık suyu her tarafa nakledilmekte ve âb-ı şerif-i mezkürün hassa-ı garibe ve icaz-nümasından olarak her nereye nakledilirse orada batın ve kanatları beyaz bir nevi sığırcık kuşları peyda olup mezruata iras-ı hasarda bulunan haşerat ve müziyatı mahv ve itlaf etmekte oldukları mütevatirdir.”

Kısaca deniliyor ki, Ali Semerkandi’nin kerametlerinden olmak üzere, Sığırcık suyu diye bir su vardır bu suyun götürüldüğü yerlerde karınları ve kanatları beyaz sağırcık kuşları ortaya çıkar ve bunların ekili yerlere zarar veren haşeratı ve küçük böcekleri yok ettikleri rivayet edilir…Ankara tarihinde çekirge istilaları olduğunda bu sudan yararlanıldığına dair bilgilere rastlamıştım.

Son yıllarda bu türbenin etrafı çoğu büyük şehirlerde yaşayan Çamlıderelilerin son durağı haline geldi. Mukaddes birinin yakınına gömülmek ne anlama gelir, bilmiyorum. Bu yetmedi birileri buraya bazı binalar diktiler, göz boyamak için sun’i su kanalları yaptılar, su şelale gibi elektrik gücüyle akıtıldı. Tabiata her müdahale eğer ona uyumlu değilse, güzelliğe savaş açmaktır.

Bununla bitti derken, önceki başkan döneminde Ankara Büyükşehir belediyesi buraya el atmasın mı? Mübalağalı kapılar, yapılar inşa edildi. Ali Semerkandi’ye vecizeler uyduruldu, sağa sola yazıldı…

Mukaddes bildiğimiz veya kıymet verdiğimiz yerlerin etrafını yüksek yapılarla çevirerek ne yapmış oluyoruz? Asıl yapıyı görünür olmaktan çıkarıyoruz, önemsizleştiriyoruz. Bunun en vahşi örnekleri Kâbe etrafında Suudların diktiği yapılardır. Hele o “Zemzem tovır”! İngilizin saat kulesinin taklidini Kâbe’nin tepesine sarkıtmak! Bu neyin iddiası?

Kâbe’deki tevazu ölçüsüne bak, bir de bunlardaki Şeddatlık hevesine!

Osmanlı ölçüsü esastır: Osmanlı Kâbe’nin etrafını her zaman imar etti, bina ettiği yapılar hiçbir zaman Kabe’yi örtecek, görünmezleştirecek cesamette değildi.

*

Kaybettiğimiz güzelliklerden ötürü ayağımızı keserken, bir de araya salgın girince Çamlıdere’den epey zaman uzak kaldık. Bu bayram hayli zamandır gitmiyoruz bir uğrak verelim dedik. Şehrin girişinden itibaren bir araba izdihamına maruz kaldık. Altımızdaki arabayı nereye koyacağımızı düşünürken acaip bir manzara aile karşılaşmıyalım mı!

Zamane belediyelerinin şiarı şu: Bulunduğumuz yerleri ne kadar çirkinleştirirsek o kadar başarılı sayılırız!

Gerçekten bu belediye çok başarılı!

Resme bakın, tabiî görünen şehir parçasındaki bazı güzel evlere de dikkat edin. Sonra karar sizin.

Meğer bu ucube “Soba Müzesi” imiş!

Sobaya benzetilerek yapılan bu binada dünyanın en güzel eserleri sergilense, girip de bakmam!

Soba müzesi ille de soba şeklinde mi olmalı? Olacaksa da böyle bir ucube mi ortaya çıkmalı?

Bunun adı şehir estetiğini hiçe saymaktır. Şehre zarar vermek suç olmalı!

 

 

 

 

 

 

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.