- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler

- İstanbul16°C▼
- Ankara15°C
- İzmir20°C
- Konya15°C
- Sakarya17°C
- Şanlıurfa21°C
- Trabzon16°C
- Gaziantep19°C
DÜNYAYI DEĞİŞTİREN SIRADIŞI BİR MÜSLÜMAN: ZHENG HE
Uzun yıllar önce, on dördüncü yüzyılda Çin'in uzak bir kasabasında Ma He adında maceraperest küçük bir çocuk yaşardı.

25 Ocak 2023 Çarşamba 13:38
Kalabalık bir şehir olan Yunnang'da yaşayan Ma He asil Mongol liderlerinin soyundan geliyordu ve Ma He'nin ailesi engin denizleri aşmış ve uzak diyarlara seyahat etmiş kâşiflerdi. Hatta hac ibadetini yerine getirebilmek için ta Suudi Arabistan'a kadar gitmişlerdi. Fakat bu kâşif ailenin hesaba katmadığı bir şey vardı: Günün birinde boynuz kulağı geçecek, küçük Ma He büyüyüp başarılarıyla hepsini gölgede bırakacaktı.
Günün birinde Yunnang şehri korkunç bir felaketle sarsıldı ve on yaşındaki Ma He'nin hayatı sonsuza dek değişti. Şehir derin bir uykudayken Ming ordusunun saldırısıyla karşı karşıya kalmış, askerler Ma He'nin evini basmıştı. Gecenin sessizliğini delerek sokaklarda yankılanan bağırışlar ve çığlıklar karanlık sokakları ölümle doldurmuştu. O gece Ma He'nin babası öldürülmüş, daha da kötüsü, küçük Ma He kaçırılmıştı! Zavallı Ma He, askerler tarafından esir alınarak ailesinden ayrıldı. Artık evinde, o çok sevdiği memleketi Yunang'da değildi. Kısa bir süre sonra elleri ve ayakları bağlanarak başkent Beiping'e götürüldü. Yapayalnız kalan küçük Ma He çok korkmuştu. Kalabalık başkente getirilen Ma He'nin hayatı köklü bir değişime uğramıştı. O dönemde yakalanan esirler köleleştirilip kraliyet ailesine hizmet vermekle görevlendiriliyorlardı. Ma He de tahtın varisi Prens Zhe Di'nin özel uşağı olarak saraya gönderildi. Ancak şans eseri Ma He, Prens ile arkadaş oldu ve ikisi arasında güçlü bir arkadaşlık bağı oluştu. Aylar, yıllar, mevsimler birbirine karıştı; Ma He büyüdü, güçlendi ve devasa boyuyla göz korkutucu bir görüntüye kavuştu. Genç adam, 2 metreye yakın boyuyla askerî eğitime uygunluğunu kanıtlayarak rotasını mutlak güce giden yola çevirdi.
İmparatorun ölümüyle Çin'de iç savaş patlak vermişti. Sarayda ise tahtı ele geçirmek için türlü türlü entrikalar dönüyordu. Ma He biricik dostuna sadık kalarak prensin yanında savaştı. Üstün yetenekleriyle çetin bir savaşçıydı, karşısına çıkan herkesi kolayca alt ediyordu. Çok geçmeden Zhe Di onu komutanlık mertebesine yükseltti. Kendi taburunun komutasını üstlenen Ma He, diğer komutanların arasında yıldız gibi parlıyordu. Kanlı çarpışmalar ve muharebelerin sonunda nihayet Zhe Di, tahtı ele geçirdi ve imparator olarak ülkenin başına geçti. Ma He ise hâlâ "sadece bir köle" mertebesinde olmasına rağmen imparatorun en yakın danışmanı ve sırdaşıydı. Görevini büyük bir titizlikle yerine getirdiği için Zhe Di ona "zorluklar karşısında dimdik duran, onurlu kişi" anlamına gelen Zheng He unvanını verdi. Bir zamanlar Yunnang sokaklarında koşup oynayan küçük çocuk, büyüyüp Çin tarihinde herhangi bir kölenin erişebildiği en yüksek rütbelerden birini edinmeyi başarmıştı. Çok geçmeden Zhe Di, maceraya olan düşkünlüğüyle nam salan Zheng He'ye Çin'in yeni imparatorunun egemenliğini dünyaya duyurmak için ufkun ötesine geçmesini emretti.
Keşfedilmemiş topraklara ayak basan Çin İmparatorluğu altın çağına girmiş oldu. Zhe Di, o dönemde dünyanın gördüğü en büyük gemicilik projelerinden birini hayata geçirerek dev bir deniz filosu kurdu ve filonun başına amiral olarak Zheng He'yi atadı. Komutasındaki 300 gemi ve yaklaşık 28 bin denizci ile Zheng He, batıya doğru uzun bir yolculuğa çıktı. Söylentilere göre Zheng He'nin filosu için özel olarak inşa edilen "yüzen ejderha" gemileri o güne dek görülmemiş kadar devasa ve donanımlıydı. Her bir kalyon yaklaşık 120 metre uzunluğunda ve 50 metre genişliğindeydi. Filodaki gemiler öylesine büyüktü ki her birinde tam 9 adet bayrak direği, bine yakın denizci ve gemideki herkesi yıllarca beslemeye yetecek kadar yiyecek vardı. Bazı güvertelerde meyve sebze yetiştirmek için fıçılar dolusu toprak, geminin en alt katlarında da süvarilerin atlarını bağladıkları ahırlar vardı.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.