- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
05 Kasım 2025- İstanbul15°C▼
- Ankara9°C
- İzmir17°C
- Konya12°C
- Sakarya17°C
- Şanlıurfa18°C
- Trabzon15°C
- Gaziantep12°C
D.MEHMET DOĞAN'DAN:KÜLTÜR KELİMESİNİN ASLI TÜRKÇE Mİ?
Bundan 81 yıl önce İstanbul’da Dolmabahçe sarayında ilk “dil kurultayı” toplandı. Dil Devrimi’ne böylece ilmî bir veche verilmeye çalışıldı.

Bir takım kelimeleri türkçe asıllı olmadığı iddiasıyla sözlüklerimizden çıkardık, bazı kelimeleri de zorla türkçeleştirdik.
Mesela “kültür” kelimesinin türkçe asıllı olduğunu söylesem bu iddiamı nasıl karşılarsınız?
Cevaplarınızı merak etmiyorum!
Bütün batı dillerinde müşterek olan bu kelime elbette latincedir. Kökü, eki, anlam alanı, geçirdiği değişim, bugünkü kullanımı… Hepsi malûmdur.
Böyle bir kelimeyi başka bir dile mal etme çabası fuzuli gayrettir.
Siz de böyle düşünüyorsunuz değil mi?
Fakat böyle düşünmeyenler de var! Hem de böyle düşünmeme hususunda çok güçlü bir delile sahip onlar.
Önce hikâyesini anlatalım: Cumhuriyet gazetesinin meşhur kurucusu ve başyazarı Yunus Nadi, 1932 yılının ağustosunda, yani Dil Kurultayı’na günler kala, Yalova’da Kaplıca köşkünde “Gazi” ile bir hasbıhal yapar.
Burada iki kelimenin açıklanması gerekiyor. Birincisi “Gazi”. Gazi sonradan Atatürk adı ile anılacak olan, tarihi şahsiyettir. Hasbıhal ise, “dertleşme, sohbet” demek.
Bir gazeteci cumhurbaşkanı ile hangi konularda hasbihal eder?
O kadar çok konu var ki... Dile, kelimelere ve hele de kelime etimolojisine öyle kolay kolay sıra gelmez. Fakat, hasbıhal dil konusunda, tahsisen etimoloji ile ilgili...
Gazi, Yunus Nadi’ye, kültür kelimesinin türkçe asıllı bir kelime olduğunu tereddüte mahal bırakmayacak tarzda izah ediyor.
Delilleri çok kuvvetli! Okuyalım:
“Büyük Reis bize yanlarındaki bir kitabı uzatarak: ‘-Evvelâ’, dediler, ‘bu kitabın ismini, müellifini ve basma tarihini okuyunuz’. Okuduk: -Lûgat-i Çağatay. Müellifi Şeyh Süleyman Efendi Buharî. İstanbul 1298”
“Sonra da: ‘-Şimdi’, dediler, ‘bu kitapta kilturmak kelimesini bulunuz!’ Bulduk. ‘-Kelimenin karşısındaki mana izahlarını okuyunuz.’ dediler. Şöylece okuduk: -Getürmek, ihzâr, isâl. İrat ve peyda etmek. Sevk ve ikame etmek. Takarrür. Bundan sonra Gazi Hz. şunları söylediler: ‘Türkçe fiillerinde mek ve mak lâhikalarının (eklerinin) kaldırılmasıyla geri kalan maddenin asıl kelime olduğunu bilirsiniz. Kilturmak fiilinin asıl maddesi “kiltur”dur demek. Fransızca, İngilizce, Almanca gibi belli başlı garp dillerinde pek az telâffuz farkıyla kullanılan kültür kelimesi ile bu kiltur kelimemiz arasında telâffuz itibariyle olduğu gibi mana itibariyle de mevcut olan kuvvetli tetabuka (uygunluğa) dikkat etmemek mümkün müdür?”
Umarım ikna olmuşsunuzdur!
İkna olmayanlar için, sözü geçen kitabı bulmaya çalıştım. Maalesef kütüphanemde yok. Fakat, Divanü Lügati’t-Türk’ün de mütercimi olan Besim Atalay’ın hazırladığı Abuşka Lügati veya Çağatay Sözlüğü var. Ona baktım. Bu kitapta “kilturmak” yok, aynı kökten “kiltürgeli” var. “Ketüreli ve ketürmek için demektir” açıklaması verilmiş. Yani “getireli” ve “getirmek için”...
Bu baştaki “kil” bildiğimiz “gel”. Batıya doğru gelince yumuşamış, k “g”ye dönüşmüş. “İ” de “e” olmuş. Asıl kök bu. Eğer bu kelimeyi “l” harfi düşmemişcesine yazarsak, “geldirmek”. “L” düşmüş, fakat “t” yumuşamamış, yani d’ye dönüşmemiş. O zaman oluyor “getirmek”!
İşte “kültür” kelimesinin aslı! Yani batı türkçesiyle söylersek “gültür”.
Kani olmayanları ikna için, çağataycadan anlayan bir ilgili bize yardımcı olur her halde!
Dil Bayramınız kutlu olsun efendim!
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.