- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler

- İstanbul20°C▼
- Ankara19°C
- İzmir19°C
- Konya17°C
- Sakarya20°C
- Şanlıurfa23°C
- Trabzon17°C
- Gaziantep22°C
DEMOKRASİ AĞACININ YASAKLI MEYVESİ (!)

M. Ali ABAKAY
Ey Can!.. Genelde yazdıklarımız Şehir Araştırmaları Merkezi ekseninde kendince belli bir yer edinmiş, durumda. Kalkıp yazı çerçevesini sadece bu konuya hapsetmek, dünyada olandan bitenden kendisini soyutlaması insanın oldukça zor.
Ey Can!.. Mısır'da meydana gelen değil-getirilen insanın kabul etmediği tezgâhın beklenen müşterileri Tahrir Meydanı'nda eksilince-Tahrir Özgürlük Meydanı manasında- gözler, bir türlü Adevîye Meydanı'na çevrilmiyor.
Ey Can!.. Demokrasi ölçülerine göre iş başına en çok oyu alan Muhammed Mursî gelmiş. Onun Karşısında Muhammed el-Baradey, muhalefetin laik kanadını temsilen oturtulmuş. Darbeye memur olanın ismi de Muhammed!.. Daha çok söyleniş kolaylığı sebebiyle el-Sisi. Bu General hem Savunma Bakanı hem General!..
Ey Can!.. Üçünün ismi de Muhammed. Üçünün isteği de bir potada eritilmeye müsaid değil. Biri İslam derken ikisinden biri Cumhurbaşkanı olmak istiyor, öbürü gücü elinde bulundurduğunu sandığı için kendisine dikte ettirileni harfiyen yerine getirmektedir.
Ey Can!.. Nasıl olur da üçünün ismi "Muhammed" iken ismini aldıkları geleneğe uygun üç görüş, aynı potada erimiyor, bütünleşmiyor, Mısır'ın derdine derman olmuyor?
Ey Can!.. Herkes ve her kesim, Firavunî Sistemi Kur'an-ı Kerim'de detaylı biçimde okuyabilir, Hz. Musa ile Firavun arasındaki meseleleri tekrar gözden geçirebilir, Hz. Yusuf ve Züleyha Kısasının beraberinde meşhur zindandan çıkışın sebebi olan rûyayı da ezberinize alabilir.
Ey Can!.. Piramidlerin kaç yüz bin insanın-kölenin ölümüyle neticelendiğini, ehramların bugüne kadar insansız gelmesinden bir ders çıkarmayanların neden çağdaş firavunluklara tekrar yöneldiğini anlamamak, hamakat ehlinden kopmamanın işaretidir.
Ey Can!.. İsrail ile Mısır, tarih boyunca birbiriyle meseleler yaşamıştır. İsrail'in en son devlet şekline büründürülüp Kenan Eli'ne yerleştirilmesini sorgulamayanlar, Kenan'da rahat etmeleri için daima Mısır ve Suriye ile ilişkilerini rahat tutmak istemiş, Ürdün ile de buna dikkat edilmiştir. 1948'de Cemiyet-i Akvâm ile temelleri atılan Birleşmiş Milletlerin kuruluşu ile kurdurulan devletin hangi devlet olduğu gizli-saklı değildir.
Ey Can!.. Dağınık Arap Milleti, devletlerinin sayısına bakıp üzülmesi gerekirken, dağınıklığına bakıp hüzünlenmesi esas iken, gördüğümüz perçeminden tutulmuş bir at misali hareketsiz durmakta ve kendisine dikte ettirilenin dışına çıkmamaktadır. Çizilmiş dairenin dışına çıkanın olmadığı bu durumdan çıkmak isteyenler, Arapçılığa ihanetle tebcil ediliyor, ne olduğu meçhul olan Arapçılığın mevcut dünya sisteminde kölelikle eş olduğu gizlenirken, kılını kıpartdatmayanlar, utanmadan-sıkılmadan kendi milletinden olanlara, İslam olmaktan başka bir sıfatı şirk görenlere, Allah'ın ve Rasulunun, Kur'an ve Sünnetin dairesinde hareket etmeyi sürdürenlere en hain darbeler indirilirken, çorbaya katkı misali tuzlarını esirgemiyor, çağdaş firavunluğun devamını sürdürenlerin ekmeğine petrol (!) sürmeye devam ediyor. Havaya duran eller yorgun düşmedikçe inmiyor, dudaklar yardımın, infakın devam etmesini istiyor ve her Tevhidî hakikate iman etmiş muvahhid, "Ahad!.." demenin bedelini canıyla verip şehid olurken, saltanatlarının ömrünü aylar ya da yıllar bazında artırmak isteyenler, yangının kendilerinden biraz uzak olmasının mutluluğuyla dört köşe olmanın Hakk nazarında ne manaya geldiğini yorumlama gücüne sahip olanları elîm azaplara dûçar etmeyi, varoluşlarına zemin hazırlayan müfsîd anlayışın kapı kulları olduklarına dair yeminlerine(!) bağlamamak mümkün mü?
Ey Can!.. Aynı tezgâhı, daha önce başka ülkelerde deneyen ve kendisince muhabbet ehli toplayanların, mevcut iktidara karşı yasal yollarla çıkmanın batıl ve batılı ülkelerde nasıl olduğunu sorgulamayanların, sonunda satranç tahtasında şahlar için kendilerini piyon olarak görmeleri, her seferinde aynı oyunla turneye çıkan tiyatro ekibi misali, nerde kimin tanındığını, hangi sahnede alkışın çok olduğunu bilmez mi?
Ey Can!.. Kendilerine belli alışkanlıkların kazandırıldığı kitlelerin, rahatlarından vazgeçmemeleri için ön saflara sürüldüğü, kendilerine hizmete amade olan sanatçıların(!) gölgesinde yürütülen kirli boykotun, özgürlük ve laiklikle boyanması-cilalanması, elbette kendisine iş dünyasında-küresel sermayenin içimizdeki uzantısı olan fabrikalar patronlarıyla- kendilerine bağlı medya organlarıyla bir bardak suda fırtınalar kopartmaya, ortaya konan senaryoya uygun biçimde başlar.
Ey Can!.. İnanç bağları güçlü ve gerektiği zamanlarda beklenmedik tepki gösteren halkın, artık farkında olduğu bu tür tezgâhlar, senaryo mucîdlerinin artık yenilmeyen-yutulmayan bu numaralar yerine başka şeytanî işler peşinde koşmalarına sebep olurken, Hakk ve Batıl arasında süregelen mücadele, kıyamete dek sürecektir.
Ey Can!.. Batılın inanmış olanlar arasında körüklediği mezhep-dil-millet-toprak anlaşmazlıkları yetmemiş gibi, ürettiği siklahlarını hem satıp hem savaş çıkartarak onları güçsüz bırakıp yer altı ve yer üstü zenginliklerine el koyması ortada iken, hala akıllanmayanların içimizdeki beyinsizler olduğunun farkına varamayacak mıyız?
Ey Can!.. Yasaklı Ağaçtaki meyveye dokunup her şeyi toz pembe göstermeyi vaad eden Şeytan, Havva ile Adem'i Cennetten çıkartılmaya icbar ettirirken, şimdiki manzaraya baktığımızda batıl anlayış, yeni bir ağaç ortaya çıkartmıştır: Demokrasi Ağacı
Ey Can!.. Demokrasi Ağacı'nda aslı duran meyveyi almaya el uzatanın, bu hareketle kendisini yok ettiğini görmekteyiz. Her şeyi beşerî anlayışla şekillendirmek isteyenlerin, üçüncü dünya savaşından zararlı çıkacakları için kendilerince düşmanı zayıflatma tekniği olan bu demokrasi ağacı fikri, son yüzyılın buluşudur. Koparırsanız elinde kalır, meyve ve yanmayı kabullenirsiniz. Almazsanız, sonuç yine değişmeyecek ve almadığınızın sebebi sorgulanacak, mahkûm edilirsiniz, insanlık suçu işlediğiniz, kesinlik (!) kazanacak.
Ey Can!.. Kendilerinin koyduğu yönetim anlayışı dışında her yönetim anlayışına düşman olanlar, kendilerinin kırmızı kart gösterdiği yöneticilerin artık oyunda olma hakkına sahip olmadığını dünyaya deklare ederken, seyircilere olana ve bitene alkışlama cezası getirtmiş, buna uymayanları en şedîd cezaya müstehak kılmayı, kendi menfaatlerinin gereği olarak imza altına almış, suçsuz ve vebalsiz toplulukları demokrasi ağacındaki elmaya âşık olmadıkları için öldürülmelerinde bir mahsur görülmediğini ifade ederken, birbirine düşman kılınan taraflar arasında da barış elçisi konumundan kendilerini uzak tutmamışlardır.
Ey Can!.. Şehirlere baktığımızda yüzlerce senelik, binlerce yıllık mimarî yerle bir edilmiş, atılan bombalardan nebatat yok edilmiş, hayvanat ortadan kaldırılmış, milyonların yaşadığı şehirler, kentler ıssız, harabe haline getirilmiş, dağ-taş yerindne oynatılmış.
Ey Can!.. Neden ve niçin?
Ey Can!.. Demokrasi ağacındaki elmaya el uzatmamanın cezasıdır, bu. Demokrasi, herkesin fikrinin muteber olduğu, saygı gördüğü rejim ise, Demokrasi Ağacının Maketlerine secde ettirilmeye zorlanan, çaresizce ölümü kabul etmeye zorlanan, barış ve özgürlük şarkıları eşliğinde her yere en şeddid silahlarla saldıran, vahşeti sıfatlarından menkul olanların utanmaz yüzlerindeki üzüntü ile kalplerindeki sevincin münafıklığın, iki yüzlülüğün alameti olduğunu saklamanın-gizlemenin vebal olduğunu bile belirtemeyenlerin, hala kimi beşerî terimleri kutsadıklarını, hem nalına hem mıhına vurmayı gelenek haline getiren, "Bir elinde kadeh bir elinde Kur'an / Ne tam Kafiriz ne tam Müslüman" diyen şairin tespitiyle örtüştüğünü görmekteyiz.
Ey Can!.. Yazmadım, bu türde çok yazıları... "Ürkme" gibi bir meselem söz konusu değil, açıkçası. Üçünün ismi de Muhammed!... Üçü de aynı ülkede. İkisi birini suçluyor, Müslüman olduğu için. Biri BM'nin tanıdığı, öbürü ünlü olmak isteği ön plânda olan bir general. Kimsenin dahli yok imiş... Gaye Mısır'ı kurtarmak imiş... Peki Demokrasi Ağacının Yasak Meyvesi'ni kim tutuyor, Zeytin Dalı'nı kim kırıyor? Bundan zarar görecek islam Coğrafyası ne duruma düşecek? Nasır gitti, Sedat öldürüldü, Mübarek koruma altında. Bu ülke insanı, hangi suçları işledi de, insanlığa karşı hangi ayıpları sahiplendi de kendi özügürlüğüne karşı kartallarla, akbabalarla, atmacalarla, çakallarla, sırtlanlarla bir oldu?
Ey Can!.. Yazmak istemedim, açıkçası. Bu bizim ilgi alanımız değil. Bu işin ustası olanlar var. Herkes kendi işini yapmalı, bulunduğu ülkenin soluduğu havasına, içtiği suyuna, yediği ekmeğine, yaşadığı toprağına ihanet etmemeli.
Ey Can!.. Herkesi insan bilmekteyim, bunun dışına çıkarsam verdiğim sözün karşısında ömrümün noktalanmasına razıyım, dünya hayatının.
Ey Can!.. Dün bizde bunlar sergilendi, yabancısı değiliz olanların. Serapa kulaç atanları gördük. Kendilerinin döktüğü, yıktığı, parçaladığı ortam belli, dile getirilenler belli, destekleyenler ortada... Sahi gün boyu canlı yayın yapan medya celladları, Mısır'da görünmedi mi? Yoksa sadece meydan, Tahrir mi?
Ey Can!.. Dün Taksim idi, meydan, bu gün Tahrir...
Ey Can!.. Televizyon ekranlarına bakmaktayım iki gün, canım bir şeyler karalamaktan yana sıkkın. Utanmadan biri Şiî-Nusayrî-Alevî- Sunnî çorbasını ısıtyor, ekranda. Ramazan-ı Şerif geldi, ya!.. Reklâmlarda önce "Allahuekber!.. ile başlayan ezan dinlenecek, ardından sıcağı sıcağına cola ile iftar açmanın insana verdiği keyfi yansıtan firavunî sofralar. Kim üretir ve kimler tüketmeye icbar edilir, reklâmlarda sunulanları? Neden biz, ürettiğimizi tüketmiyoruz? Kullandığımız her eşyanın patenti, kime, kimlere ait? Biz, kendi kendimiz olmaya ne zaman sahip çıkmaya niyet edersek, Demoklesin Kılıncı sallanmaya başlar üzerimizde.
Ey Can!.. Biz, onların ürettiği ile onları palazlandırdık... Onların diktiğini giydik, verdiğini içtik. Onların doğru dediğini kabul ettik, göstrediklerini reddetmedik. Dünya hayatımızda yaptıklarının en iyisi olduğu bilinçaltımıza yerleştirildi, asılsak da İngiliz ipini tercih etmemiz bundandır. Biz, kilosunu 1'e sattığımız demiri onlardan 1500'e almayı marifet bildik. Onlara pazar olduk, sülüğün kan emmesi gibi güçlenen onlar oldu, zayıflayan biz olduk.
...
Ey Can!.. Bunları, olanı-biteni daha önce haber veren kaynakları okumadık, hadi bunlar bizden gizlendi. Kur'an-ı Kerim' de belirtilenlerden neden habersiz olduk? Kur'an-ı Kerim'in dilinden uzak düşürüldük, odanın el yetişmeyen yüksekliğinde askıya mahkûm ettik, Allah'ın Kelâmını. Bayramdan bayrama, Cum'a'dan Cum'a'ya indirdik, kitabı, askıdan.
....
Ey Can!.. Hatta bizde sakalımızın yorgan altında mı yoksa yorgan üstünde mi tartışması olmuş... Daha çok tartışmalarla oyalanmışız, zamanında. Şimdi yapılmak istenen budur, açıkçası.
Ey Can!.. Sormak gerekir şimdi: Demokrasi Ağacının Yasaklı Meyvesi nedir?
Ey Can!.. "Bir Şehir Araştırmacısı olarak neler yazabilirim?" diye düşünürken kalemle dile gelen bu oldu. Demokrasi Ağacının Yasak Meyvesi, son yüzyılın en büyük icadı oldu, kendisine yetmeyi düşünenler için. Kendi kendine yetmeye çalışanların önüne çekilen seddin ve engellerin ne olduğunu bilmeyen kalmadı. İnançlara taarruz eden ve inanç eksenli saldırlarla hem hâl anlayışın sahipleri bilmelidirler ki yeryüzünün de gökyüzünün de, Batı'nın da Doğu'nun da sahibi , kâinatı yaradan güç olan Allah'tır.
Ey Can!.. Biz sadece O'ndan yardım istiyor ve O'ndan yaralarımıza derman istiyoruz. Üçüncü Dünya Savaşı'nın başlangıcı olan bu gelişmelerin sadece bir yerle, iki devletle, bir coğrafyayla sınırlı kalmayacağını biliyoruz. İman ettiğimiz değerlere sadık olduğumuz müddetçe, Hakk'a bağlı olduğumuz sürece ayakta kalacak olanlar bellidir. Ya Rabbi, Sadece Sen'den yardım isteriz ve sadece Sen'den fayda bekleriz. Bizi, azıp sapmışların yoluna değil, Sana iman etmiş olanların yoluna ilet, bizi ve bizi değerlerinle donat, bu değerlere bağlılığımızla sorgula. Biz, başka değerlerle sorgulanmayı reddediyoruz, Sen'den yardım bekliyoruz, muttakî kulların arasına al, bizi ve Sen'den başkasına iman etmeyi reddediyoruz, açık yüreklilikle, âşikâr biçimde. Bize yardım et ve bizi inandığımız değerlerle donat ve dahi bizi yalnız bırakma!..
Ey Can!.. Bizi, dualarında an ve kabul görmüş dualarına ortak kıl. Biliyoruz, dua mü'minin yegane silahıdır. Bizi dualarında an ve birlikteliğe davet eden her hayırlı işlerde bizi unutma.
07.07.2013
Yorumlar
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.