- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
DOÇ. DR. İSMAİL ŞAHİN: İKİNCİ KAVİMLER GÖÇÜ
Günümüzde, Doğu Avrupa, Asya ve Afrika’da yaşanan siyasi, ekonomik ve askeri gelişmeler bu bölgelerde yaşayan insanların zoraki bir şekilde kendi vatanlarını terk etmelerine neden oluyor.
29 Haziran 2018 Cuma 10:28
Zoraki yer değiştirmeler, doğal olarak, istikametini daha güvenli ülkelere çevirmiş durumda. Kaddafi sonrası Libya’nın otorite boşluğuna düşmesi, Avrupa’ya kaçmayı veya göçmeyi düşünmüş Afrikalıların işini iyice kolaylaştırdı. Bunun nedeni, Libya’nın Avrupa ile Afrika arasında bir göç köprüsü vazifesi gören bir ülke olmasından kaynaklanmaktadır. Köprüde yaşanan kargaşa, haliyle geçişleri hızlandırdı.
Güneyden Avrupa yönelik artan göç baskısı, İtalya’da yeni kurulan hükümetin tavrına da yansıdı. İtalyan hükümeti bir tepki olarak, Akdeniz'de göçmenleri taşıyan bir sivil toplum kuruluşuna ait geminin ülkeye girişini kabul etmedi. Göç meselesinde Avrupa’nın yükü ağırlıklı olarak, Akdeniz ülkelerinde ve bu durum kaçınılmaz olarak kıtanın güneyi ile kuzeyini karşı karşıya getiriyor. Burada İtalya başta olmak üzere diğer Akdeniz’e kıyıdaş ülkelerin temel şikâyeti, göçmenlerin ekonomik ve toplumsal yükünün paylaşılmamasıdır.
Diğer taraftan Avrupa istikametine yönelik bir diğer önemli göç hareketini de Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaşmaya çalışan gruplar oluşturmaktadır. Özellikle Afganistan, Irak, Suriye’de meydana gelen olaylar, yoğun bir göç hareketi doğurdu. Bu hareketin Avrupa için kavimler göçüne benzer bir hadise olmasını engelleyen en önemli faktör, Türkiye’dir. Ancak Türkiye de Avrupa Birliği’nin ve diğer Avrupalı devletlerin kayıtsız tutumlarından rahatsızdır. Fakat işin oldukça tuhaf yönünü, Avrupa’nın göç meselesine kayıtsız ülkelerinin, kamuoyunu yönlendirmede kullanmış oldukları siyasi ve ahlaki tavırdır. Bu ülkeler Türkiye, Yunanistan ve İtalya gibi ülkeleri, denizlerde ve karada yeterli devriye faaliyeti yürütmemek ve göçmenlerin kuzey ülkelerine kadar gitmesine izin vermekle suçluyor.
Göç konusunda Avrupa ülkeleri arasında yaşanan anlaşmazlık, Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker’in de ifade ettiği üzere, Avrupa Birliği içindeki kırılganlıkların ve çatlaklıkların artmasına neden olmaktadır.
Her ne kadar Avrupa'ya yasadışı yollarla ulaşan göçmenlerin sayısı ciddi oranda azalmış olsa da, Avrupa genelinde göç konusunda yaşanan yüksek tansiyonu bir türlü aşağı çekemediği gibi, Avrupa’nın birçok ülkesinde göç karşıtı siyasi hareketlerin güçlenmesine yol açtı. Avusturya Başbakanı Sebastian Kurz’un önümüzdeki hafta altı aylık Avrupa Birliği dönem başkanlığı görevini üstelenecek olması, Avrupa Birliği’nde göç konusunda var olan çatlağı daha da derinleştirebilir. Zira Kurz, göç karşıtı bir politikacı olarak göçmenlerin zaman kaybetmeden Avrupa’nın dışına gönderilmesini savunuyor. Benzer tabloyu Macaristan’da da görmek mümkündür.
Fakat işin asıl kaygı uyandıran tarafı, göç ve göçmen karşıtlığının hızlı bir şekilde yabancı düşmanlığına dönüşmesi ve böylece Avrupa'nın en önemli siyasi ve politik projesi olan Avrupa Birliği’ni yıkıma sürükleyecek bir domino etkisi yaratması olacaktır.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.