- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
D. MEHMET DOĞAN: “GİZLİ-SAKLI” CUMHURİYET TEKKELERİNİ KAPATMANIN ZAMANI GELDİ!
Tekkelerin, dergâhların kapatılmasının yüzüncü yılına 3 sene kaldı…Öyleyse neden hâlâ piyasada tekkelerden, dergâhlardan söz ediliyor ve bunların yasaklanması gerektiği söyleniyor?
01 Aralık 2022 Perşembe 11:41
Peki şimdi şikâyet konusu olan tekkeler o kapatılan tekkeler mi? Şüpheniz olmasın ki şimdi şikâyete yol açan tekkelerin çoğu cumhuriyetin kılıcı altından geçmiş, kapatılan tekkelerle alâkası kalmamış müstehaselerdir. Bunlar düpedüz “cumhuriyet tekkeleri”dir. Bunlarda edep öğretilmez, maarif talim edilmez, sanat ve estetik kapılarından geçmez. Siz ilmiyle bilinen, şiir yazan, musikiyle uğraşan, hat çeken ve böylece tanınan bir zamane tekke şeyhi ile karşılaştınız mı? Varsa da sayıları çok değildir. Gizli görünümlü cumhuriyet tekkelerinde bunlara nadiren rastlanırken, kapatılan tekkelerin şeyhlerinin büyük ekseriyeti âlimdi, şairdi, edipti, musıkişinastı, hattattı, marifet sahibi idi, ârifti!
Tekkelerin kapatılması, dinî hayatı etkiledi, fakat asıl kültür ve sanatımıza büyük darbeler vurdu. Yûnus Emre’den başlıyarak büyük şairlerimiz tekkede yetişmişti, yolu tekkeye uğramayan büyük şairimiz, edibimiz, musıkişinasımız, hattatımız…yoktu! Buralar dinî kurumlardı fakat aynı zamanda kültür kurumları idi. Cemaleddin Server Revnakoğlu’nun metrukatından derlenen “Revnakoğlu’nun İstanbulu-Fatih” kitabında tekke kütüphanelerine ayrı bir bahis ayrılmıştır. İstanbul tekkelerinin kütüphanelerinin bir kültür hazinesi olduğu anlaşılıyor. Bu kitapların çoğunun akıbeti meçhul!
Tekke kapat: Kitapları yok et! Kültür kurumlarının kapısına kilit vur!
Bir garabet daha: Bu tekkelerden biri epey zamandır kanun dışı olarak faaliyetlerini sürdürüyordu. Cem evlerinden söz ediyoruz! Sonunda hükümet bunları “yasallaştırdı”. Hatta bunların şeyhlerine devlet bütçesinden maaş verilecek! Neden her fırsatta höyküren atatürkçüler “ne oluyoruz, ülke tekkeler, şeyhler, dervişler ülkesi olamaz” demediler?
Devlet bir tekkeyi resmen tanıyor, binalarının bazı masraflarını yükleniyor ve şeyhlerine maaş bağlıyor! Bu tekkeleri kapatan Cumhuriyet kurucusunun kemiklerine sızlatmaz mı? Tekkenin duvarına onun resmini asarsanız, mesele hallolur!
Başka açıdan bakarsak: Anayasa’nın eşitlik ilkesine ne oldu? Bu hakkı diğer tekkelere de tanımak gerekmez mi?
Cumhuriyet tekkelerinden tık çıkmadı. “Bize de bu hakları tanıyın” diyen olmadı. Demek ki bu “gizli-saklılık”tan memnunlar.
Tekrar söylüyoruz: Devlet tekkeleri serbest bırakmalıdır. Sahte şeyhlere, cehaletten, hurafelerden beslenen gizli-saklı cumhuriyet tekkeciliğine meydan vermemek için Osmanlının son döneminde olduğu gibi bir ilim heyeti bu kurumları denetlemelidir. Gizliyken bu yapılamaz, açıksa elbette mümkündür!
Ve tekkeler yüzlerce yıllık kültür kurumlarımız olarak tekrar hayatımıza karışır, edep öğretir, maarif talim eder, ilim ve sanat yuvası haline gelir.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.