22 Ekim 2025
  • İstanbul20°C
  • Ankara19°C
  • İzmir24°C
  • Konya20°C
  • Sakarya21°C
  • Şanlıurfa24°C
  • Trabzon18°C
  • Gaziantep21°C

DİYARBEKİR

M. Ali ABAKAY

Uzun zamandır, düşüne geldiğimiz Diyarbakır Ansiklopedisi hakkında düşüncemizi açıklama, zorunluluk haline geldi. Her ne kadar çalışmalarımızı yayınlatmışsak, kimi çalışmalar kitaplaşmış ise, şehir hakkında yayınladığımız makaleler birkaç kitap, yüzlerce adedi bulmuş ise, kendimizde bir Diyarbakır Ansiklopedisi hazırlama cesareti bulamadık, bulmamıza imkân yok.
Ansiklopedi, alanında uzman olanların yapacağı iştir. Mevcut kaynakların tümüne ulaşabilmek mecburiyeti söz konusudur. Hazırlanacak ansiklopedi, okuyucunun ihtiyacına cevap verebilecek yeterlilikte olmalıdır. Ansiklopedinin hazırlanması için yeterli şartların oluşmasına zemin hazırlanmalı, oldukça zaman isteyen, emek gerektiren bu iş, “Ansiklopedi yazdım, oldu” mantığıyla bağdaşamaz. Elbette bu şehrin ansiklopedisi hazırlanmalı, şehrin tanıtımına esas olan çalışma gecikmiştir, bir zaman önce bu çalışma başlatılmalıdır. Bizim anlayışımız, isteyen kişilerin istedikleri alanda teşvik edilmesidir. Elbette bu şehri çalışmalarında her isteyen ön plâna çıkmaz. Anlaşılan yazılan değil, ortaya konan değil, işin pazarlanması önemlidir. Biz, işin pazarlanmasından uzak, öldükten sonra da bizi hatırlatacak bir çalışma içine koyuluyoruz, emeklilik dönemimizde. 
Herhangi bir hased içinde olamadan, bu konuyla ilgilenenlere, ilgilenmek isteyenlere bir kılavuz niteliğinde düşüncelerimizi şıklar halinde sıralıyoruz. Biz bu şehri sevmeseydik, kültüre-edebiyata-sanata duyarlı olmasaydık, bunca zaman içinde yazabilir miydik?
Diyarbakır’da sevmediğimiz en büyük handikap, birinin birisinin elindeki yılların birikimi olan malzemeyi talep etmesidir. Elbette belirlenen bir konuda kişi, talebi hoş görür ve elindeki malzemeyi paylaşır da, bazen işi çığırından çıkaranlar, tüm olumsuzluk içeren ifadelere rağmen, şehir sevdalısı damarları tutar, kendilerinden başkasına meydanı dar etmek ister. Biz, suskunluğumuzu ve efendiliğimizi bozmadan, dosdoğru biçimde eğilip bükülmeden, tavrımızı çalışmalarımızda sergiliyoruz. 
Diyarbakır’ı anlatmak ve tanıtmak, kimsenin tekelinde değildir, olmaz da. Maalesef kendisini bu şehrin bilgesi sayanlar vardır, kendilerini allame, başkasını cahil addedenler vardır, dünyada bu kin, ihtiras, nefsine esaret her dem olagelmiştir. Biz de deriz ki, “Herkes şehri tanımakta ve bilmektedir. Biz de kendimizce biliyoruz” deme hakkına sahibiz ve bakın yazdığımız yazılara, çok bilenler sebebiyle, güzel çalışmalar ortaya çıkarma adına susuyoruz. 
Bu çalışmanın başlatılması için öncelikle aşağıda belirttiğimiz hususlar göz önünde bulundurulmalıdır:
a-Ansiklopedilerin şehir maddeleri bir araya getirilmelidir.
b-Şehir konulu çalışmalarda bulunan yazarların, araştırmacıların eserleri temin edilmelidir.
c-Bu şehrin yetiştirdiği şairlerin, yazarların biyografileri, eserleri temin edilmelidir.
d-Bu şehirde çıkan yerel gazetelerin arşivleri incelenmelidir.
e-Bu şehrin mahalle, cadde, sokak isimlerinin konuluş sebebi bilinmelidir.
f-Bu şehrin sinema, tiyatro, mimarî, musıkî, mutfak, giyim-kuşam olmak üzere folklorik özellikleri dahil her yönü titizlikle araştırılmalıdır.
g-Bu şehrin tarihî hususiyetleri eserlerden araştırılmalı, bilinen tarih dışında yeni araştırmalarla zenginleştirilmeli, üzerinde uzlaşılabilen tarzda bilimsel metot takip edilerek, yanlışlıklar ortadan kaldırılmalıdır.
h-Bu şehrin hakkında yazılan yabancı eserlerin önemli bölümleri tercüme edilerek, geçmişte şehre gelenlerin hatıraları, seyahatnameleri taranarak, şehri tanımadan kaleme alınan ve bu yanlışlıklarla dolu anlatımların geçerliliği ortadan kaldırılmalıdır.
i-Şehirde yaşayan farklı inançlar araştırılmalı, son dönemde gittikçe İslam İnancını adeta gölgede bırakmayı esas alan çalışmaların sebepleri sorgulanarak, artık intisab edeni azalmış, çoğu müntesibi kalmamış, birer kültürel zenginlik olan dinlerin ve mezheplerin tarihte yerini aldığı kabul edilmelidir.
j- Bu şehrin tarihteki konumu müspet manada ortaya konmalı, yazılmış eserlerden yola çıkarak, yaşlılar dinlenerek, belgeler ışığında tanıtımı esas alınmalıdır.
k-Bu şehrin coğrafik yer adları tespit edilmeli, bu isimlerin kökenine inilmelidir.
l-Bu şehrin merkezi esas alınmayarak, ilçelerde de mevcut tarihî eserlerin varlığına değinilmeli, şehrin sınırları Osmanlı Dönemi yapısı içinde sorgulanarak, Diyarbakır’ın tanıtımı esas alınmalıdır.
m-Bu şehrin kalesinin uğradığı tahribatı göz önüne almadan, onarım adı altında kısa vadelerde bazalt taşını çimento ile buluşturan anlayış sahiplenilmemelidir. Kalesindeki kitabeleri tercüme etmeden, ne yazdığını bilmeden, tahrip edilen burçları onarmadan, ayakta kalanların dıştaki görüntüleriyle günü kurtaran anlayış, turizme bel bağlamamalı, turizmin sadece otellerde gecelemekle birkaç lokantada yemek yemekten, birkaç kilim ve benzeri hediyelik eşyayı almaktan mürekkep olduğunu düşünmemelidir. Ansiklopedi yazarı, yazarları da turizmi bu yönüyle değerlendirmemelidir. Ashab-ı Kehf’i, Birkleyn Mağaralarını, Hassunî Antik Kentini, Zerzevan Klaesi’ni, Çayönü’nü, Hilar Yerleşim Alanı’nı, Kaf--î-Rûm (Kefrum) Kalesi’ni, Dakyanus Kalesi’ni ve buna paralel birçok tarihî yerleşim alanını görmeden ansiklopedi yazmak, masa başı yayıncılıktan öte bir şey değildir.
n-Bu şehrin çeşmelerinin, medreselerinin, hanlarının da bir hikâyesi vardır. Buna biz, hamamları, çarşıları, el sanatlarını, diğer yönlerini eklemek mecburiyetindeyiz. Ansiklopedi hazırlanırken belirttiğimiz bu maddeler olmazsa olmazlardandır.
o-Diyarbakır’da hüküm sürmüş egemenliklerin sayısı bizdeki rakamlara göre imparatorluk, devlet, beylik, kısa süreli işgaller olmak üzere 58’dir. Bu 58 egemenliğin inanışları Mezopotamya öncesi, Roma Dönemi-İsevîlik ve İslam Dönemi olmak üzere üçe ayrılır. Irk olarak düşünülecekse medeniyet sayısı ne kadar ince elenip sık dokunulsa bile beşi geçmez. Hangi millet hükümran olmuş ise de halkı aynı kalan şehrin medeniyet çizgisinde değişiklik düşünülemez. Arab olan Abbasî ve Emevî Hakimiyeti iki medeniyet olarak düşünülmediği gibi, “Pers, Sasanî, Fars, İran” denilerek milleti dört ayrı egemenlik sayma yanlışlığı, Selçukî-Artukî-Akkoyunlu-Karakoyunlu- Safevî-Osmanî Egemenliği için de geçerlidir. Bu ayrı altı egemenlik “Türk Medeniyeti “ kapsamında ele alınmalıdır. Kalkıp kısa süre egemen olmuş bir beyliği “Medeniyet” kapsamına almak ile 26-27 sayısı geride bırakılmış, bu sayı 33-34’e çıkartılmış ve buna akademik çevreler de seyirci kalmıştır. Medeniyet kavramının ne olduğunu bilmeyen anlayış, bunu yerel ve resmî platformlarda seslendirmiş, sempozyumlarda ele almış, kitaplara taşımıştır. Bu sebeple Ansiklopedi Yazarları, bu noktaya dikkat etmelidir.
ö- Diyarbakır’da sempozyum, konferans düzenleyen kimi çevreler tanımadıkları şehri tanımak ve tanıtmak için şehri dışından bilim adamı getirerek, şehri tanımak ve tanıtmak yolunda yarış içindedir. Kendi içinden çıkmış değerlerin kıymetini bilmeyenler, doğrularla yanlışları birbirinden ayırmayan masa başı bildiri hazırlayan kimilerinin yaptığı yanlışlıkların oluşturacağı sonuçlara katkı sahibi olduklarından kendilerini soyutlayamazlar. Ansiklopedi Yazarları, kitaplaşan bildirileri mutlak surette okumalıdır, yanlışlıkları ansiklopediye taşımamalıdır.
……
Sevgili Okurlar, bilmeniz gereken önemli bir husus bizde şudur: Biri bir iş yaparken aynı işi öğrenenlerin sayısı bir haftada onu geçer. Bir yumurtayı kırk acemîye teslim edenler, yumurtanın kırılacağından emin olmalıdır.
Biz, daha önceki kimi gazete makalelerinde bu şehrin bir şehir kütüphanesinin olması gerektiğini belirtmiştik, bu şehirle ilgili ne yazılmış ise, yayınlanmış ise, fotoğraf, plâk olmak üzere on beş-yirmi maddede toplanabilecek materyalin bir arada bulunacağı ve zaman içinde şehrin müzesine dönüşecek oluşumun gerekliliğine dikkat çekmiştik. Sizinle olduğumuz birkaç aylık süre zarfında sadece size Diyarbakır’a dair yazdıklarımızı sunduk, bugüne kadar bilinmeyen konuları da ele aldık.
Bizim de birkaç ay durdurduğumuz Diyarbakır Ansiklopedisi çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam etmemiz gerekti, artık. Bu bildiğimiz sıradan ansiklopedi değil, bir alana dair yaptığımız araştırmaların yer alacağı, herkesin konu başlığına göre aradığını bulacağı bir çalışma olacak. Takriben iki yıla belki üç yıla ihtiyaç duyduğumuz, yirmi yılımızı verdiğimiz bu çalışmayı dünya gözüyle görmek benim en büyük isteklerimden biridir. Çünkü ne kadar ömre sahip olduğumuzu bilmiyoruz.
Bizim yaptığımız çalışmaları yayınlamak istemeyişimizin temelinde bu düşünce vardı. Amaç derli-toplu bir çalışma ortaya koyarak, kırk elli kitapla anılmaktansa kalıcı iki-üç ciltlik, herkesin alabileceği maddî ucuzlukta, herkesime seslenen bir çalışmayı canlandırmaktır.
Araştırmacı, hiçbir zaman kimseden bir şey almadan, sponsor desteği olmadan, sadece elindeki imkânlarla yetinen, amacı topluma hizmet etmek olan, ismi hayırla yad edildiği zaman mutlu olan kimsedir. Biz, bugüne kadar böyle yaşadık, yaşamaya devam edeceğiz. Kimseden, hiçbir kuruluştan destek almaksızın ortaya çıkartacağımız eserimiz bizim ismimizi yaşatacaksa evet. Farklı şekilde ismimizin şöhretler karmasına çıkmasına biz müsaade etmeyiz. Bizim akademisyen olmayışımızı sorgulama nezaketinde bulunanlara da verilecek cevabımız, saygımızdan dolayı söz konusu değildir. Birçok ulusal-uluslararası sempozyuma davetli oluşumuz yeteri kadar cevabı oluşturur. 
Sadece bu gazetemizde yazdığımız makaleler ile yayınlanan dizi yazılarımız, iki kitap tutacak kadar hacme ulaştı. Bu çalışmalar, bu ansiklopedinin makaleye dönüşmüş maddelerindendi. Bugüne kadar çektiğimiz fotoğraf kareleriyle de mecburen başlayan makine dostluğu bizi fotoğrafçı haline getirdi, bizim arşiv sahibi olmamızı sağladı. Bu fotoğrafların bir bölümünü de çalışmalarımızda kullandığımız belirtelim. 
Hiçbir zaman insan büyük konuşmamalıdır. Çünkü bunun bir hastalığı vardır, diğer durumlar vardır. Yine de insan, verdiği sözle kendisini bağlar. Biz, olumsuz bir durum olmadıkça bu çalışmamızla haşır-neşir olacağız. 
Günlük yazıları sürdürme babında ne kadar yazarsak yazalım, kişi sözünü dinletemiyorsa ve değişen bir şeyler olmuyorsa, en iyi iş, bildiğini sakınmadan yazmaktır, gerektiğinde susmaktır. 
Bir zaman bize sual edilse, “Valla Diyarbakır ile ilgili bir şeyler yapmıştık, yazdık.” diyeceğiz. Görünen manzara, bu. Saklamak, haddimize değil!..

03.02.2012 

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.